21 - Kriz

33 7 0
                                    

Medya : Shiplediğim insanüstü varlıklar.
Taylor & Damien

Mp3 - Beseech - A bittersweet tragedy

*************

" Siz ikiniz ne yaptığınızın farkında mısınız acaba? Cidden buna ne diyeceğimi hiç ama hiç bilemiyorum..."

Bayan Milles'ın bu sözü üzerine Damien araya girdi ve, "Efendim izin verirseniz bunu size açıklamak istiyorum. Hiçbirşey sandığınız gibi değil." diye durumu belirterek sözünü kesti.

"Sandığım gibi olmayan şey de ne evlat? Hemcinsinle öpüşmüş olman mı? Ya karşımda iki erkek öpüştünüz siz ya! Hem sana dediklerimi ne çabuk unuttun Taylor! Sözümü bile dinlememişsin bakıyorum?"

İsmimin anılmasıyla eğik olan başım utançla havaya doğru kalktı.

"Ben dediğinizi yapmaya çalıştım efendim fakat her defasında o karşıma çıktı. Uzak durmaya çalıştıkça o daha fazla üzerime yürüdü ve..." diyerek iki gün önceki olayı anlatmaya yeltenmiştim ki çenemi kapamamın daha yararlı olacağını düşünüp sustum.

"Anlıyorum. Sizin derhal iyi bir yardıma ihtiyacınız var. Bu iş başlamadan kökten çözülmeli bence." diyerek telefona uzandığında ailemize haber verileceğini an itibariyle anlamış bulundum. Damien ile yüz yüze geldiğimizde onunda bunu anlamış olduğunu, " Efendim henüz beni dinlemediniz ama. Lütfen İzin verin." deyişiyle anladım.

" İyi, seni de dinleyelim bakalım. Bu her neyi değiştirecekse artık. Buyur, konuş."

" Öncelikle yanlış birşey yapmadığımızı bilmenizi isterim efendim. Taylor ile aramızda hiçbir şekilde o iğrenç ilişkilerden yok. Biz sadece arkad.." demişti ki sözünü, "Tamam, bu kadar yeter! Mazeretinizi falan dinlemek istemiyorum! Şimdi derhal ailenizi arayıp onları buraya çagıracağım! Onlar ne yapacaklarını daha çok iyi bilir." diye kesen bayan Milles ile,

"Ama efendim?.." diye araya girdi. Bense öfkeli bakışlarımı ona doğru çevirdim.

"Hepsi sen ve senin şu aptallığının yüzünden! Annemle yüz yüze nasıl geleceğim ben ha? Bunu bana söyler misin dostum!" diye dişlerim arasından kulağına doğru fısıldayarak çıkışmış oldum.

Ahiretten ben anneme bu sabah Damien ile görüşmediğim yalanında bulunmuştum! Tehlike diye adlandırmış olduğu bu kişi tarafından öpülmüş olduğumu duysa kim bilir bana neler yapardı kadıncağız... Muhtemelen duyduğu anda bana birşey yapamadan kalp krizi falan geçirirdi herhalde!

" Kapat şu sersem çeneni! Birşeyler düşünüyoruz herhalde!"

"İyi! Bu pisliği nasıl yaptıysan öyle de temizleyeceksin zaten! Başka bir çıkar yolun yok!" demem ile, "Kızıl, gel istersen hiç karışmayalım biz bu işe. Hem bırakalım Bayan Milles canı ne isterse onu yapsın. Benim için hava hoş tabi ama senin için bir şey diyemeyeceğim. Ailen tarafından muhtemelen şöyle birkaç aylığına rehabilitasyon merkezine falan yatırılsın herhalde!" demesi üzerine gözlerim hayretle açılmış oldu.

"Aman be, tamam sustuk! Benden gay'mışım gibi konuşma da hadi hallet şu boktan işi. Bitsin artık şu işkence yoksa daha fazla dayanacağımı sanmıyorum!" dedim onun varlığının yanında bulunmanın ne denli bir sinir bozucu olduğunu ima edip.

Yüzü bana dönünce göz kırpıp çaprazca gülümsedi. Ardından öksürüklere boğularak elini boğazına götürdü ve aniden yere yığıldı. Zekice bir plan! Güzel roldü doğrusu.

Bayan Milles gözlük üzerinden tuşlamakta olduğu numaradan endişeli görünen bakışlarını çekerek direkt Damien'e döndürmüş oldu.

"Yine mi krizin tuttu senin evlat! Ah, tanrım! Ama bu kaçıncı?"

'Yine mi krizin tuttu?' derken? Damien'in bir hastalığı falan mı vardı yani? Yani şuan yaptığı şey rol falan değil miydi? Lanet olsun dostum!

"Ne duruyorsun sen de öyle! Çabuk arkadaşına yardım etsene!" sesiyle heyecanlanarak yerde kıvranmakta olan Damien'in yanına diz çöküp elimi ağız ile burun kısmına tuttum nefes alıp almadığını kontrol etmek için. Zor nefes alıyordu.

"Rahat nefes alamıyor efendim. Ben ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum!" dedim endişeyle Damien'in yüzüne bir bakış atıp.

"İlaçları! İlaçları çantasında olmalı! Çabuk al ve revire getir! Sakın oyalanma evlat!"

Bayan Milles'in bu emri üzerine, " Hemen getiriyorum!" diyerek ayağa fırlamış oldum ve bizim sınıfın hemen yan tarafında bulunan müzik sınıfına doğru koşturmaya başladım. Ne kadar nefret etsem de bir insanın acı içinde kıvranmasına seyirci kalamazdım. Bu kişi düşmanım olsa bile. Evet, ondan ölesiye nefret ettiğim doğruydu fakat bu insanlığıma ters düşecek yanlış bir hareket yapmam gerektiği anlamına gelmiyordu.

O aptalın müzik sınıfına doğru varmamla daha ben içeri giremeden dışarı çıkan bir bedene çarpmam bir oldu. Dönüp baktığımdaysa bunun Jane olduğunu fark etmem uzun sürmedi.

"jane? Ah, tanrıya şükürler olsun! Jane, Damien kötüleşti! Acil ilaçlarına ihtiyacı var. Çantasında olmalı. Onları buraya getirebilir misin acaba?"

" Ne? Damien mi kötüleşti? Peki, nerde şuan?"

"Şuan revire falan kaldırılmış olmalı. Çok bile oyalandım! Hadi çabuk olmalıyız. "

Jane'in geri sınıfa girmesiyle Damien'in olduğunu düşündüğüm çantayla beraber geri çıkması bir oldu.

"Bende seninle geliyorum! Gidelim hadi!"

* * * * * * * * * * * * *

"Bunun gerçek olduğuna hala inanamıyorum! Halbuki ben rol falan yaptığını sanmıştım sersem herif!"

"Ama işe yaradığını da asla inkar edemezsin, öyle değil mi?" dedi keyifle gülümseyen bir adet aptal bozuntusu.

Onun artık iyi olduğuna kanaat getirerek, "İyi, sen iyileştiğine ve birbirimizle de ödeşmiş olduğumuza göre sakın bir daha karşıma çıkayım deme!" diyerek uzanmış olduğu yatağın yanında, oturmuş olduğum koltuktan doğrulup hızla okulun kendi revirinden uzaklaşmış oldum.

Demek her ani duygu değişimiyle birlikte arada bir durumu kötüleşip böyle krize falan giriyordu, öyle mi?

Aman bana ne be ondan! Ben kendi üzerime düşen görevi sadece yerine getirdim o kadar. O ise hakketiği cezasını bu şekilde çekiyordu. Tanrının, sopası yok diye boşuna dememişler tabi.

(Çok haklı 💁)

***********************

Ah, ne temiz kalpli bir çocuk 😱 baksanıza şuna, Damien'dan ölesiye nefret etmesine rağmen gönlü el vermedi acı çekmesine...

Lütfen bir yorum, bir ses 😒 Hayalet okuyucu olmak sizce de zor bir meslek değil mi? 😉

Yıldızlar KampıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin