kapıdan çıktığımızda polisleri karşımızda görmeyi hiç beklemiyordum. polislerden biri adımı söylediğinde dönüp ona baktım. o ise buse ve benim aramda bakışlarını dolaştırıyordu. "buyrun"dedim dikkatini üzerime çekmek adına. bana döndü ve "kusura bakmayın. mert bey sizin zorla alı konulduğunuz konusunda çok ısrarcı davranınca gelip kontrol etme ihtiyacı hissettik. ama durum pek de öyle değil galiba." dediğinde mertin neden böyle davrandığını anlayamadığım halde "sanırım mert beni bulamayınca çok telaşlandı. ama gördüğünüz gibi iyiyim ve zorla tutulmadım burada. ilginize teşekkür ederim."dedim. polisler de iyi günler dileyip yanımızdan ayrıldılar. mert kolumdan tutup "defne seni zorladıklarını ve korktuğunu biliyorum canım. merak etme ben buradayım. seni onlara karşı korurum. hadi gidelim."dediğinde şaşkınlıkla can ve buseye baktım. buse üzgün bir şekilde merte bakarken can "biz demiştik" dedi dudaklarını oynatarak. mertin kafasında kurduğu şeyleri gerçek sanması tehlikeli bir durumdu. eğer can ve benden şüphelenirse belki ona komplo kuracağımıza falan inanabilirdi. geçenlerde bir öğretmenimiz bazı insanların zihinlerinde kurduğu senaryolara gerçek oymuş gibi inanabildiğini söylemişti. canın ne demek istediğini şimdi anlıyordum. bu yüzden merti kuşkulandırmamak adına "gidelim mi mert buradan?" diye sordum. canın sinirlendiğini tahmin edebiliyordum. ayrıca mertle yalnız kalmamdan da hoşlanmayacağını da biliyordum. ancak şu an duygularımızla hareket edebileceğimiz bir durumda değildik. mert de "gidelim. merak etme seni bir daha yanız bırakmam. özür dilerim."dediğinde cana bakmamak için kendimi çok zor tuttum. eminim ki buse de sevdiği adamın başka bir kadına böyle yaklaşmasından hoşlanmıyordu. hepimiz için zor bir durumdu ve bu şekilde de uzun bir süre devam etmemiz gerekebilirdi.
mert beni eve bırakırken "canını yaktı mı? seni zorla kaçırdı değil mi? canı tanırım hırsları için her şeyi yapar. kendini çok zeki sanıyor ama ben ondan daha zekiyim. onun ne düşündüğünü daha o uygulamaya geçirmeden anlarım. bugünkü olay anlık bir dikkatsizliğime denk geldi. buse bardağını düşürünce ona odaklandım ve canın nereye gittiğini göremedim. bir daha böyle bir şey olmasına izin vermeyeceğim. tekrar özür dilerim defne." dediğinde "önemli değil mert. beni zorla kaçırmadı. gerçekten fenalaştım. beni hastaneye götürecekti ama kimliğimi olmayınca evine götürüp doktoru aradı. doktor çıkarken de buse geldi zaten. onlarla beraber olmayı ben de istemiyorum. ama hiçbir şey demedi. hiçbir şeye zorlamadı. sanırım haklıydın ben cana gerçekten aşık değildim. bugün onları beraber gördüğümde senin dediklerin aklıma geldi ve canı kıskanmadığımı anladım."dedim gülümsemeye çalışarak. mert de "biliyorum defne. hepsi geçti artık. ben de buradayım. yanındayım."dediğinde yüzümü buruşturmamak için zor tuttum kendimi. eve geldiğimizde merte teşekkür edip arabadan indim.
can yokken hayatımın normale döndüğünü düşünmüştüm. ama değildi. şimdi ise hayatım çığrından çıkmıştı. dedem ve annemle ilgili hala sindiremediğim çözülmemiş bir sır, cana aşık olduğum gerçeği, canın bana karşı hissettiği duygunun ne olduğunu bilememem, buse ve can arasındaki anlaşma ve benim için artık basit bir durum olan üniversiteye hazırlık vardı. büyümek ve hayatı öğrenmek dedikleri şeyin insanı bu kadar zorlaması mantıklı mıydı? bilmiyorum ama artık sorumluluklarım fazlaydı.
odama çıkıp kısa bir duş aldım. ardından en basit problemimle uğraşmaya başladım. yani ders çalışmak. kısa kısa tekrarlar yapıp o konuyla ilgili 5-10 soru arası test sorusu çözmek çalışma alışkanlıklarımın arasında olduğu için bugüne kadar bana çok fayda sağlamıştı. genel bir tekrar sonrası yatağıma uzandım. en azından artık can ve buse arasında gerçek bir ilişki olmadığını gizli de olsa canın hala benim sevgilim olduğunu bilmek aptalca sırıtmama neden oluyordu. yüreğimdeki tarifi imkansız olmaya başlayan ağırlık yerini derin bir rahatlamaya bırakmıştı. ben duygularımı artık biliyordum. derste hocamızın dediği gibi "kendini bil"mek yaşamında birçok şeyin daha anlaşılır ve kolay olmasını sağlıyordu. ben cana olan duygularımı bildikten sonra hissettiğim duyguları daha iyi tahlil eder olmuştum. ama kendimi bilmekle ilgili çözmem gereken de yığınla sorun var. bunları düşünürken mesaj bildirim sesi geldi telefonumdan. mesajı gönderen tanımadığım bir numaraydı. mesajda yazan cümleyle ağzımın kulaklarıma vardığını hissettim; çünkü mesaj buse adı altında candan gelmişti ve şöyle yazıyordu:"hayatımdan hiç gitmemiştin; ama yine de hayatıma tekrar hoş geldin, küçük kadınım." bir insanı bir cümle ancak bu kadar mutlu edebilirdi. ben de" ben de senden gidememişim ki; bunu seni görünce anladım. hoş buldum ve sen de hayatıma tekrar hoş geldin."yazdım. canın bana karşı olan duygularının adını bilemesem de hissettiğim duyguların yoğunluğu ve güzelliği için bile aşık olmaktan pişman olmayacaktım. ben defne on yedi yaşımda aşkın kanatlarını tüm ruhumda hissediyordum. gönderdiğim mesajdan sonra hemen cevap gelmeyince canın mesaj atmayacağını düşünmüştüm ki o sırada bildirim sesiyle heyecanla telefona baktım tekrar. bu seferki mesajı ne kadar utangaçlığımı belli ölçüde yensem de yüzümün kızarmasına ve vücudumda bir elektriklenmeye neden olmuştu. can "dudaklarının tadını çok özledim. kalçalarının dolgunluğunu hala hissediyorum. yollarımızın kesişmesine ve benim olmana çok da bir şey kalmadı güzelim; ama evlilik öncesi belli bir sınıra kadar tadına bakacağım. kendini hazırla. köşe kapmaca oynamaya hazır mısın?" yazıyordu. nedenini bilemesem de bu mesaj bile heyecanlanmama ve karnımın altında sanki binlerce karıncanın halay çekmesine sebep oluyordu. ne diyeceğimi bilemeden telefona baktım ve utangaç defnenin yapacağı bir şeyi yapıp "sapıksın sen" yazıp gönderdim. "ah defne bu sözlerinden çok pişman olacaksın birkaç yıl içinde. iyi geceler."yazan bir mesaj gelince rahatça bir nefes alıp "iyi geceler."yazdım. sonra da telefonu yerine koyup yüzümde gülümsememle uykuya daldım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
kimsesiz yürek
Romancetamamlandı! kimdik biz seninle? dost? sevgili? eş? karanlığın sabahla buluştuğu kısacık zaman dilimlerinin isimsiz kahramanlarıydık belki. içimi en çok acıtan da; senden bahsederken artık hep -di'li geçmiş zaman dilimleri kullanıyor olmak. çünkü sev...