5 ay sonra...
Ben nefesimi düzenlemeye çalışırken amcamın, “Savaş bir yerinde dur artık lan. Başım döndü.” demesiyle kıpırdanmayı bırakıp arkamdaki duvara yaslandım.
“Neden gelmiyor?”
“Gelir şimdi, sabret az.”
Altı ay.
Koskoca altı aydır bu hapishanedeydi Yağmur.
Ve bugün sonunda tedavisinin bittiği gündü.
Aylardır tek yaptığım okula gitmek, kimseyle konuşmadan dersleri dinlemek ve eve dönerken de o gün çıkardığım notların fotokopisini Yağmur için çektirmekti.
Tabi bir de her cuma onun yanına gidiyordum.
Değişimi fark etmiştim.
Değişimi fark etmemek imkânsızdı. Aylar geçtikçe ,sanırım ilacın dozunu azaltmalarından dolayı, ölü hâli azalmıştı. En azından daha katlanılabilir hâle gelmişti.
Genelde beni gülümseyerek karşılamaya başlamıştı meselâ. Eskisi gibi değildi ama yine de ilaçlar ellerini onun boğazından çekmişe benziyordu. Git gide yani.
Ve işte bugün buradaydık.
Bugün bu amına koyduğumun yerinden kurtuluyordu.
Sadece haftada bir gün gelmek bile içeri girdiğim an beni daraltırken Yağmur'un altı ay neler çektiğini düşünemiyordum. Düşünmek istemiyordum.
Ben bu düşüncelerle kendimi oyalarken tanıdık kapı açıldı. Kalbim anında deminki koşar adım ritmine dönerken onu gördüm.
Yağmur, elinde küçük bir karton kutuyla birlikte içeriden çıkmıştı. Tek başına. Yanında o ruhsuz, vicdansız kadın olmadan. Bir an hayalmiş gibi geldiği için yerimden kıpırdayamadan onu izlemeye devam ettim.
Yağmur'un da gözleri bendeydi.
Gözlerini kırpıştırıp ışıl ışıl gülümsediğini gördüm.
Vay. Anasını.
İster istemez böyle tepki vermem beni gülümsetti çünkü ilk yüzünü yakından gördüğümde de bu tepkiyi verdiğimi hatırlıyordum.
O hâlâ aynı Yağmur'du. Ben de hâlâ onun her şeyinden deli gibi etkilenen Savaş'tım.
Yağmur amcama sarılırken ben gülümsemesine bakmayı sürdürüyordum. Büyülenmiştim sanki.
Çünkü bu gülümsemeyi aylardır görmemiştim. Sadece hastane zamanından bahsetmiyordum. Öncesinde de uzun bir süre bu kadar güzel gülümsediğini görebildiğimi hatırlamıyordum.Amcamla sarılmaları bittiğinde amcamın çaktırmadan gözlerini sildiğini fark ettim.
Ben ona bakıp sırıtırken Yağmur’un bana doğru geldiğini gördüm. Yanımızdaki oturağa elindeki kutuyu bırakıp bir anda üstüme atladı. Ben de belinden tutup onu havaya kaldırdım.
Bu, birlikte oluşturduğumuz anılar arasında en güzel hissettirenlerden biriydi. Sarılırken bunu biliyordum.
Çünkü o an sadece bana aitmiş gibi hissetmiştim.Ve bir de kollarımın arasında bir oyuncaktan farkı yok gibi gelmişti.
Sahi neden bu kadar hafifti ki?
Ellerini sardığı boynumdan çekerken, ben de belindeki kollarımı gevşetip onu yere indirdim. Gerçekten çok zayıflamıştı. Doğru düzgün bakılınca fark edilmeyecek gibi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ // (TAMAMLANDI)
Teen FictionSadece biz vardık. Neyi, nasıl yaptığımızın bir önemi yoktu. Elini tutup yanına yaklaştım. Sanırım durduktan sonra elini bırakmamı bekliyordu ama ani bir cesaretle ellerimizi kenetledim ve diğer elimle belinden tutup onu kendime yapıştırdım. Gülüm...