♧10♧

1.3K 92 28
                                    

Kafeye geldiğimizde birkaç gündür bunu alışkanlık haline getirmiş olan Selin bizi görüp kötü bakışlar atmayı ihmal etmedi. Yağmur’la hâlâ konuşuyor olmasına şaşırıyordum. Hatta bayağı yakın görünüyorlardı dışardan...

Kafedekiler bizim garip davranışlarımıza alışmışlar gibi umursamadan uğraşlarına devam ettiler. Biz de amcama görünmeden odama gitmiştik. İçeriye hâlâ boya kokusu hakimdi. Kafeyle hiç alakası olmayan görüntüsüne alışmakta zorlanıyordum.

Yağmur sepetlerdeki eriyecek şeyleri hemen buzdolabına koydu – buzdolabını alırken dondurma da muhafaza edebilmesine dikkat etmiştim.-

Onları hallettikten sonra diğer yiyecekleri ortada bırakıp kanepeye yayılmış olan benim yanıma oturmuştu. “Sen de çok çabuk yoruluyorsun.” dedi sanki o kadar yolu benimle birlikte yürümemiş gibi.

“Kızım o kadar şey yaptık bırak da yorulayım. Nereden geliyor bu enerjin anlamıyorum.”

Ayağındaki Süperstarları çıkarıp koltukta bağdaş kurmuştu. “Biz senin gibi süt çocuğu muyuz yavrum?” dedi alayla.

“Doğru söylüyorsun İbrahim Abi.” dedim ben de. O söylediğime gülerken telefonumu çıkarmıştım. Her zamanki şeylere bakarken Yağmur huysuzlanınca iç geçirdim ve ekranı kapatıp ona döndüm.

“Yapma şunu. Benim telefonum yok.” dedi ciddi bir şekilde.

Telefonumun kilidini açmış ona uzatmıştım.

“Al. Artık var.”

“Saçmalama, ver diye yapmadım sadece yanımda biri telefonuyla uğraşınca sinirim bozuluyor.” dedi.
Telefonu indirmeden tekrar önüne getirmiştim. “Tamamen sana vermiyorum Yağmur, al istediğini yap. Sen de kullanırsan sinirin bozulmamış olur.” dedim. Aslında tamamen de verebilirdim ama Melih’le olan fotoğraflarımı almam lazımdı. Benimkini vermek yerine ona yeni bir tane mi alsaydım?

Yine zengin piç moduna girdin bak.

“Bayağı içindekileri karıştırabileceğimi umursamadan bana mı veriyorsun şimdi sen bunu?” Tek kaşını kaldırdı. Başımı evet anlamında sallamıştım. Çok da gizli bir şeyim yoktu ki...

“Emin misin?” dedi yüzündeki bende onu ısırma isteği uyandıran ifadeyi bozmadan. Elini alıp telefonu avucuna koydum. “Uzatma.”

Telefonu alırken “Salaksın sen.” diye mırıldanmıştı. Birkaç saniye boyunca hiçbir şey yapmadan ekrana baktığını görünce dayanamayıp, “Ne yapıyorsun?” diye sordum.

“Şey, birden telefon bulunca afalladım. Ne yapacağıma karar veremedim.”

“İnstagram’a girebilirsin mesela.” dedim omuz silkerek.

Uysalca başını sallayıp telefonla uğraşmaya başladı. Kanepenin farklı uçlarında oturduğumuzdan ne yaptığını göremiyordum ama yüz ifadesi boya yaparkenkine benziyordu. Biraz sonra hareketlerinin donup kaşlarının çatıldığını gördüm. Sonra alayla sırıtıp, “Sürtük ya.” demişti.

“Ne oldu?” Oturduğu yerden kalkıp telefona bakmaya devam ederken yanıma yaklaştı. Bana dönük bir şekilde dizlerinin üzerine oturmuştu ve dizlerinin ucu bacağıma değiyordu. Bunu dikkate almamaya çalıştım ve konuya tekrar odaklandım.

Telefonu elime koydu. Ekranda sarışın bir kız uzun saçlarını omzunun üzerinden önüne atmış, arka kameraya gözleri kapalı bir şekilde kalp işareti yaparak poz veriyordu.

Biraz da dudaklarını büzmüştü sanki...

Açıklama kısmına gözlerim kaydığında, “Çağanıma.” yazıp yanına vıcık vıcık emojiler koyduğunu gördüm. Eliyle yaptığı kalbin içinde de “caganyy.703” kullanıcı adıyla etiketli biri vardı. Çağan yani... Düşünmeden üstüne tıkladım. Yağmur’un “sevgilisinin” sayfası tüm karizmatikliğiyle karşıma çıkmıştı.

İKİ // (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin