/ YAĞMURSabahın erken saatlerinde dün gece kendimi sürükleyerek attığım yatağımda uyanmıştım. Gün daha yeni aydınlanıyordu. Kapım hâlâ kilitliydi. Gerçi ben açmadığıma göre kim açacaktı ki?
Hareket etmeye korkutacak kadar hissettiğim sırtımın acısıyla dünü net bir şekilde hatırlayıp aynaya koştum.
Lütfen görünürde iz olmasın. Lütfen görünürde iz olmasın.
Aynada gördüğüm yansımam tahmin ettiğimden de kötüydü. Gözlerim uykusuzluktan ve ağlamamak için kendimi zorlamamdan dolayı fazlasıyla kırmızılaşmıştı. Sol yanağımın büyük bir kısmı mor kırmızı karışımı bir renge bürünmüş, yani olağanca kan toplamıştı.
Ve bir de dudağımın kenarı patlamış, süzülen kan kuruyarak ağzımdan çeneme doğru bir iz oluşturmuştu.
Korkarak tişörtümü sıyırdım. Neyse ki çıplak tenime yapmadığı için sırtım kanamamış sadece morarmıştı. Sesi duymazdan geldim. Acısıyla suratımı buruşturup daha fazla bakmaya dayanamayarak tişörtümü kapattım.
İşe bir iki saat daha vardı. Kapımı korkarak açmıştım. Ayakucunda banyoya girip kapıyı kapattıktan sonra kulağımı kapıya dayadım ve her zamanki hırıltılı nefesin devam edip etmediğini duymaya çalıştım.
Düzenli sese suratımı buruştururken bugün de ölmemiş olmasına küfrettim.
Duş alırken taze yaralarıma değen suyla rahatlamaya çalışmıştım. İyi geliyordu... Bugün Çağa’m gelebilirdi hem. Çağan’ım demek zor olduğu için genellikle Çağa’m diyordum ona. Bence kulağa tatlı geliyordu. Çağa'm...
Dolabımın karşısına geçtiğimde de, aynaya baktığımda da aklımda bu vardı. Yüzümdeki izlerle dışarı çıkamayacağıma karar verip umutsuz bir çabayla üzerlerine fondöten sürmüştüm. Çok iğrenç görünüyordum ama yapacak bir şey yoktu.
O gün kendimi mutlu etmek için sevdiğim kıyafetleri giymiştim. Ama her ne kadar motive olmaya çalışsam da yine o adamla aynı arabaya binmek zorunda kalmıştım.
Bir kaçış olarak gördüğüm kafeye gitmek için aceleyle arabanın kapısına yönelmiştim ki tiksindirici sesi beni duraksattı.
“İyi misin?”
Bağırmak istiyordum. Hatta kafasından tutup onu o iğrenç ellerinin tuttuğu direksiyona vura vura öldürmek istiyordum. Olmadı camdan da fırlatabilirdim.
Kısaca geberip gitsin istiyordum.
Hayatımdan da, bana ait olan her şeyden de.
Bir an düşüncelerim bölündü; elim kaşıma gitti:
Çok umurunda sanki ruh hastası orospu çocuğu.
Sırıtıp bir şey demeden arabadan inmiştim.
Sakin ol, iyiyim.
Ama yine de sinirden yüzümün kızardığını hissedebiliyordum...
Kafedeyken sinirimi hak etmediği halde Savaş’tan çıkarmıştım. Bana Ekin’i andırıyordu. O da kızgın olduğumda üsteler, beni deli ederdi.
Savaş’a, fazla detay vermemeye özen göstererek, üstünkörü olayı anlattım. Sanırım dengesiz ruh halimden biraz korkmuştu. Genetik, diye düşündüm. Genetik Maviş, alışırsın.
Sonraysa yaşama sebebim geldi. Öyle salak bir sevgi sözcüğünden ziyade o benim gerçek anlamda yaşama sebebim olmuştu.
Beni, kendimi, öldürmekten alıkoyan tek şeydi o.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ // (TAMAMLANDI)
Teen FictionSadece biz vardık. Neyi, nasıl yaptığımızın bir önemi yoktu. Elini tutup yanına yaklaştım. Sanırım durduktan sonra elini bırakmamı bekliyordu ama ani bir cesaretle ellerimizi kenetledim ve diğer elimle belinden tutup onu kendime yapıştırdım. Gülüm...