yeni okul

103 5 0
                                    

can bana sevgilim demişti. sevgilim kelimesi bir insanın yüreğini katleder miydi? benimkini etmişti.yine bir kaybolmuşluğun içindeydim. sıkışmışlık duygusu, sonsuz bir gökyüzüne sahip olduğumu sanırken aslında bir kafesin içinde olduğumu anlamak gibi bir şeydi. ellerim titreyerek canı aradım. hem de ilk kez. üçüncü çalışta açtı ve "söyle" dedi. lafı uzatmadan "bana neden sevgilim diye mesaj attın?" dedim. "çünkü sen benim sevgilimsin artık. ilk gerçek isteyim bu. her ne kadar aramızda mesafeler olsa da seni ihmal etmemeye çalışacağım. rıza yakınlarında  olacak bir şeye ihtiyacın olursa ona söyleyebilirsin. gerçi çevrende senin isteğin üzere bir hayalet gibi dolaşacak. sana rızanın telefonunu mesaj atarım."dedi. ilk kez canla normal bir sohbet içindeydik ama konumuz normal değildi. heyecanım yatışsın diye bekledim ve sonra "can seni anlamıyorum. beni sevmiyorsun. neden sevgilin olmamı istiyorsun. kabul ediyorum çok yakışıklısın. beğendiğin her kızı neredeyse elde edebilirsin. neden sana karşı hiçbir şey hissetmeyen benimle sevgili olmak istiyorsun? seni anlamaya çalışmaktan yoruldum. bana yaşadığımız bu saçma durumla ilgili hiçbir şey anlatmıyorsun. sen bana yardım ettin. bir konuda yardımıma ihtiyacın varsa söyle yardım edeyim. ama bu sevgililik muhabbeti çok anlamsız. sen ve ben biz olamayız. iliklerime kadar hissediyorum."dedim. ben konuşurken canın sinirlendiğini nefes seslerinden anlamıştım. "sana fikrini sormadım. düne kadar sana dokunmadım çünkü çok sikimde olmasa da sana alışma süresi tanıyordum. ister kabullen ister etme. benimsin. sevgilimsin. bana ait olan bir kadın başkalarıyla konuşurken bile hareketlerine dikkat eder. ama kabul etmeliyim ki onuruna, dürüstlüğüne ve namusuna güvenebileceğim ender kızlardan birisin. ayrıca seni güzel de buluyorum. sana dokunmaktan rahatsız olmuyorum. kokun hoşuma gidiyor. nasılsa ilerde biriyle evlenmem gerek; çünkü soyumuzun varislere ihtiyacı var. çocuklarımı doğuracak kadın olman gözüme cazip geliyor." dedi. ben daha sevgili kelimesinden rahatsız olurken evlilikten mi? bahsetti o. "saçmalama can seninle ne sevgili olurum ne de evlenirim. tamam senin her dediğini yapmayı kabul ettim başta ama bunlar çok fazla. okulda yaptığın basit bir yardım karşılığı benden bu kadar büyük şeyler bekleyemezsin. her genç kız gibi ben de aşık olmak istiyorum ve aşık olduğum adamla sevgili olmak, evlenmek istiyorum. ve eminim ki sana aşık değilim." dedim. resmen kükreyerek "sana da aşkına da başlatma. seni bu dediklerine pişman ederim. hayatın öyle bir tepetaklak olur ki bir dilim ekmeye muhtaç hale gelirsin. kimliğimi saklamayı severim. insanları şaşırtmayı da. benimle ilgili birçok şey sır gibidir. ama şundan emin ol senin ve ailenin hatta sülalenin kaderini değiştirebilecek güçteyiz biz." dedi. dudaklarım heyecandan ve korkudan titremeye başladı. can sıradan değildi farkındaydım ama bu kadar büyük bir gücü hiç tahmin etmemiştim. blöf yapmıyordu farkındaydım. ama nasıl benden böyle büyük bir şey bekleyebiliyordu? ya da neden ben? varis mi istiyordu? eminim istese bir sürü kız kabul ederdi. ellerim üşümüştü. tıpkı yüreğim gibi. güçlü olmak bazen kabullenmek miydi? canın kimseye zarar vermemesi için bunu kabul mü etmeliydim? kafam karışıktı. çok üzgündüm. ama biliyordum ki bunları düşünecek çok vaktim olacaktı. bu yüzden süre kazanmak adına " bak can kafam çok karışık. yaşadığım hiçbir şey sıradan hayatıma uymuyor. korkuyorum. bu duruma alışmam için bana zaman tanımalısın. lütfen bırak da bu durumu düşüneyim. diğer türlü iradesi olmayan bir zavallı gibi hissedeceğim."dedim. can "düşünecek bir şeyin yok. olacağı söyledim sen alışmaya bak sadece. müsait olunca yanına geleceğim ve sevgilin olarak ilk kez yanında olacağım."dedi. sinirlendim; ama daha çok hayal kırıklığı yaşadım.  gerçek tehlikenin can olduğunu göremediğim içinkendime o kadar çok kızdım ki . "iyi geceler"dedim yılmış bir sesle. ve suratıma kapanan telefonla şaşırdım. "kütük. bir de seninle ömür mü geçirmemi bekliyorsun? çok beklersin."dedim kapanmış telefona. çok yorgun olsam da uyuyamadım. tüm gece ne zaman uykuya dalsam beyaz gelinlikli ve siyah duvaklı halimi gördüm. bu yüzden sürekli uyandım. benim bir çıkar yol bulmam gerekiyordu. ama nasıl? benim veya ailemin herhangi bir gücü yoktu ki?  sıradan bir türk ailesiydik biz. eğer benim yüzümden onların bunca yıldır çalışıp zorluklarla elde ettiği şeyler kül gibi ellerinden uçup giderse buna dayanamazdım. iki üç saatlik huzursuz uykuyla kalkıp odama taşınan kolileri açıp yerleştirmeye başladım. bunu yaparken tozlarını da alıyordum. sanırım üç saat sonra işim bitmişti ve aşağı indim. kahvaltı hazırlayan anneme baktım. dünkü kahvaltının aynısıydı; simit, üçgen peynir, süt. "kusura bakma annecim ama bir iki gün hazır yiyeceklerle idare edeceğiz artık." dedi. ona sarılıp kokusunu içime çekip"önemli değil hep böyle mutlulukla beraber olalım da. ben gerekirse her gün simit yerim."dedim şakaya vurarak annem anlamasın diye. "oooo hayırdır sabah sabah ne bu duygusallık?"dedi. omzumu silkip "hiç burayı biraz yabancıladım sanırım. gece çok uyuyamadım. sabah erkenden uyanıp tüm odamdaki kolileri ve poşetleri yerleştirdim." dedim. "annesinin kuzusu yardımların için teşekkür ederim. her zaman çok olgundun. bazen şaçmalaman için dua ettiğim bile olmuştu ama sen hep olgundun. kendinle yetinmeyi bildin. anneannen sana yetti. arkadaşlarınla buluşmak için diretmedin. hiçbir arkadaşının doğumgünü partisine gitmek için zırlamadın. bazen endişe bile duymuştum bu kadar olgun olman doğru mu? diye ama değildi. biliyorum. biz çok çalıştık ve sen bizi üzmemek için hep kendi isteklerini geri plana attın. ve ben bunu çok geç anladım. bu yüzden başkalarının istekleri yanında kendi isteklerini daha az önemsedin. olgun bir çocuk olduğun için o kadar övdük ki seni sanki çocukça davransan yanlış bir şey yapıyormuşsun duygusuna kapıldın farkında bile olmadan. ben bunları çok ama çok geç anladım. belki de işime böyle geldi. ama artık bunu istemiyorum. içinde ne varsa keşfet ve yaşa. sonuna kadar arkandayım." derken "arkandayız." dedi babam da. gözleri mi dolmuştu onun da. "annen haklı defne. lütfen kendin için de yaşa kızım. ve eğer bu zorlu süreçte düşersen kanayan yaralarını sarmaya hazır bir ailen var yanında. insanlarla konuşmaya çekinme. mükemmel evlat, mükemmel torun, mükemmel öğrenci bu sıfatları at gitsin üstünden. mükemmel olmak zorunda değilsin. sadece kendine ve etrafına zarar verecek şeyler yapma. hata yapmadan büyümek imkansız babacım."diye de devam etti. gözyaşlarımı tutamıyordum. içimden bir şeyler kopuyor sonra tekrar kopuyordu sanki. ne olursa olsun ailemi koruyacaktım. onlar benim hazinemdi. ve şu an anladım ki gerçekten de  bazen güçlü olmak demek  kabullenmek demekti. sanırım ya canı artık kabullenmeliydim ya da candan  kurtulmak için ondan daha güçlü bir ortak bulmalıydım. bu konuyu daha detaylı düşünecektim; ancak şimdi kahvaltı yapmalıydım. eve yardıma gelecek olan görevliler de gelmiş bir taraftan işe başlamışlardı. biz de kahvaltımızı yapınca onlara yardım etmeye başladık ve akşam 20:00'e kadar neredeyse tüm işimiz bitmişti. hepimiz yorgun bir şekilde yemek dahi yemeden duş alıp yatmıştık.  hepimizin içinde farklı heyecanlar vardı; çünkü yarın ailemizin tüm fertleri için yeni başlangıçların günüydü. 

kimsesiz yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin