♧12♧

1.3K 78 24
                                    

Şimdiki Zaman

“Ben asıl neye üzülüyorum biliyor musun?” dedi tişörtüne döktüğü ketçabı silmeye uğraşırken.

“Hımm?” ağzım dolu olduğundan homurtuyla cevap vermiştim.

“Bu oda için boşu boşuna uğraşmış olduk.”

Ağzımdaki lokmayı yutup, “Yok o kadar da boşa gitmeyecek.” dedim. “Biz gittikten sonra benden hatıra olarak burayı Selin’e bırakacağım.”

Sırıtarak, “Birkaç şeyi çarpabilirim aslında.” demişti.
“Mesela şu sigara içilmez tabelası. Kesinlikle alacağım.”

Onu umursamadan, “Bu odada geçirdiğimiz son gün.” diye mırıldandım. İç geçirmiştim. “Ne yapmak istersin?” Bu sırada ikimizin de çöplerini almış poşete koyuyordum. Gözleri üzerimdeydi.

“Hımm. Kum torbasını hiç denemedim.” Bakışları bu sefer de o kısma kaydı. Ardından eklemişti: “Bu arada balıklarımıza ne olacak?”

Balıklara yem atma görevini tamamen Yağmur üstlenmişti. Her sabah ilk iş onları besliyordu.

“Selin?”

“Selin.” diyerek beni onayladı.

Akvaryumu biz gidince kafenin içine almalarını söyleyecektim. Orada onları beslemeyi unutmazlar diye düşünüyordum.

Yağmur'un puflardan kalkıp kum torbasına doğru yürüdüğünü gördüm. Ben de peşinden kalkıp karşısındaki duvara yaslanmıştım. “Sert vurma. Bir yerini sakatlarsın.”

“Çok biliyorsun,” demişti bana bakmadan umursamazca. Kendisinden büyük kum torbasının önünde saçma sapan hareketler yapmakla meşguldü.
“E iyi, sen bilirsin o zaman.”

Ama tabi ki kendine zarar vereceği bir durum olursa onu engelleyecektim.

Yağmur bir süre daha kum torbasına vurur gibi yapmaya devam edince, “Vurmayı denesen mi artık?” dedim sabırsızca.

Bana bir bakış atıp sanki dünyanın en normal şeyini yapıyormuş gibi – sanki iki saattir vurmaya hazırlanmıyormuş gibi – tüm gücüyle kum torbasına geçirdi. Hazırlıksız yakalandığımdan onu durdurmaya fırsat bulamamıştım...

Refleks olarak hemen hareketlensem de Yağmur'un tepkisizliğine karşı duraksadım.

Tüm gücüyle vurduğuna emindim. Kum torbası pek kımıldamamıştı orası ayrı mesele ama ondan beklemeyeceğim bir performanstı...

Bu arada neden tepki vermiyordu?

Hareketsiz kaldığı birkaç saniyenin ardından vurduğu elini yavaşça havaya kaldırıp gözlerini ona diktiğini gördüm. “Sanırım canım yanıyor.”

“Biraz geç olmadı mı?” diye mırıldanmakla yetinmiştim. Burksa haberim olurdu herhalde değil mi?

Bakışlarıma karşın elini diğer eliyle tutup göğsüne bastırmıştı. Bu sırada da kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu.

“Ne?” dedim deminki yerime geri yaslanırken. “Sen kaşındın. Ben sana dedim sert vurma diye.”

Elini göğsünden çekip havada salladı. Yüzünü buruşturduğunu görebiliyordum. “Neyse, nasıl yapacağım onu söyle,” demişti uyuz bir şekilde.

“Çekil.” Onun kenara çekilmesini sağlayıp kum torbasının önüne bu sefer ben geçmiştim. “Hiç mi film falan izlemedin?” Kaşlarım istemeden kalkmıştı. “Rocky? I ıh yok. Her neyse düzgün yumruk atman için önce bileğinin sağlam olması gerekiyor.” Bileğini -neredeyse iki parmağım kalınlığındaki bileğini- tutup görebileceğim pozisyona getirdim. “Bu bilekle o iş biraz zor ama... Deneyelim.” Yumruk atabileceği şekilde bileğini sabitledim. “Düzgün tut bakayım; elini oynatma.” Dediğimi yapınca bu sefer yumruk kısmına dokunmuştum. Hafif de olsa hızlanan kalbimi umursamamaya çalıştım. “Şimdi yumruğunu düzleştir. İleri baksın öyle yamuk durmayacak.” Alttan alttan beni izlediğini görebiliyordum. Ama yine de dediklerimi en düzgün şekilde yapmaya çalışıyordu.  “Evet hazırsın,” Sesim çatallanınca yutkundum. “Şimdi sırtından güç alarak yavaşça vur. Yumruk atma; sadece dene.” Dediğimi yapıp kısa bir nefes alarak kum torbasına hafifçe vurdu. “Şimdi biraz daha sert dene.” demiştim. “Tüm gücünü kullanarak değil. Önce gücünü kullanmayı öğren sonra tamamını kullanırsın.”

İKİ // (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin