uyanmak istemiyordum. sadece ve sadece yatağımda kalmak istiyordum. ama bir taraftan biliyordum ki can bana yeterince zarar vermişti. daha fazla kendi hayatıma zarar verecek şeyler yapmamalıydım. acı çekiyordum ve uzun bir süre daha çekmeye devam edecektim. ama sahip olmadığımı fark ettiğim bir hayatın yasanı tutarken yas tutabileceğim başka olayların oluşmasını engellemeliydim. zordu insanın tutkuları ile savaşması. çünkü insan ruhunu ortaya koyuyordu tutuklu kaldıkları için. canın olmadığı bir okul günü yaşayacaktım ve nasıl olacağı konusunda hiçbir şey bilmiyordum. busenin yaşadığı hayal kırıklığının boyutunu şu an çok daha iyi anlıyordum. sevdiğim adamın dün en yakınıyken bugün ona en yabancıydım.
okula geldiğimde etrafıma bakmadan sınıfa gitmek için okul binasına doğru yürümeye başladım. o sırada okulun arka bahçesine giden yolda canı gördüm. okulun ayran gönüllü kızlarından biriyle çok yakın bir şekilde konuşuyordu. sonra kız cana yaklaşıp cilveli bir bakış attı ve elini canın göğsüne koyup hafifçe parmak uçlarına doğru yükselip kulağına yaklaşıp bir şeyler söyledi. can da kızı belinden tutup kendine çekip kulağına bir şeyler söyledi. kız, canın dediklerinden memnun olmuşçasına gülümsedi. o an buz tuttu sanki duyularım. hareket edemiyordum. büyülenmiş gibi onları izliyordum. can kızın yanağından makas alırken beni gördü ve sonra kızın kulağına tekrar bir şeyler söyleyip yanından ayrıldı. bana doğru yürümeye başladı. ama ben hala hareket edemiyordum. can gittikçe bana yaklaştı ve yaklaştı. sanki orada hiç yokmuşum gibi sanki yaşanmışlıklarımız gerçek değilmiş gibi yanımdan geçip gitti. bir kere bile bana bakmadan, içimde çığlık atan aşık kadını umursamadan öylece çekip gitti. hangisi daha kötüydü bilmiyorum. yokmuşum gibi davranması mı? bir günde insan bu kadar değişemeyeceğine göre gerçek canı fark etmemem mi? aslında canın neden böyle davrandığını da anlamıyordum. bizim aramızda bir problem yoktu ki. dedem miydi problem? mert miydi? ufacık bir fikrim bile yoktu. usul adımlarla sınıfa çıktım yüreğimdeki ağırlıkla. ders başladı. öğretmenin anlattığı şeylere odaklanmaya çalışıyordum yoksa kafayı yiyecektim. gamze de meriç de yanımda olmaya çalışıyorlardı. dün gece meriçe mesaj atmıştım canı tekrar kaybettim diye. soru sormuyorlardı ama biliyordum ki ne olduğunu merak ediyorlardı. meriç de ortaklardan birinin oğlu olduğu için görüşmeyi eminim ki babasından dinlemişti. ama dedemin aslan bey olması ve diğer olayların onu şaşırttığını tahmin edebiliyordum. sadece anlatmaya gücüm yoktu. çünkü yaşadığınız bir acıyı başka birine anlatırken o olayın gerçekliğini daha çok kavrıyordunuz. canla ayrılığımıza daha çok şahit istemiyordum. bu yüzden anlatmayı erteliyordum. ama biliyordum ki eninde sonunda gerçeklerle yüzleşecektim.
okulun bitmesine iki ders kalmıştı. görevlilerden biri kapıyı çalıp sınıfa girdi ve müdür beyin beni çağırdığını söyledi. şaşkınlıkla görevliye baktım ve sıramdan kalkıp onu takip ettim.müdür beyin odasına girdiğimde hiç beklemediğim bir manzarayla karşılaştım. dedem ve mert müdür beyin masasının önündeki koltuklara oturmuşlar onunla sohbet ediyorlardı. okul müdürümüz "gel defnecim, aslan bey ve mert seninle önemli bir konuyla ilgili görüşmeleri gerektiğini söylediler. benim için değerli insanlar oldukları için odamda görüşebileceğinizi söyledim. onlara güvenim tam. izninizle ben çıkıp sınıfları dolaşayım siz de rahatça konuşun." dediğinde içimden "kuzuyu kurda emanet ediyorsunuz hocam."diye geçirsem de sustum. başımla onayladım sadece. zaten dedemin en kısa sürede benimle konuşacağını tahmin ediyordum. müdürümüz dışarı çıkınca dedem "defne, lütfen otur dediğinde üçüncü misafir koltuğuna da ben oturdum. nasıl davranmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. sadece olması gerekeni geciktirmemek için onu dinleyecektim. yüzüne baktım ve konuşmasını bekledim. mert o ana kadar hiç konuşmamıştı. o da benim gibi dedesine bakıyordu. dedem aslan bey boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. "biliyorum defne çok şaşırdın. ama inan ki en az ben de senin kadar şaşırmıştım olanları öğrendiğimde. hayatımın o evresiyle gurur duymuyorum ve belki de tek pişmanlığımdır yaşananlar. anneannene çok büyük haksızlık yaptım. asla telafisi olmayan şeyler de geçmişte kalan pişmanlıklardır. o döneme ait hatalarımı düzeltemem ama artık olayları bildiğime göre annene daha çok haksızlık yapmak istemem.bu yüzden hayatınızda olmak istiyorum. kızımın babasız, korunmasız ve çaresiz büyümüş olması fikri beni sinirlendirdi ve yordu." dediğinde dayanamadım ve "benim anneaannem annemi asla çaresiz bırakmadı; çünkü o bu hayattaki en güçlü kadınlardan biriydi. annem de onun kızı ve ben de annemin kızıyım. vicdanını rahatlatmak için hayatımıza dahil olmak istiyorsun ama yapmana gerek yok. bizim için başta da yoktun ve çok güzel idare ettik. bundan sonra da olup olmamanın çok da önemi yok. sadece hikayenizi merak ediyorum. benim gözümde anneannem kıbrıs harekatında kocasını kaybetmiş ve ona aşkı asla bitmemiş bir kadındı. hayatını yalnız geçirmeyi göze alabilecek kadar dedeme aşık olduğunu düşünmek bana çok romantik gelirdi. ve gerçeğin çok başka bir şey olduğunu öğrenmek soğuk duş etkisi yarattı. tek merak ettiğim şey hikayeniz." dediğimde dedem yarım ağız güldü. yaşına rağmen dik, güçlü ve karizmatik bir adamdı. "seni anlıyorum. gerçekten de ona çok benziyorsun. o da böyle çok dik ve kendinden emin bir kadındı. sizlere güzel şeyler kattığı kesin. bizim bitmeyen hikayemiz; benim gönül yaram ve eksik yanımdır." dediğinde şaşkınca ona baktım. beni gerçekten hiç tanımıyordu. kendinden emin bir kadın mıydım ben? işte buna gülerdim. ciddi bir yüz ifadesiyle "sanırım yarım kalan hikayeyi de bana şimdi anlatacaksınız?" diye sorduğumda başıyla beni onayladı. "ve bil ki; anlatacağım her şey doğru ve lütfen sözümü kesmeden dinle. amacım kendimi haklı çıkarmak falan da değil. ama sen de benim torunumsun her ne kadar yeni öğrensem de senin ailemize katılmanı ayrıca, kızımla yani annenle tanışmayı çok istiyorum. olayları bil diye kısaca anlatacağım." dedi ve Merte döndü"rica etsem beni arabada bekler misin? defne ile yalnız konuşursan daha iyi hissedeceğim." dediğinde mert de "tamam. sanırım yalnız kalmaya ikinizin de ihtiyacı var." deyip kapıya yöneldi. kapıyı açıp çıktı ve kapıyı tekrar kapattı. aslan bey yani dedem de bana döndü ve derin bir nefes alarak anlatmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kimsesiz yürek
Romantizmtamamlandı! kimdik biz seninle? dost? sevgili? eş? karanlığın sabahla buluştuğu kısacık zaman dilimlerinin isimsiz kahramanlarıydık belki. içimi en çok acıtan da; senden bahsederken artık hep -di'li geçmiş zaman dilimleri kullanıyor olmak. çünkü sev...