♧5♧

1.9K 89 20
                                    

Bir sonraki gün kafedeki odama girdiğimde,  bir aydır fark etmediğim bir şeyi fark etmiştim.

Bu odada evde olduğumdan daha çok bulunuyordum ve hiçbir şekilde bana aitmiş gibi görünmüyordu. Daha iki ay burada kalacaktım ve şu ana kadar böyle bir odada hiç sorun görmeden kalmama şaşırıyordum. Oda benimse – aslında amcam benim olduğunu tamamen kabullenmemişti-  benim gibi olmalıydı.

Amcamın odasına kapıyı çalmadan girdim.

“Amca?”

“Savaş?”

“Amca buradaki oda benim değil mi? Öyle anlaşmıştık en son.”

“Öyle bir şey yaptığımızı hatırlamıyorum ama senin evet.” dedi. “Zaten çıktığın yok oradan, ne bok varsa...”

“Heh, işte bende onu diyorum; bir bok yok. Orayı kendime göre biraz düzenlemek istiyorum.”

Adam başını bana çevirmemişti bile...

İşte amcamın en sevdiğim özelliklerinden biri de sorgulamamasıydı. Adam her zaman “yaşa yaşayabildiğin kadar” modundaydı.

“Ne yaparsan yap ama müşterileri rahatsız etme.”

“Eyvallah amca,” dedim. “Bir de şey... senin kredi kartını mı alsam diyorum. Benimkine babam el koydu ya.” Saçlarımı karıştırırken yeniden celallenen sinirimi saklamaya çalışıyordum.

Bu kadar ağır cezalar alacak bir şey yapmamıştım.

“Güzelim arabayı siktin Savaş, haklı adam.”

Benim konuşmama fırsat vermeden cebinden cüzdanını çıkarıp kredi kartını bana uzattı. “Al.”

Fazla kullanma falan demeyeceğini biliyordum çünkü Korlu ailesinin bir ferdiyseniz para en son iplediğiniz şey olurdu. İşte tam da bu yüzden sinirliydim... madem bu kadar rahattık, neden bir araba için bu kadar olay çıkmıştı?

Böyle konuşunca para konusunda kibirli bir insan olarak görünsem de bu durum çoğu zaman beni rahatsız ediyordu. Benim dışımda herkes ise halinden gayet memnundu.

Neden böyle bir şeyi sorun ettiğimi sorarsanız... ben böyleyken hayatı gerçekten yaşamamış hissediyordum.

Her istediğimin olması, hiçbir şey için bir çaba göstermemem, üniversitem için bile çalışmama gerek olmaması...

Bana doğuştan yüklenmiş bu özellikler dışarıdan efsane şeyler gibi görünseler de bana sadece yapma ve hayatımı benden çalmış birer yansıma gibi geliyorlardı.

Kim sorunsuz bir hayatta mutluluğu yaşayabilirdi ki?

Her neyse... bazen evlatlık olduğumu düşünmüyor değildim. 

Bu düşünceler içinde amcama veda ettikten sonra odadan uzaklaşmış; kafeden çıkmak üzere dış kısma yürümeye başlamıştım.
İlk geldiğimde yokluğunu fark ettiğim Yağmur kafeye yeni giriyordu. Onu görünce benden izinsiz hızlanan kalp atışlarımı hissedince kendime içimden iyi bir sövmüştüm. Böyle davranması -yani davranmam- hiç adil değildi.

Yağmur'sa bugün, açık renk bir kot şortla beyaz Converse ayakkabı giymişti. Ayrıca üzerinde de normal çalışan tişörtü yerine beyaz bir tişört vardı.

Görüntüsü resmen benim geçenki halimin kız versiyonuydu.

Tamam, zaten o salak tişörte katlanmasını beklemiyordum... ama benim gibi giyinmesini de beklememiştim.

Beni görünce gülümseyip hemen yanıma geldi. Koyu yeşil gözleri bugün daha bir belliydi. Beyaz giydiğinden belki.

“Günaydın.” dedi elindeki Albeniyle.

İKİ // (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin