ZAMAN

81 5 0
                                    

MERİÇ

defne için canım çok sıkılıyordu. mert ve can arasında sıkışıp kalan bir oyuncak gibiydi. can da mert de kötü insanlar olmamalarına rağmen bencillerdi. defnenin ne kadar yıprandığının, ne kadar içine kapandığının farkında bile değillerdi. biraz kafası dağılsın diye gamze ile onu gece kulübüne getirmek istemiştik. daha önce görmediği bir ortam olduğu için ilgisini çeker diye düşünmüştük. ama mertin gelmesi hiç iyi olmamıştı. defnenin biraz da olsa morali yerine gelmişken mertin gelmesiyle sinirleri yine gerilmişti. mertle onu yalnız bırakmak içimden gelmediği için gamzeye döndüm "güzelim, sen beni burada bekle. bir yere ayrılma, yanına kim gelirse gelsin onunla konuşma veya herhangi birinden içecek bir şey alma. defneyle merte bakıp geliyorum."dedim bu tür şeyleri söylemekten nefret ederek. kadınlar tek başlarına güvenli bir şekilde ne zaman eğlenebileceklerdi acaba?  gamze "bence de git hayatım. beni merak etme. mertin gelmesi iyi olmadı." dediğinde gamzenin alnından öpüp yanından ayrıldım. gamzeyi ona bağlanmaktan korktuğum için neredeyse terk edecektim. defne duygularımla yüzleşmeme neden olmasaydı belki de gamzeyi kaybedecektim. o günleri düşününce bile gamzeye karşı suçluluk duyuyordum. ilerde merti liseden tanıdığımız bir kızla konuşurken gördüğümde defneye bakındım. mert de kıza el sallayıp yürümeye başladı. ben de merti takip ettim. mert durup da bir yöne bakınca görüş açıma önce defne girdi. dikkatle bir yere bakıyordu. baktiği yere başımı çevirdiğimde canı kucağında bir kızla resmen sevişir bir pozisyonda görmemle dondum. içimden "allah kahretsin." dedim. can için güvenilir, sözünün arkasında biridir demiştim. büyüdükçe böyle kişiliksiz bir adam olup çıkmasına inanamıyordum. tam defneye doğru adım atacaktım ki canın defneyi gördüğünü gördüm. yüzünün aldığı şekilden kendine küfrettiğini anlayabiliyordum ama çok geçti. defneyi azıcık tanısaydım bile canın bir daha yüzüne bakmayacağını anlardım. defne çok fedakar, sevdikleri için onurunu bile zaman zaman kenara bırakabilecek kadar yüce gönüllü biriydi. ama eğer kaldıramayacağı bir şey varsa da bu ihanetti. can defneyi en olmaması gereken yerden incitmişti. mert defnenin yanına gidip ona sarıldığında can çoktan oturduğu yerden kalkmıştı. mertle ikisinin yanına geldiğinde mertin söylediği şeyle canın yüz kasları gerildi ve merte güçlü bir yumruk attı. mertin boşluğundan yararlanıp defneyi kolundan tutup çıkış kapısına doğru çekiştirdi. kendine gelen mert onlara doğru hamle yapacağı sırda kolundan tuttum. "bekle, konuşsunlar. sonra defnenin yanına gideriz"dedim. mert itiraz edecek olduysa da "mert konuşmaları gerek"dediğimde sustu. uzaktan çıkış kapısına giden ikiliye bakıyorduk. sonra defne birden canın bacağına tekme atıp kurtuldu. ne konuştuklarını duyamayacak kadar uzaktaydık ama defnenin kararlı duruşu ve canın acı çekermiş gibi olan bakışları biten bir hikayenin kanıtlarıydı. mertin kıvrılan dudakları bu durumdan ne kadar mutlu olduğunu gösteriyordu. ona kızamıyordum; çünkü defneyi kazanmak istiyordu. en başından beri bir şekilde hep defnenin yaralarını sarmaya çalıştı. defnenin üzülmesine üzülmesi gerekirdi belki, ama bence aşk biraz da bencilce bir şeydi. gamzeyi benden başka biriyle mutlu düşündüğümde bile içimde bir volkan patlamaya hazır hale geliyordu. 

defne cana arkasını döndüğünde merte "sen defnenin yanına git, gamzeyi de al. kızları evlerine bırak olur mu? ben canla konuşacağım." dediğimde mert "merak etme."dedi ve defnenin yanına gitti. defnenin omuzuna elini atıp onu kendine çekti kalabalıktan korumak istercesine ve bizim oturduğumuz tarafa doğru yürüdüler. can arkalarından ellerini yumruk yapmış halde bakıyordu. ama biliyordu ki pişman olmak için çok geçti. ben de canın yanına doğru yürüdüm. elimi omzuna attığımda varlığımı yeni fark etmişti. "defne benden gitti, meriç."dedi. "evet, gitti"dediğimde kafasını ellerinin arasına aldı ve yere çömeldi. "inanamıyorum böyle hissettiğime. bendeki yerinin kalbime bu kadar kök saldığını fark etmemiştim hiç"dediğinde kolundan tuttum ve "gel daha sakin bir yerde konuşalım"dedim. itiraz etmeden ayağa kalktı. kulüpten çıkıp benim arabama bindik. canım sıkıldığında gittiğim orta çaplı bir kafe vardı. oraya sürdüm arabayı. can hiç konuşmadan dışarıyı seyrediyordu ve düşünüyordu. kafeye vardığımızda arabadan inip kafenin içine girdik. sahibi beni tanırdı. selamlaştık. geç olan saatten dolayı fazla kimse kalmamıştı ki iki saat sonra da mekan kapanacaktı zaten. kuytu masalardan birine oturduk. can camdan dışarıyı izliyordu. önce onun anlatmasını beklediğim için sustum. beş dakika sonra anlatmaya başladı.

kimsesiz yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin