TİCARET

247 33 7
                                    

Bir haftalık yolculuğun ardından kafile en sonunda Salimara ulaşmayı başarmıştı.
Salimar geçimini daha çok madencilikle sağlayan bir ülke olduğundan toplumdaki gelir dengesinde oldukça büyük bir uçurum vardı. Fakirlerin önündeki seçenekler oldukça kısıtlıydı ya madenci olacaklardı yada bir zenginin kölesi fazlası değil. Zift karası topraklarında ekin bitmediğinden ülke yiyeceğin ve çeşitli yaşamsal gereçlerin giysilerin %90lık bir kısmını ithal etmek zorunda kalıyordu ve buda Salimarı tüccarlar için çok kazançlı bir yer haline getirmişti.
Hemini şehre baktığında neden oraya kötüler ülkesi dendiğini daha iyi anladı. Bir ton fazlası zift karası olacak kadar köyü renkleri olan taşdan binalar ve kara mermerden kargı gibi uzun ve sivri kuleleri olan büyük saray her şeyi ile iç karartıcı ve uğursuz bir mekan.

Tüccar buda karanlık insanların suretine hatta kalbine işler derler.
Taedo buraya geldiğinden beri çok kötü hissetmeye başlamıştı.
Kuduz bir fare kalbini ucundan kemiriyordu sanki.
Soma ise egzotik bir yere gelmisçesine etrafı izliyordu.
Hemini defterini çıkarıp kalemini aldı ve zift ve yanık kokan sokaklar ve beddua okurcasına kaşları çatık bakışlar. Bizim nerden geldiğimizi  ve neden burada olduğumuz çoktan anladılar.
Üzerimizde tedirginlik hakim olmaya başladı. Uzun yolculuğun ardından biraz rahatlayacağımızı düşünürken bu parmaklıkları eksik zindan sokaklara düştük ve akşam olmadan kalacak bir yer ve malları satacak bi tüccar bulmamız gerek.
Tüccar nereye gideceğimizi biliyormuş umarım öyledir.
Soma tüccara tam olarak nereye gidiyoruz anlamış değilim.
Tüccar kara borsa pazarına gidiyoruz genç maceracı.
Soma'da kara borsa pazarını çok iyi biliyordu çünkü birçok kez farklı ülkelerde orada satışa çıkarıldığı olmuştu.
Kara borsa pazarları şehirdeki pisliğin toplandığı yerdi.
Taedo buraları pek bilmesede az çok bir şeyler çıkarmıştı söze girip neden normal bir şekilde satmıyoruz?
Tüccar galiba bu ülke hakkında pek bir birliğiniz yok genç maceracı Salimarda sadece çok büyük loncalar satış yapar küçük tüccarlara ve alıcılara yer yoktur.
Elimizden gelen tek şey malları kara pazarda satıp eve geri dönmek ama merak etmeyin ordan bir kaç kişi tanıyorum onlar bize birkaç müşteri bulacaktı başarılı olmuşlarsa tek yapmamız gereken şey malları teslim edip paramızı almak olacak.
Taedo peki ya olmazsa o zaman ne yapacağız?
Tüccar doğrusu ben o seçeneği pek düşünmemeye çalışıyorum.

İlerlemeye devam edip giderek daha dar ve gölgeli sokaklarına girdiler.
Soma ben mi yanlış görüyorum yoksa etrafımızda sis mi oluşmaya başladı?
Tüccar yanlış görmüyorsunuz bu sis pazara yaklaştığımızın işareti.
Burdan sonrası çok karışık bir yola giriyor bilmeyen biri sisin içinde yürüdükten sonra kendini şehrin diğer ucunda bir sokakta bulur ama neyseki ben yolunu biliyorum.
Ellerinizi sağınızdaki duvara dayayıp yola devam edin biraz sonra kendinizi pazarda bulursunuz.
Biraz sonra ellerini taş  duvardan ayırmadan gözünün önünü bile göremeyecek kadar yoğun bir sisin içinde gidiyorlardı.
Taedo biraz ileride küçük bir mum ışığı olduğu gördü. Sis yavaşça dağıldığında kendilerini çok kalabil bir pazar yerinin içinde bulmuşlardı.
Yer altındaki bu pazardaki belkide bu şehirdeki en sesli yerdi.
Kafile zorda olsa kalabalığın içersinde ilerlemeye başladı.
Tae etrafa bakınırken bir ara duvar kenarında zincirli olan köleleri fark etti.
Ayaklarından ve kollarından duvara bir hayvan gibi zincirlenmiş bir şekilde yerede yatarken bir adamda başlarında durup olağanca gücü ile bağırarak ülkenin en güzel köleleri.
Her ülkeden bir güzel getirdik.
Tae umutlarını yitirmiş olan genç kızlara doğru baktı Soma onun bu hâlini görünce elini omzuna koyup bakmasam daha iyi Tae belliki böyle şeylere pek alışık değilsin.
Seninki gibi garip bakışlar başımıza sıkıntı açabilir.
Bu sırada tüccar kendinize dikkat edin genç maceracılar.
Burası hırsız ve yankesici kaynar.
Kalabalığın arasından çıktığınızda karnınıza saplı bir şiş ile bulabilirsiniz Kalabalığın arasından kurtulup çıktıklarında önünde geniş bir vitrini olan oldukça büyük bir dükkanın önünde durmuşlardı.
Vitrininden anlaşıldığı kadarı ile mücevher ve ziynet eşyaları satan bir bir yerdi.
Pazarın atmosferi basda bira daha kanlık gelmiş olsada aslarında bu pazar şehirdeki en canlı yer olabilirdi.
Diğer ülkelerden gelen tüccarlar ve yöre halkı birbirine karışmış balık sürüsü gibi ilerleyip gidiyorlardı.
Pazarcılar ellerindeki malla satmak için elinden geleni yapıyor yanlarından gecenleri dükkanlarına çekmek için adete birbirleri ile mücadele ediyorlardı.
Tüccar dükkanın kapısına elini atacakken ince saplı zümrüt yeşili kapılı hışımla açıldı ve karşılarına kısa saçları yeni yağa kar kadar beyaz olan üzerinde altın işlemeleri olan koyu yeşil bir cüppesi vardı.
Sevecen bir gülümseme ile demek geldin Sora gözüm yollarda kalmıştı. Gecikince başına bir şey geldini sanıp dertlenmiştim.
Bir sorun çıkmadı değil mi?
Tüccar bahsetmeye değecek bir şey herkesin başına geldiği kadar deyip konuyu daha fazla uzatmak istemediğini ona belirmişti.
Yaşlı adam kendisinden beklenmeyen bir çeviklik ile dışarı çıkıp dükkânının yanındaki sıkıca kapatılmış süngülü kapıyı iterek açtı.
Önlerine karanlık geniş bir koridor vardı.
Tae azda olsa koridorun daha doğrusu tünelin sonundaki belli belirsiz yanan ateşi görebilmişti.
Bir sorun çıkacağını sanmıyordu çünkü en ufak olumsuz bir şey sezememişti. Fakat fazlası ile meraklıydı çünkü tüccar kurtulmuş et ve taze sebze götürdüğünü söylemişti fakat kimse biraz öteberi için bu kadar çabalamazdı.
Karanlık koridorun sonuna geldiklerinde kapıdaki güler yüzlü ihtiyar ve yanında iki genç adam vardı.
Ihtiyar çok şanslı bir adamsın Sora müşteri bulmakta hiç zorlanmadım ödemede burada yanındakilerden biri yanlarından ayrılıp biraz sonra elindeki kucağından taşacak kadar büyük olan çuval getirip yere indirdi.
İhtiyar adam arabalardan birinin yanına gelip örgütü kaldırdı.
Sora çevik bir hareketle kurutulmuş etleri çekti ve en altında mor ipekten küçük bir kese çıkardı.
Yaşlı adam keseyi eline alıp ağzını açtı ve çok mavisi işlenmemiş elmaslar elinin üzerine döküldü.
Nedensiz bir hareket yapıp burnunu yaklaştırdı ve derinden bir nefes çekti.
Hoşnut olmuş bir yüz ifadesi ile başını kaldırıp etrafına baktı ve ruh elmasının kokusu her zamanki gibi çok güzel bu taşların geçmişte yaşayıp olmuş olan çeşitli canlının ruhunu içinde taşıdığı söylenir.
İnsanlar daha bu dünyada yokken mistik canavarlar yaşarken ölenlerin saf ruhları yer altında toplanıp sertleşmiş ve bu gördüğünüz mavi elması ortaya çıkarmıştır. Çok değerli ve iyi kalpli insanlar kadar nadir helede böyle bozulmuş bir toplumda.

Bunu boş verelim de merak ettiğim bir şey var Sora bunları nereden buldun?
Sora gülümseyerek doğrusu burası biraz karışık meslek sırrı diyelim.
Bu yan cevap yaşlı adamı hiç tatmin etmemişti ve bunu çok açık bir şekilde belli ediyordu.

ÖTE DİYARLARA YOLCULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin