Zar zor yanan bir gaz lambasının aydınlattığı şok evrak odasında.
Yaşlı katip önünde gergin bir şekilde oturmuş olan tüccarın kolundaki haritaya bakarken bir yandanda hızlı darbelerle onu kağıda geçiriyordu.
Tüccar Sora hayatın onun bir kez daha aldatmış olduğunu düşünüyordu.
Ne zaman karşısına bir şans çıksa ya kendi beceriksizliği yüzünden yada şanssızlıktan dolayı kaybetmişti tıpkı bu sefer olduğu gibi.
Ama bu sefer iki yöndende sorun çıkmıştı. Bir aptallık edip bu değerli madeni buraya getirmiş.
Birde bu yetmezmiş gibi sattığı kişi bu ülkedeki en tehlikeli kişiydi.
Hayatının sonuna kadar bahtsız bir şekilde yaşayacağını düşünüyordu tabi buradan canlı çıkabilirse.
Odada sadece üçü vardı askerler yarı açık kapının önünde bekleyip içeri izlemeyi ihmal etmiyorlardı.Biraz sonra yaşlı katip işini bitirmişti.
Haritayı nazikçe katlayıp cebine koyduktan sonra sandalyesini geriye çekip ayağa kalktı ve odadan olabildiğince hızlı bir şekilde çıkıp kapıyı ardından kapattı.
Sora Taeye umut dolu gözlerle bakarak peki şimdi ne yapacağız bizi ne zaman bırakacaklar.
Tae kapıya bakarken elini sırtındaki baltanın sapına götürürken seni daha akıllı sanırdım tüccar.
Aramızda kurtulma şansı en az olan kişi sensin bunu biliyorsun sanıyordum. Seni ortak yapacak halleri yok ya.
Adamlarını ve seni hatta benide öldürüp madenin yerini bilen kimse bırakmamak istediklerine eminim.
Sora oturduğu yerden soğuk zemine çuval gibi yığılıp dizlerinin üzerine çöktü ve ne olur genç adam sen bir maceracıyım değil mi?
Ne olur beni buradan kurtar benim bir ailem var.
Karım ve çocukların.evde benim yolumu gözlüyor.
Böyle bir yerde ölürsem onlara kim bakacak.
Tae adamın yaşlı gözlerine baktığında gerçektende fazlası ile endişeli olduğunu fark etti.
Baltasını sırtından alıp birkaç kez elinde dönderdikten sonra sıkıca kavrayıp bir kahraman istiyorsan ücreti daha yüksek bir yere gitmeliydin.
Ben sadece elinde balta olan bir çocuğum.
Şimdi bana yardımcı ol.
Sora ama bunu nasıl yapacağım ben ömrümde doğru dürüst bir kavgaya bile girmedim.
Ki bu adamlarda sokak serserileri değiller.
Tae zaten senden böyle bir şey beklediğim de yok yapman gereken tek şey kendini yere atıp avazın çıktığında bağırman.
Tüccar ilk başta ne demek istediğini anlamayınca ama bunu neden yapayım ki bir kaçış yolu bulmamız gerek öyle değil mi?
Tae hayal kırıklığına uğramış bir şekilde anlaşılan bu işi tek başıma yapmam gerek.
Işaret parmağıyla odanın karanlık köşesini işaret ederek buda ne böyle şuraya baksana.
Sora gözlemin köşeye dikip baktı fakat bir şey görememişti.
Ben bir şey göremiyom..
Sözüne bitirmeden karnına baltanın sapını yeyip nefesi kesildi ve dizlerinin üzerine çöktü.
Nefesi yerine geldiğini ne olduğunu anlamış olsada feryadı nasıl yerde yaralı bir köpek gibi kıvranmaya başlamıştı.
Bu sırada kapı şiddetle açıldı ve tepeden tırnağa zırhlı askerler.
Demir şıngırtıları arasında odaya dalmışlardı.Bu sırada taht odasında heykel gibi sessizce dikilmiş olan Soma üstündeki gerginlikten gözlerini oynatmaya bile çekiniyordu.
Kendi kendi sürekli aynı soruları soruyordu.
Acaba Tae ve tüccara ne oldu?
Bu adamlar neden beni onlardan ayrı bıraktılar?
Beni öldürecekler mi yada onları?
Neden bunlar bizim başımıza geldi?
En büyük Büyük sorusu da buydu işte.
Neden yollarında hep önlerine çeşitli sorunlar ve eksiklikler çıkıyordu.
Bu bir lanet miydi yoksa kader mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖTE DİYARLARA YOLCULUK
FantasyHayalperest bir çoban olan Taedo bir gün köyünün ötesindeki efsanevi dünyayı görmek için yola koyulur. Ama başına geleceklerden habersizdir