Medya - #Damilor ❤
Video : LP - Lost on you
Mp3 : Mempis may fire - You and l
Özel yemek falan dedik ama hadi hayırlısı 😂
~ o O o ~
"Nasıl beğendin mi mekanı?"
"Ya Dami, çok pahalı bir yere benziyor burası! Daha sade bir yerde de yiyebilirdik."
Restaurant çok şık ve asil ailelerin geldiği mekana benziyordu. Hem romantik, hem zenginlik kokuyordu. Açıkçası burayı beğenmediğimi söyleyemezdim yalnız benim gibi birini buraya getirmiş olması çok tuhafıma gidiyordu. Gerçi biz artık sevgiliydik, -ki pek ondan da emin değildim ama Damien'ın bu gece bana söylemiş olduğu, 'sevgilimi özlemiş olamaz mıyım?' sözü sevgili olduğumuzun canlı bir kanıtıydı aslında.- tuhafıma gitmesi de bence saçmaydı doğrusu.
Bana özel olduğumu hissettirmek istemişti belli ki.
"Saçmalama. Biricik sevgilime kalitesi düşük yerlerde yemek yediremezdim. Hem burası bizim özel mekanımız olsun istedim. Burayı severim. Hadi ver elini."
Ona 'ah, buyur?' anlamında sert bir bakış atıp kaşlarımı havaya kaldırdığımda gülümseyerek bana baktı ve kafa salladı.
"Ne? Hiç bana öyle bakma seksi şeytan! Sevgilimsin sonuçta. Bize ait özelimiz de olsun yani, öyle değil mi? Çekinme hadi!"
Sözüyle bilmem kaçıncı kez göz devirişimle bana uzatmış olduğu elini mecburen tutmuş oldum. Dur bir dakika! Seksi şeytan mı? Bu sefer cidden hiç güleceğim yoktu.
"Aferin, uysal kedicik. İşte hep böyle sahibine itaatkar ol."
Sahibine mi?
Gülmemek için kendimi zor tutup tekrar ona ters bir bakış attım. O ise bunu gülerek geçiştirip elimi çekiştirerek beni peşinden sürüklemeye başladı. Elimin onun elinde oluşu etraftaki birkaç bakışın üzerimizde toplanmasına neden olunca elimi geri çekmek istesemde Damien buna müsade vermeyerek bileğimi daha çok sıkmaya başladı ve kaş göz hareketleriyle hiçbirini umursamamam gerektiğini söyledi.
Onun sözünü dinleyip çekingen bakışlarımı etraftan çekerek yere odakladım ve Damien'in beni yönlendirmesine izin verdim.
Bir masaya yaklaştığımızde elimi bırakıp sandalyeyi benim oturmam için kendine çekti. Ona kaşlarımı çatarak, "Sakat falan değilim Dami! Bunu kendim de halledebilirdim!" dedim ve başka bir sandalye çekip oturdum. Bu hareketim onun çaprazca gülümsemesine neden olmuştu. Karşımdaki yeri tercih ederek kendi yerini aldı ve yeşil gözleriyle derin derin mavi gözlerimin içine bakmaya başladı. Bense onu pek umursamayıp etraftaki bakışları takip ediyordum. Utanıyor muydum? Kesinlikle. Peki, ona yemekten vazgeçtiğimi söyleyip şimdi gidebilir miydim? Artık çok geçti. Akışına bırakmak en iyisi olsa da etraftaki bakışları umursamama dürtüm gittikçe azalıyordu.
"Yemekten sonra seni birileriyle tanıştırmak istiyorum."
Kafam başka alemlerde olsa gerek onu dinlememiştim ve bu yüzden söylediğini anlamak için, "Pardon, anlayamadım?" diye bakışlarımı onda toplayarak tekrar etmesini sağladım.
" Diyorum ki bugün seni ailem ile tanıştıracağım, yemekten sonra."
Tanrım, işte bu kesinlikle olamazdı!
Ne diyecekti ailesine? Beni nasıl tanıtacaktı onlara? 'Okul arkadaşım?' 'Sevgilim?' falan mı?"Ni..niye ki?" diye saçma sapan bir soruyla gözlerimi istemsizce büyüttüm.
"Benim kiminle birlikte olduğumu onlarında bilmesi gerek, öyle değil mi? Seni pek seveceklerine eminim."
"Ama biz..." demiştim ki sözlerimi,
"Merak etme. Ailem böyle şeyleri hiç dert etmez. Emin ol ki annem seni gelini gibi görecektir. Düşünsene, evlendiğimizde benim soyadımı taşıyacaksın. Bu çok güzel olmaz mı?"
"Gelin falan olmam ben!" diye çıkıştım sanki konunun en önemli noktası buymuş gibi.
"Henüz değilsin bebeğim." diye bir yamuk gülüş daha sergilendiğinde garson çoktan yanımızda bitmişti bile. Halbuki ben ona o manada demek istememiştim. Erkeklerden gelin falan olmazdı. Bu gibi sözlerin beni sinirlendiğini bildiği için oda bunu bana inat olsun diye bilerek söylemişti. Sırf beni deli etmek için!
"Efendim, ne alırdınız?"
"Ne istersin ufaklık?" diye bana dönen Damien ile öfkemi dizginleştirip menüye bir bakış attım fakat ne isteyeceğime karar veremediğimden dolayı kafamı kaldırıp sevdiğim yiyecekten söylemeye karar verdim.
"Şey, hamburgeriniz falan var mı acaba? Bir de yanında kola olursa çok iyi olur." dediğimde Damien'nin şaşkın bakışlarıyla karşılaştım.
"Ne?"
"Hiç. Çocuk gibisin. "
Kafasını olumsuzca silkerek güldü ve kendi menüsünü incelemeye başladı.
" Peki siz ne alırdınız?"
" Ben de o zaman bir porsiyon Soslu Spagetti ile Hawai Izgara Tavuk alayım. Yanında da içecek olarak bir kadeh lütfen, teşekkürler."
Bu sefer benim şaşkın bakışlarım onu bulmuştu. İçmesine birşey dediğim yoktu ama sorun az sonra araç kullanacak olmasındandı. İçmemesi daha sağlıklıydı ama ne fayda, siparişi çoktan vermişti bile.
"Ne?" diyerek benim sözümü bana satmaya kalkıştığında, "Sende keş gibisin." demem ikimizin gülmesine neden olmuştu.
Fark ettim de, gülüşü de çok güzeldi bu insanüstü varlığın! İnci gibi sıralanmış dişleri, yakışıklılığını daha da gözler önüne sermek istermiş gibi parlıyordu. Şuan onu öpmek isteyen yanımı sertçe tekmeleyerek susturmuş oldum ve kendi benliğinde kalmaya gayret ettim.
Lütfen öyle gülme zalimin oğlu! Lütfen...
Verdiğimiz siparişler önümüze konduğunda tıpkı avını katletmek isteyen aslanlar gibi hamburgerime saldırdım. Amacım zihnimi karşımdaki mahluktan bir nebze olsun uzak tutacak şeylerle meşgul etmekti.
"Az yavaş ye, boğulacaksın seni aptal!"
Gözlerimi kıstım. Resmen konu hamburger olunca kendimi kaybettiğim doğruydu!
"Boğulmam ben! Sen önce kendi işine bak şapşal!"
Ne çok gülüyordu bu öyle ya?
" Bana lazımsın. Seni yolda arayıpta bulmadım sonuçta. Dikkat et diye söyledim."
Sözleri ağzımdaki lokmanın boğazıma kaçmasına neden olunca öksürmeye başladım. Bu adam neler diyordu böyle? Her sözüyle beni etkiliyor, utançtan ne yapacağımı bilemez hale getiriyordu beni.
"Al işte! " diye kıkırdayarak enseme vuran Damien'a öldürücü bir bakış atıp nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Öte yandan da elini sertçe iterek hızla kendimden uzaklaştırdım.
"Bir de öldürseydin!"
"Sana demiştim değil mi seni minik şeytan? Al biraz su iç!"
"İstemez, iyim ben! Hem senin yüzünden!"
"Ne dedim ki şimdi benim yüzümden oluyormuş?"
"Bana lazımsın da ne demek? Görende... Hey allahım ya! Tamam, sakinim!"
"Ama öylesin. Evleneceğiz biz, boy boy çocuklarımız olacak, pembe panjurlu bir evimiz-" demişti ki, "Eğer iki saniye içinde şu çeneni kapatmazsan ben gidiyorum ahbap!" diyerek kesmiş oldum sözünü. Tamam hoş moş çocuktu ama harbiden çok oluyordu!
"Gerçekleri değiştiremezsin bebek. Neyse, doyduysan kalkalım mı?"
"Bence de kalksak iyi olur yoksa birilerinin katili olacakmışım gibi görünüyor!"
"Hey, hesabı alabilir miyiz!"
______________
Kısa oldu kusura bakmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızlar Kampı
Fiksi RemajaAilevi durumlar nedeniyle annesi tarafından kaydı alışık olduğu okulundan alınıp güzel sanatlara verilen emo bir gencin hikayesi... ☆ Taylor, yeni başlamış olduğu okul hayatının ona neleri getireceğini bilmeyen 18 yaşlarının başlarında bir çocuktu...