TEHLİKE

301 51 6
                                    

Taedo arkasına dönüp elinde tuttuğu taşı fırlattı. Taş biraz ileriye düşmüştü.
Cesaret edip geriye doğru birkaç adım attı ama hala aynı yerdeydi.
Kendi kendine şimdi anlıyorum o taraftan buraya belli bir geçiş var ama burdan oraya böyle bir şey yok.
Bu küçük testin ardından yeniden yola koyuldu. Rüzgarlı soğuk bir bahar gecesinde bulutlu gökyüzünün altında genç çoban elinde sopası ile yürüyordu.
Şu ana kadar önüne tehlikeli denebilecek bir şey çıkmamıştı ama bu güvende olduğu anlamına gelmiyordu.
Sürekli bir şekilde etrafını gözleyip duruyordu. Neyseki düz bir arazideydi buda karşısına aniden çıkacak şeylerin olmamasını sağlıyordu ama bir yandanda açık hedef sayılırdı.

Bir ara başını kaldırıp gökyüzünde tepsi gibi duran koca ve parlak ayı gördü. Tam o esnada gökyüzünde bir hareketlilik fark etti.
Olduğu yerde donakalmıştı gökyüzünde sayasız dev yaratık uçup birbirleri ile savaşıyorlardı.
Bu çok dehşetli bir manzaraydı.
Daha önce hiç görmediği yaratıklar vahşice birbirlerine saldırıyorlardı.
Birden canavarların sesi etrafı titretti.
Ayağının altındaki otlar ve taşlar sarsıntı ile birlikte titreyip sanki göğe doğru yükseliyorlardı.
Sanırım çok yanlış bir yere adım atmıştı tüm gücü ile koşmaya başladı ve bir saniye bile arkasına dönüp bakmadı.
Karşısına seyrek ağaçlar bulunan bir orman çıkmıştı.
Hiç düşünmeden ormanın içine daldı ve koşmaya devam etti.

Biraz sonra canavarlar gözükmez sesleride duyulmaz olmuştu.
Köyünden hiç çıkmamış olan genç çoban için böyle bir manzara fazlası ile dehşetiydi gerçi kim böyle bir manzara ile karşılaşınca sakın kalabilir ki. Metrelerce uzunlukta ve genişlikte dev kanatlı yaratıklar. Birbirini parçalıyor ve yiyorlardı.
Gökten yere dev gibi et parçaları düşüyor ve yer çalkantılı denizde yol alan bir sandal gibi sallanıyor.
Tae bunun için kendine bile şaşırmıştı korkudan dizlerinin üzerine çökmesi gerekirken koşarak oradan uzaklaşmıştı. Bu kadar dayanıklı olduğunu kendisi bile bilmiyordu.
Hayatındaki en uzun geceydi sanki bu gece bir türlü güneş doğmamıştı.
Güneş doğduğu zaman içinden bir his sorunlar bir anda yok olacak diyordu.

Sonunda bir ağacın dibine oturmaya karar verdi. Etrafda göz gezdirip güvenli olduğuna emin olduktan sonra yanındaki ağacın dibine bağdaş kurarak oturdu.
Cebinden bir bez çıkarıp yüzündeki soğuk terleri sildi. Şuana kadar başına gelen şeyler pek iç acıcı değildi ve onu birazda olsun pişman etmişti bu yola çıktığına ama bir yandanda bu korku ve heyecan bu dehşet hoşuna gitmişti.
Sonuçta macera dediğin ölüm tehlikesi olmadan olmazdı değil mi?
Ne kadar da saçma.
Soluklanırken bir yandan da düşünceler zihninde bir girdap gibi birbirine karışık onu içine doğru çekiyordu.
Ve bu dalgınlık genç çoban için hiç iyi değildi. Çünkü oturup istişare yapacak bir yerde değildi.
Bu toprakları fazla hafife almıştı ve bunun sonucu çok kötü olabilirdi.
Bu sefer çıkan bir ses değil etrafdaki garip sessizlik onu kendine getirmişti.
Başını kaldırıp etrafını gözledi en ufak bir hereket bile yoktu.
Geldiğinden beri burası bu kadar durgun muydu.
Içinde kötü bir his oluştu hemen yerinden kalkıp sopasina sarıldı.
Bu garip hissi nedenini biliyordu. gizlenip saldırmak isteyen bir şey vardı karanlığın içinde.
Aynı hissi daha önce kurtlar saldırmadan önce hissetmişti.
Belindeki savaş baltasını elini atacakken ağaçlar yıkıldı ve kocaman bir yaratık ona doğru koşmaya başladı bir ayıdan çok daha büyük tüysüz dört ayaklı mızrak gibi uzun ve kalın boynuzları olan sivri dişli tek gözlü oldukça garip ve iğrenç bir yaratık. Pis salyaları kafası her oynadığında etrafa saçılıyor hem bir yaban domuzuna hemde bir boğaya benziyordu. Nasıl bir yaratık olduğuna emin değildi ama emin olduğu bir şey vardı oda bu yaratığın niyeti iyi değildi.
Bağırıp havaya zıplamaya ve tepinmeye başladı. Bunu fırsat bilen Taedo ardına dönüp koşmaya başladı.
Ama arkasından gelen kırılan ağaçların sesi yaratığın peşinde olduğu ona çok net bir şekilde anlatıyordu.
Önüne kocaman bir kaya çıkmıştı o anda aklına iyi bir fikir gelmişti.
Yaratık etrafı yıkarak ona doğru gelirken kayanın tepesine tırmandı.
Canavar tüm gücüyle boynuzlarını kayaya geçirdi ve koca kaya parçalara ayrılarak etrafa dağıldı.
Taedo kendini sırt üstü yere yapışmış bir şekilde bulmuştu bu canavar sandığından çok daha güçlü ve hızlıydı tüm gece ondan kaçamazdı.
Karşı koyması gerekiyordu doğrulmaya çalışırken.
Canavar ona doğru koşmaya başlamıştı.
Kafasını doğrultup korkunç canavarın tek gözünün içine baktı sanki bir anda her şey durmuş gibiydi.
Koca gözün ortasında koca kısa bir anlığına kendini görmüştü ama çok farklı bir şekilde bundan 10 yıl sonrası gibi sert bakışları olan kısa saçlı ve sakallı bir genç görüntüsüne tezat bir şekilde korku yayıyor.

Koca yaratık tam boynuzlarını genç çobana geçirecekken birinde durdu başını sağa sola çevirip tepinmeye başladı sanki bir şey onu saldırmaması için sıkıca tutuyordu.
Bunu fırsat bila Tae yeniden ayağa kalktı o anda kaçmaya çalıştı ama ayakları onu tutmuş gibiydi anı bir hareketle sopasını sıkıcıda tutup sivri ucunu yaratığın gözüne sapladı ve geri çekti fışkıran kan yüzünü kızıla boyamıştı. Yaratık daha da çıldırdı. Taedo geri çekilip ona doğru bakarken tekrardan ona doğru hücuma geçmişti.
Taedo kaçmanın işe yaramayacağını çoktan anlamıştı.
Baltasını alıp iki eli ile kavradı.
O anda ağaçların arasından atlayan bir adam yaratığın önüne atlayıp onu boynuzlarından yakaladı ve onunla boğuşmaya başladı.
Sağlam bir yumrukla onu sersemletti ve kılıcı çıkarıp o koca yaratığın kafasını tek hamlede kopardı.
Yaratığın bedeni yere yığılmıştı.
Taedo şaşkın gözlerle karşısındaki adama bakıyordu oldukça kalıplı uzun saçlı ve sakallı olduğunu görebiliyordu.
Ona doğru dönüp bir şeyin var evlat dedi.
Ona biraz daha yaklaşınca yüzündeki dostane ifadeyi gördü. Genç çoban biraz olsun rahatlamıştı şimdi.
Karşısındaki adamın gözlerinin içine bakarak bir şeyim yok yardım ettiğiniz için teşekkür ederim o yaratık beni öldürmek üzereydi.
Gizemli adam bence o kadar da çaresiz değildin yaratığın gözünü çıkarmışsın yerde duran kanlı değneye bakarsak bayağı iyi bir çıkarmışsın tek başına. Genç çobanın elindeki baltayı fark eden adam elindeki silahta ne yoksa bu bir baltamı?
Savaşmak için garip bir silah.

Neyse bu kadar sorgu yeter benim Rai Zonia krallığına bağlı bir canavar avcısıyım  ve sende çok şanslı bir genç adamsın çünkü tamda benim kampımın yakınlarına yolun düşmüş  yani seni korumak bana düşer peki senin adın nedir.
Genç çoban adım Taedo efendim.
Rai demek Taedo sanırım buralardan değilsin Taedo.
Peki nesin sen Taedo bu topraklar canavar bölgesidir tek başına buralarda gezdiğine göre bayağı cesur olmalısın yoksa yanlız bir maceracı mı yada bir gezgin yada bir savaşçı.
Taedo mahcup bir gülümseme ile aslında ben sadece yolunu kaybetmiş bir çobanım.
Rai gülerek demek bir çoban yoksa sürünü mü kaybettin.

Yorum atmayı unutmayın



ÖTE DİYARLARA YOLCULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin