/ YAĞMUR
Zilin çalmasıyla uyanmıştım. Başım duvara yaslıydı. Ne ara uyuyakaldığım hakkında hiçbir fikrim yoktu ama Savaş biliyor olmalıydı. Çünkü gözlerimi açar açmaz ona ait bir çift mavi gözle karşılaşmıştım. Sıraya yaslanmış ve bana döndürülmüş bir bedendeki bir çift mavi göz.
Kaşlarımı çatıp gözlerimi ovuşturdum. Uykusuzluktan yanıyorlardı. “ Ben ne ara uyudum ya?” diye mırıldandım.
Başını, koyduğu sıradan kaldırıp, “Başın düşüyordu ben de seni duvara yasladım.” dedi. Sonra gerinip, “Uyu istersen biraz daha. Öğle arası zaten.” diye ekledi.Cevap veriyordum ki Berfin'in heyecanlı bir şekilde bizim sıramıza yaklaştığını gördüm. Kaşlarımla Savaş'a onu gösterip hafifçe güldüm. Arkasına döndükten sonra neye baktığımı görüp hızla önüne döndü. Yüzü anında telaşlı bir ifade alırken sanki çocuğummuş gibi saçlarını karıştırıp yanaklarını sıkasım gelmişti. “Odun olma. O Antalya'daki kızı da bırak. Yeni yelkenlere su aç.” Kaşlarımı çattım. “Ne dedim ben?”
“Harbi ne dedin sen?” dedi. Berfin yanımızda durduğunda gülümsemeye çalışarak ona selam verdiğini gördüm. Bir erkek bir kızla ilgilenmediğini bundan çok belli edemezdi herhalde.
Berfin kocaman gülümseyerek, “Dolaşabilir miyiz biraz?” diye sordu Savaş'a doğru. Araya girip, “ Kanka biraz daha az gülümsemen lazım, fazla oldu bu.” diyesim gelmişti.
Tabi ki bunun yerine sessizce onları izlemeye devam ettim. Sonunda Savaş kıçını kaldırıp kızla yürümeye başladığında Berfin'e göz kırpıp gülümsedim. Mutlu görünüyordu.
Diğerleri hemen yanıma gelip kıkırdadılar. Sonra kantine indiklerini ve gelip gelmeyeceğimi sordular. Başımı iki yana sallayıp, “ Yok siz gidin.” demiştim.
Sınıfta tek tük kalmıştık. Benimle, ders çalışan veya kitap okuyan bir iki kişi işte.
Çantamdan telefonumla dolanan kulaklığımı çıkarıp kucağıma koydum. Kulaklığı çözerken kapının açılma sesini duydum ama biri öylesine girip çıkıyordur diye dikkatimi çekmemişti bile.Kulaklığımı çözüp sonunda kulağıma taktığımda telefonumu elime alamadan karşımda birinin durup beni izlediğini fark etmiştim. Gözlerim gözlerini bulmadan bir saniye önce onun kim olduğunu anlamıştım zaten.
İçimi buz gibi bir his kaplarken ona daha fazla bakmaya dayanamayıp bakışlarımı tekrar kucağıma indirdim. Sınıftan çıkmaya kalksam izin vermeyeceğini biliyordum. Bir umut başımı tekrar kaldırıp sınıfta gözlerimi gezdirdim.
Tahmin ettiğim gibi herkesi çıkartmıştı.
Beni izlemesinden iyice rahatsız olup sonunda konuşabildim. “Git Çağan.” dedim sakince. Gözlerimi tekrar gözlerine çevirdim. İfadesinde daha önce görmediğim bir şey yakalamıştım.
Çağan Karmen ilk defa yaptığı bir şey yüzünden pişman olmuşa benziyordu!
Bu düşünceyle gelen gülme isteğimi bastırdım.
Ona karşı bir şey hissetmiyordum o an. Ne iyi ne kötü. Sadece içimden, benden çok şey alarak gittiğini hissediyordum.
Bunu hak etmemiştim.İç geçirip sırama doğru bir adım attı. “Çağan git.” dedim bu sefer sesimi yükselterek. Beni dinlemeyeceğini anladığımda kucağımdaki telefonla birlikte kulaklığımı yere düşürerek ayağa kalkıp sınıftan uzaklaşmak için bir hamle yaptım.
Anında önüme geçmişti. “Yağmur böyle yapma.” dedi. “Konuşalım lütfen.”
Titremeye başlamıştım. Çok yakın durduğumuzu fark edip birkaç adım geriye çekildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ // (TAMAMLANDI)
Teen FictionSadece biz vardık. Neyi, nasıl yaptığımızın bir önemi yoktu. Elini tutup yanına yaklaştım. Sanırım durduktan sonra elini bırakmamı bekliyordu ama ani bir cesaretle ellerimizi kenetledim ve diğer elimle belinden tutup onu kendime yapıştırdım. Gülüm...