2 hafta sonra...
Aynada kendime baktım. Kalbim biraz daha zorlasa lacivert kazağımın altından görünecekti. Uyandığımdan beri ritmi değişmiyordu.
Heyecanlıydım.
Tabi ki öyleydim.
Bugün sonunda Yağmur'u görebilecektim.
Teşhis koyma bölümündeydi ve günlerdir olan ısrarlarımıza rağmen bizi hiçbir şekilde onunla görüştürmemişlerdi.
Neyse ki amcam bir şekilde yolunu bulmuştu ve bugün sonunda onu görecektim işte.
Gözlerim kıyafetimden suratıma kaydığında, önce mavi gözlerimde hemen belli olan büyümüş gözbebeklerimi gördüm. Sonra yüzümün hâlini görünce suratım ister istemez asıldı.
Yağmur'un beni bu şekilde görmesini istemiyordum. Ama başka şansım da yoktu.
Fondöten sürecek değildim. Gerçi sürsem bile kapatır mıydı bilmiyordum.
Aklıma Ekin'le olan kavgamız gelince sinirlenmemeye çalışarak nefesimi düzenledim.
Birkaç gün önce...
Amcamın zoruyla bindirildiğim serviste sinirden kudurmak üzereydim.
YAĞMUR'DAN HÂLÂ HABER YOKKEN NE SİKİME OKULA GİDİYORDUM Kİ?!
HADİ GİTTİM, DERS DİNLEYECEĞİMİ FALAN MI DÜŞÜNÜYORDU ACABA AMINA KOYAYIM?
Sakinleşmeye kendimi zorlayarak serviste boş bir yere oturdum ve kulaklıklarımı taktım.
Okula varana kadar da onları çıkarmamıştım. Servisten iner inmezse Ekin dibimde bitmişti.
“Mesajlarıma neden cevap vermiyorsun yavşak?” dedi sinirle.
“Olay çıkarma. Zaten bahane arıyorum birilerine bulaşmak için.” dedim üzerine atlamamak için kendimi tutarken.
Bu piç onu öpmüştü.
Yumruklarımı daha da sıktım.
“Bulaşsana lan bulaşsana!” Üzerime yürürken birden sanki bir tuşa basılmış gibi durup derin bir nefes aldı. “Bugün Yağmur okula geldi mi? Seninle düzgün konuşacağım çünkü başka şansım yok.”
“Gelmedi.” dedim. “Gelmeyecek de.” Sesim sertliğini yitirmişti. Onun o hâlini düşündükçe...
“ Neden?” dedi. Gözleri büyümüştü, meraktan öldüğünü görebiliyordum.
“Antakya'da.” dedim. “ Hastaneye aldılar. Akıl Hastanesine. Gözetimde."Bakışları değişirken gözlerini bir iki defa kırptı. “Ne diyorsun lan sen?”
Yutkundum. Konuşmak istemiyordum. Çünkü bu konuda en az onun kadar sinirliydim. “Bu kadar bilgi yeter sana. İşine bak.” deyip önüme döndüm. Onu delirtmek istemiştim. Ki işe yaramıştı. Kolumdan sertçe tutup beni tekrar kendisine çevirdi.
“Savaş konuş. Ne oldu?”
“Bana emir vermeyeceksin.” dedim bütün kelimeleri bastırarak.
Sabrını sonuna kadar zorladığımı biliyordum.
“Konuş Savaş. Konuş.” Dişlerini sıkıyordu.
Gözlerimi kıstım. “Onu nasıl öpersin?” dedim nefretle. “ Sen onu nasıl öpersin?” Suratına yumruğumu geçirmem bir oldu.
Onu ilk gördüğümden beri istemiştim bunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ // (TAMAMLANDI)
Teen FictionSadece biz vardık. Neyi, nasıl yaptığımızın bir önemi yoktu. Elini tutup yanına yaklaştım. Sanırım durduktan sonra elini bırakmamı bekliyordu ama ani bir cesaretle ellerimizi kenetledim ve diğer elimle belinden tutup onu kendime yapıştırdım. Gülüm...