zor

75 7 2
                                    

yüzlerimizi ayırdığında gözlerimin içine bakarak gülümsedi. eğer gözleri yıldızsız bir gece gibi olmasaydı o gülüşün samimiyetine inanabilirdim. ama dipsiz karanlığında tek bir ışık yoktu. gözlerime bakmaya devam etti.  bu biraz rahatsız ediciydi. gözlerimi kaçırdığımda önünde rahatsız bir şekilde duruyordum. üşüdüğümü hissettim ve bir elimle diğer kolumu sıvazlamaya başladım. bunu görünce beni birden kucağına aldı. şaşkınlıkla küçük bir çığlık attığımda "gel bakalım seni ısıtalım"dediğinde kafam iyice karışmıştı. "can ne yapmaya çalışıyorsun? beni delirtmek mi amacın? bir buz gibisin bir düşünceli. bana karşı bazen çok umursamazsın bazen çok ilgili. senden umudumu kaybetmeye başladığım anda öyle bakıyor öyle şeyler yapıyorsun ki yüreğim sensiz nefes alamayacak gibi hissediyorum. bazen öyle ezip geçiyorsun ki beni yüreğim bu sefer de seninle nefes alamayacakmış gibi hissediyorum. çok yoruldum dengesizliğinden." dediğimde içerideki koltuğa benimle beraber oturdu. şu an kucağında oturuyordum. "nasıl istersem öyle davranıyorum. ne tamamen bana bağlanacağın kadar iyiyim ne de tamamen benden gitmene neden olacak kadar kötüyüm. zaten yakın bir zamanda ulusal yarışlar başlayacak. muhtemelen sonrasında da uluslararası yarışlara katılacağım. senden uzak kaldığım dönemlerde de yüreğin benden uzaklaşsın istemiyorum. bu yüzden sana tamamen duyarsız kalamam. bu arada o kulübe ortak oldum. ortak olmak için de üç tane yasa dışı yarışa katıldım. ufak yaralanmalar olsa da istediğimi aldım ve o gece kulübü için gerekli olan paranın bir kısmını toparlamış oldum. ama hala eksiğim var. senin geleceğin benim derken şirket umurumda bile değildi. sadece başta aslan bey ve mert olmak üzerebana inanmayan herkese zarar vermeden de bu işi bitirmek istemiyorum. sonunda bizim onlarla hiçbir bağımız olmayacak. intikamımı aldığımda seni bırakmam çünkü kendimce değerlerim var." dediğinde vereceği zararın anahtarının ben olacağımı hissediyordum. hüzünle yüzüne baktım hafif sakallı yüzünü okşamaya başladım "bırak bunları can. değmez hiçbir şeye. mutlu olmak varken neden bu intikam hırsı? kendine de bana da çevrene de zarar veriyorsun. bana aşık değilsen uzak dur benden. beni bırak ki unutabileyim seni. hayatıma devam edeyim. gelecekte gerçekten beni seven ve benim de sevdiğim bir adamla evleneyim. sen zaman zaman aklıma gelip yüreğimde ufak bir sıcaklık bırakan bir anı olarak kal. ama diğer türlüsü canımı yakıyor." dediğimde beni iyice kendine bastırdı ve "üzgünüm ama buna izin veremem. benim düşünebildiğim olayları değerlendirebildiğim andan beri bildiğim tek gerçek bu. bir de kokun, tenin. bencilce ama sana yeni yaralar açacağımı bile bile seninle olmaya devam edeceğim." dediğinde ben de iyice ona sokuldum.  gözyaşlarım tenine değdiğinde irkildi. gözlerimi öptü, sonra burnumu, çenemi, dudaklarımı es geçip boynumu koklayıp öptü. beni yakacağını bile bile onunla yanmaya razıydı yüreğim. "neden çağırdın beni?" diye sorduğumda beni yanına oturtup bana döndü."mert, seni kaçırmayı planlıyor sanırım. merti takip eden bir adamım var onun korumalarının içinde bana can borcu olan biri. merti telefonla konuşurken duymuş. yurt dışında göl kenarında sakin bir kasabada ev satın almış. oraya gelecek kadın benim için çok özel, her şey kusursuz olmalı demiş. dört ay sonra doğum gününde orada olduğumuzda hiçbir şeyin eksik olmasını istemiyorum falan demiş. senin doğum günün dört ay sonraydı değil mi?"dediğinde başımı evet anlamında salladım. "peki beni kaçıracağını niye düşündün? belki bana teklif eder ve ben de orada doğum günümü kutlamayı kabul ederdim."dediğinde gözlerinde ışığa benzer tek şey olan yanan meşaleleri gördüm. sinirle kolumu tuttu ve "onunla bırak yurt dışına gitmeyi okulun bahçesine bile gidemezsin. manyak mısın sen? adam normal değil" dediğinde "dedi kendisi çok normal olan adam" dedim. iyice sinirlendiğini bilsem de içimdeki kırgınlığı, yenilmişliği bir şekilde onun da canını yakma isteğini engelleyemiyordum. hem canını yakmak istiyordum hem de benim dışında kimsenin onun canını yakmasını istemiyordum. can sinirle beni kolumdan tutarak kaldırdı. "seni bırakayım. mert seni kaçırdığında anlarsın nasılsa. o zaman seni bulmak için uğraşır mıyım? o da bana kalsın. ayrıca dedenin dedemle ilgili anlattığı kumar olayı doğru ama eksikmiş. onun kumara alışmasını sağlayan neydi? ya da kimdi? tahmin etmek zor olmasa gerek." dediğinde içime bir yumru oturdu. bunun bizim ailemizle bir ilgisi olduğunu hissediyordum. aslında kim olduğunu tahmin de ediyordum ama bunu cana soramadım. sorsam duyduklarımdan dolayı mutsuz olacaktım. cevabı söylese bir gün bana karşı besleyeceğine inandığım aşkın hiç gerçekleşmeyeceği gerçeği ile karşılaşacaktım. bazen gerçeği biliriz ama biri onu dillendirdiğinde o zihnimizden çıkıp gerçeğe dönüşür. umudumuzu yitiririz. ama ben, canla ilgili umutlarımı yitirmeye hazır değildim. can kolumdan tutarak merdivenleri indi, öfkeliydi. can ve ben diye bir şey olacak mıydı bilmiyorum ama eğer bu şekilde beraber olmaya devam edersek ben diye bir şey kalmayacaktı. arabaya bindiğimizde alıştığım mutsuzluğumla kendimi dinlemeye devam ettim. eve geldiğimde tek kelime etmeden arabadan indim. can da asfaltta çığlık atar gibi bir ses bırakarak ben eve bile girmeden gitti. onun gözündeki değerim onun isteklerine uyduğum kadardı. artık mantıklı düşünüp doğru kararlar almalıydım. hepsinden uzakta yeni bir hayat kurmak adına üniversite arayışı yapacaktım. sanırım tek kurtuluşum buydu. ama bu süre içinde hiç kimseye bir şey belli etmeyecektim. eve geldiğimde kendimi hemen banyoya attım. kısa bir duşun ardından yatağa girdim. ve yine huzursuz bir uykunun karanlığına daldım.  

kimsesiz yürekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin