YOL KESEN

183 30 1
                                    

Taedo gözünün önünü bile göremeden karanlık tünelin içinde yosun ve çamurla dolu pisliğin içinde bata çıka ilerlerken bir yandanda olanları düşünüyordu.
Geri dönmeseydi yada altın derdine düşmüş olmasaydı Soma yaşıyor olacaktı.
O adamlardan biri olsada ona ihanet etmiş olsada yaşayacaktı.
Onu hatırladığı zamanlar için burukluk olsa'da en azından onun hala yaşadığını bilecekti ve hiç yoktan onun için mutlu olabilecekti.
Ama artık bu imkansızdı talihsizlikleri onları bu işin içine sürüklemişti.
Ne kadar da acı bir tabloydu şimdi ki hali ozelliklede Soma hayati boyunca bir köle olarak yaşamamıştı ve pazarda gördüğü kölelerden anladığı kadarı ile bu katlanılabilecek bir şey değildi.
Tam da bu kabustan kurtulup hayaline doğru yol alırken ölüp gitmişti. Işte bu gerçeğin ta kendisiydi.
Yaşlı Fergusun ona anlattığı gerçek.
Bir yola baş koymuş olsanda istediğin kadar çalışıp azmetsende.
Yenilip yok olman çok basit bir şekilde olabilir.
Birden ölüp gidersin ardından şarkılar ve hikayeler yazılmaz.
Bir zamanlar bu dünya da yaşadığını bile kimse bilmez.
Bu yüzden büyük hayaller kurmayı bırakta bu kısa ömrü nasıl mutlu yaşayacağını düşün.

Unutma bizim gibilerin çok fazla seçeneği olmaz bizden önce geleni sırtlanıp yola devam ederiz.
Baban çiftçi ise sende bir çiftçi olursun belki biraz hayalci isen sebze yerine hayvan yetiştirirsin buda kimseyi şaşırtmaz.
Ama birgün kalkıp da gözünü ileri daha yükseklere dikip haddi aşar ve bir işe kalkışırsan unutmaki sonun iyi olmayacak.
Yolun karşısına ait olmadığın yere gitmek istersen şunu bilki.
Yolda giden atların tırnaklarında ölmüş aslanlar değil ezilmiş böcekler vardır haddi aşan böcekler.

Belkide bu onun için fazlaydı köyünde oturup hayvanları otlatmak ormanda peşlerinden koşturmak onun yapması gereken şey buydu.
Macera yada savaş onun boyunu aşıyordu. Böyle devam etse sonu tıpkı Soma gibi olacaktı.
Tae hayalperest olsada hayatı
hayallerinden daha değerliydi

Ama bir sorun vardı artık evine bildiği ormanlara geri dönemezdi.
Bu koca dünyada kapana kısılmış gibiydi.
Kendi kendine keşke bu yola hiç çıkmasaydım benim gibi kimsesiz birisi nasıl olacakta büyük maceracı olacak ki.
Birkaç numaram var diye herşeyi yapabilirim sandım.
Tae ne kadar pişman olsada bunun hiç bir işe yaramayacağını biliyordu.
Bu yüzden düşünmeyi bırakıp daha hızlı yürümeye ve çıkış yolunu bulmaya odaklandı.

Bu sırada işi bitmiş olan Zerma heycanla hazine odasına daldı fakat genç maceracıyı bulamamıştı.
Başta aptalca bir hareket yapıp altın yığınının içine saklandığını düşünsemde içine dalıp her tarafa bastıktan sonra bunun böyle olmadığını fark etti.
Arkasındakilere dönüp bakınca sadece hiddetle bu küçük pislik nereye kayboldu.
Muhafızlardan biri korkmuş bir ifadeyle şey efendim burdan bir yere çıkmış olamaz. Sizde gördünüz kapının önündeydik.

Zerma arkasındaki altın yığınına dönüp onda garip bir şeyler olduğunu anlamalıydım.
Işte bu yüzden birgün seni bulup öldüreceğim daha büyük bir tehdit haline gelmeden.

Belki saatler belkide birkaç gün geçmişti zifiri karanlığın içinde zaman algısını kaybetmiş olan Taedo yorgun düşüp kendini yere bıraktı.
Bu çamur ve pisliğin içinde bata çıka ilerlemek bacaklarını yeteri kadar yormuştu. Daha önceden kullandığı enerjide bunun cabasıydı.
Çamurun içine yatmış bir şekilde dinlenirken giderek daha da pisliğin içine battığını fark etti.
Belkide durumu özetleyecek en iyi şey buydu çabaladıkça daha dibe batıp durmuştu.
Belkide cevap buydu kendini bırakmalıydı.
Gözlerini kapatıp uykuya daldı.

Uyandığında gözüne vuran ılık gönesin ışığını ve etrafdaki sesleri duydu.
Garip bir şekilde bu sesleri çok iyi tanıdığı fark etti.
Önündeki ışığa doğru koşup tünelin sonuna vardı ve ayağı kayıp bodur tüccar ve adamlarının tam önüne düşmüştü.
Tüccar koşup telaşla ve mutluluk karşımı bir ifadeyle Tae bu sen misin?
Ama nasıl sen orada kalmıştın.
Onlar seni yakalamış diye duydum sen ve dostun Somayı öldürmüşler diye duydum.
Tae kısık sesle pekde haksız sayılmazsın o öldü.
Ama ben kaçmayı başardım. Zaten başka ne yapabilirdim ki.
Tüccar elini başına koyup olan oldu artık.
Ama biz devam etmeliyiz.
Yolda kayıp çokda olsa geri dönmek veya durmak bir seçenek değil.
Hadi seni rahat bir yere yatıralım.
Bir kişi daha geldi ve Taeyi kaldırıp boş yük arabalarından bir tanesinin arkasına dikkatlice yerleştirdiler.
Tüccarda basında oturmuş ona bakıyordu.
Hayvanlar kırbaçlandı ve yola devam ettiler.
Tae şuan nerdeyiz?
Tüccar çok uzaklarda Salilardan çok uzaklarda yaban ellerde çölün biraz daha ilerisi.
Dauma iyice yaklaştık.
Tüccar asıl önemlisi sen nasıl buraya kadar geldin hem o kayanın arkasında ne arıyordun.

Tae kaya mı sen neden bahsediyorsun.
Tüccar evet kaya koca kayanın ardından çıkıp önümüze doğru yuvarladın.
Tae bu durumun açıklanamaz derecede garip olduğunun farkındaydı fakat şuan önemsediği şey buraya nasıl geldiği değil bundan sonra ne yapacağını bilmiyordu.
Anlamsızda olsa bir şeyler söylemeye niyetlenmişken bu acele nedir yolcular kimden kaçıyorsunuz diye bağıran yaşlı adamın sesi duyuldu.
Tüccar başını kaldırıp kafilenin önüne kesen yaşlı adama gözlerini dikti.
Üzerinde ayaklarının bile üstünü kapatmış kirli bir gri cüppe vardı.
Saçı sakalı bir birine karışmış yaşlı adamın bakışlarındaki deliliği fark eden tüccar para istiyorsan başka tarafa ihtiyar beni kızdırma yoksa sopayı yersin.
Yaşlı adam hayır lordum hayır benim derdim para değil dilenci olsam bu ıssızlarda ne gezeyim ben yolunu kaybetmiş yaşlı bir adam.
Tüccar belkide o kadar deli değildir dedi kendi kendine.
Sonuçta sözlerinde haklıydı yaşlı bir dilenci bu topraklarda ne arardı ki?
Peki bizden ne istiyorsun ihtiyar.
Ihtiyar belli değili mi yüce kralım sizin korumanız altında vatanım Dauma dönmek istiyoruz şövalyeleriniz ile birlikte şanlı gidinizi görüp size katılmak buyruğunuzda olmak isterim.
Artık bu adamın bir deli olduğuna şüphe kalmamıştı.
Tüccar adamın duruma acımış olsada içinden bir ses onu burdan kovması gerektiğini söylüyordu.
Nedensiz bir şekilde sesini kalınlaştırıp yoluna git ihtiyar burda sana ne nede yer var.

Ihtiyar olduğu yere çöküp kendi yere uzatarak o zaman bende önünüze atarım kendimi şövalyelerin atları altında paramparça olayım.
Sora bu kadar soytarılık'da yeter artık. Yoldan çekil yada seni bir güzel döverim.
Ihtiyar geri çekilip aman efendim zulme gerek yok bu fakir önünüzden çekilecektir.
Bu sırada Tae olan bitenleri pek umursamasa da ihtiyarım hayaller gören bir deli oluşu onu şaşırtmış biraz olsun kendisine getirmişti.
Arabalar ağır ağır yanından geçerken küsmüş küçük bir çocuk gibi yere oturmuş önündeki birkaç taşla oynayan deli peki söylesenize efendim bir yola çıktıysak
Bize doğru yolu ne gösterir.
Tae gözlerini açıp doğruldu ve ihtiyarın yüzündeki alaycı gülümsemeyi gördü.

ÖTE DİYARLARA YOLCULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin