♧25♧

919 62 20
                                    

/YAĞMUR

Arabaya binerken babam olacak adamın yanında ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum.

Bitmişti.

Resmen bitmişti işte.

Yine cehenneme dönmüştüm. Kaçamadığım, kurtulamadığım, cezamın bir türlü bitmediği cehennemime...

Bir anlığına etrafta onu öldürebileceğim kesici bir alet aradım.

Tabi ki gördüğüm tek şey arabanın camındaki yansımam olmuştu...

En kötüsü de buydu işte.

Bir şeyleri yaşadıktan, özgürlüğü hissettikten sonra bile bile tekrar kafese dönmek.

Ben şu üç ayda belki de hayatımda hiç davranmadığım kadar tasasız davranmıştım. Hiçbir şeyi hesap etmek zorunda kalmamış; sadece, hayatım sadece bana aitmiş gibi yaşamıştım işte.

Savaş...

Neden gittin ki Mavişim?

Beni tekrar bu hasta adamla bıraktın.

Arabaya bindik. Gelip beni aldığından beri hiç konuşmamıştık. Bakmaya cesaret edemediğimden yüz ifadesini de çözemiyordum. İfadesi olacaklarla ilgili bana hep fikir verirdi...

Bence evde seni güzel bir karşılama bekliyor.

Kaşımı ovuşturdum.

Beni korkutmayı kes.

Geri çekildi. Hâlâ dişlerimi sıkmakta olduğumu çenem sızlamaya başlayıncaya kadar fark etmemiştim... Ancak onu gevşettiğimde gözyaşlarımın çok da uzakta olmadığını gördüm. Kaslarım ben onlara emir dahi vermeden yapmaları gerekeni yaparak eski hallerine döndüler.

Ağlamayacağım.

Yarın okul açılıyor... Çağan.

Bu kadar kötü hissetmemeliydim değil mi hem?

Ben her yılın bugünü ,yani okul açılmadan bir gün önceki Pazar günü, fazlasıyla mutlu olurdum. Her yıl.

Çünkü bu artık evden çıkabileceğim, Çağan’ı uzaktan da olsa görebileceğim anlamına geliyordu.

Uzaktandı...

Çünkü okul sınırları içerisinde neredeyse hiç yan yana gelemiyorduk.

Eh... ben bazen kuralları yıkıyordum ama sonuç farklı çeşitlerde koleksiyonuma eklenmeye hazır morluklar oluyordu.

Aklıma anılar doluşunca kalbim korkuyla tekledi.

Yarın okul açılıyor.

♤♧♤♧♤♧

Kapıdan içeri girdiğimizde eğildim ve onunla göz göze gelmemek adına hemen ayakkabılarımı çözmeye başladım. Ellerim titriyordu.

Gözyaşlarım pınarlarına anında doluştu ve ben bu sefer kendime neredeyse hiç kızmadığım kadar kızdım.

Neyin tribindeydim sanki?

Bu ev, bu adam, bütün bu olanlar musallat bir hayalet misali başından beri benimle olmuştu. Doğduğum, o uğursuz ilk nefesi ciğerlerime çektiğim günden beri.

Duygusallığın beni bir tek, onun karşısında daha çok ezdirdiğini öğrendiğimden beri duygularımı tamamıyla bastırmayı öğrenmiştim.

Bu unutulacak bir şey değildi. Bisiklete binmeye benziyordu.

Başta direksiyonu tam kavrayamamış olsam da hafızam kendini tazelediğinde gözyaşlarım anında geri çekildiler.

İKİ // (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin