sabah gerçekten neşeliydim. zincirlerimi elinde tutmaya çalışan ve gün geçtikçe gözümde daha da zavallı hale gelen candan kurtulacaktım. evet belki yine yalnız olacaktım. artık aynurla her gün görüşemeyecektik ki; sağ olsun can yüzünden okulda veya dışarıda bile doğru düzgün vakit geçirememiştik. can tüm hayatımı zehirli bir sarmaşık gibi sarmıştı. küçük bir kelebek sarmaşığın zehirli dikenlerine ne kadar karşı koyabilirdi?
okula vardığımızda canla sınıfa doğru yürüyorduk. aynur son hız yanıma gelip cana rağmen koluma girdi ve beni çekiştirmeye başladı. "ne oldu kızım? ne bu acelen?" dedim. aynur biraz mahçup biraz şaşkın bir şekilde "serdar bana çıkma teklifi etti? aslında neden olduğunu anlamadım. bu gün sabah okula geldiğimde okulun önünde bekliyordu. ona kızgın olduğum için suratına bakmadan yanından geçiyordum ki kolumdan tuttu. kolumu elinden çekmek istedim ama o beni kendine çekti. sonra bir baktım onun göğsüne yapışmışım. herkes bunu romantik buluyor ama bence değil. neyse. biraz konuşalım mı? dedi. senle ben ne konuşabiliriz ki. çekil önümden dedim kızgınlıkla. o da konuşmadan olmaz dedi. suratına dik dik bakıp söyle ne diyeceksen dedim. bu salak ben ona çemkirince güldü. seni tekrar öpmek istiyorum dedi. ben de öfke tavan yaptı tabi. suratına tokadı basacaktım ki kolumu tuttu. orada dur bakalım cadı süpürgesi dedi. bana süpürge dedi. inanabiliyor musun? daha sonra ben de söyle artık dedim. pat diye "senden hoşlanıyorum. kız arkadaşım olur musun?" dedi. ben doğru mu duydum diye suratına bakarken cevabımı sordu. sen manyak falan mısın? acı çekmek hoşuna gidiyor sanırım. seni bir kaşık suda boğmak için fırsat kolluyorum. sen bana benden hoşlandığını söylüyorsun. oğlum git işine. sen beni salak falan mı sandın sana inanacak kadar? dedim. yalan söylemiyorum. zaten benimle çıkacaksın da kibarlık olsun, ilişkimize güzel başlayalım diye fikrini sormuştum dedi. bende şalterler attı tabi. seninle değil ama bana ilk çıkma teklifi edenle çıkacağım dedim. sonra ne dediğimin farkına varıp kendime sövdüm. serdar kahkaha attı ve bak aynur sana biri çıkma teklifi ederse ağzına sıçarım. o kişinin hastanelik olmasını umursamazsan ben de umursamam güzelim. büyük bir zevkle ağzının ve burnunun yerini değiştiririm dedi. ben de daha fazla onunla konuşmak istemediğim ve çok şaşırdığım için onu göğsünden itip elinden kurtuldum ve kaçtım." dedi. bu kız nasıl bu kadar uzun konuşabiliyordu? başını sonunu neyse ki anlamıştım. "ben hiç aşık olmadım. aşk konularından da anlamam ama sen ne hissediyorsun?" dedim. "ne hissedeceğim onun bir gerizekalı olduğunu hissediyorum. pislik, tüm kısmetlerimi kaçıracak." dedi oflayarak. "şimdi ne yapmayı düşünüyorsun? gerçekten de tüm kısmetlerini kaçırabilir; çünkü onların garip bir popülerlikleri var ve bence kimse serdarın karşısında durmak istemez."dedim dürüstçe. "bilmiyorum defne. ama umarım serdarınki geçici bir hevestir."dedi durgunca. onun üzülmesine üzülmüştüm ve "hadi gel sana kantinde sıcak çikolata ısmarlayayım. her türlü derde iyi gelir." dedim. yüzüme yarım bir gülümsemeyle baktı "inşallah hadi gidelim. "dedi. kantine girerken koridorun ortasında beni bekleyen can " nereye?" dedi. "cehenneme"dememek için zor tuttum kendimi. "kantine, sıcak çikolata alacağız. sorun olur mu?" diye sorduğumda dayandığı duvardan doğruldu. bana bakarak omuz silkip sınıfa doğru gitti. dengesiz herif. onun bizi bırakmasıyla hemen kantine gittik. zilin çalmasına on dakika falan kalmıştı.
canı çok da sinirlendirmeden cuma gününe kadar gelmiş hatta cuma gününü de bitirmiştim. hafta sonu eğer can beni dışarı çıkarmazsa evde kalıp tüm eşyalarımı toplayacaktım.
akşam eve geldiğimde annemin evde salondaki eşyaları paketlediğini gördüm. gidip boynuna sarıldım. "hem iş hem ev çok yoruluyorsun."dedim. o da "ailem için yapıyorum ve bu beni mutlu ediyor. ben babasız büyüdüm. evde tek bir fotoğrafı bile yoktu. annem de ailesini çok erken yaşta kaybetmiş. ben onları da görmedim. annem tüm sevgisini bana verse de tam bir aile olamanın eksikliğini maalesef ki yaşadım. ama annem o kadar güçlüydü ki yaşadığım tüm duygusal eksikleri anında fark edip beni düştüğüm bataklıktan çıkarırdı. bugün bu kadar güçlüysem yanımda annem olduğu içindir ve sen de güçlü bir amazon kadınısın. çünkü annen benim."dedi tatlı bir tebessümle. ben de ona güldüm. "mesaj anlaşılmıştır."dedim. annem duygusal anlar yaşıyordu bunu anlamıştım. ama dediği şey aynı zamanda canımı yakmıştı. ben gerçekten bir amazon kadını olabilir miydim? korkusuz, kimseden çekinmeyen bir defne kulağa ne kadar hoş ve aynı zamanda ne kadar uzak geliyordu? "ben de odamı yavaş yavaş toplamaya gidiyorum. belki saklandığı yerdeki amazonu da bulurum ha?" dedim. annem de boynundaki elimi tutup öptü ve "inan o yüreğinde bir yerde. sadece sen onu dışarı çıkaracak kadar cesaretli olabilirsin ve zamanı geldiğinde de olacaksın."dedi. "inşallah" diyerek odama çıktım. önce duş aldım sonra biraz ders çalışıp bana şu an çok da gerekli olmayan eşyalarımın bir kısmını annemin verdiği karton kutulara koymaya başladım. onları koyarken de anılarımla yüzleştim. annemin neden o kadar hüzünlendiğini anladım. yorulduğumu hissedince toplama işini bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kimsesiz yürek
Romancetamamlandı! kimdik biz seninle? dost? sevgili? eş? karanlığın sabahla buluştuğu kısacık zaman dilimlerinin isimsiz kahramanlarıydık belki. içimi en çok acıtan da; senden bahsederken artık hep -di'li geçmiş zaman dilimleri kullanıyor olmak. çünkü sev...