Kapımın çalınışıyla uyanmıştım.
Başta kalkmayacaktım ama çalan kişinin ısrarını fark edince pes edip ayaklarımı sürüyerek kapıya yaklaştım.
Kilidi açtığımda fazla ışıktan gözlerim kamaşmıştı. Gözlerimi kısarak karşımda duran kıza baktım. Bu sırada dağılan saçlarımı karıştırıyordum.
Kapıyı açık bırakıp umursamazca geri içeri girdim.
Koltuktan tişörtümü alıp üzerime geçirmiştim.
“Ne bu surat?”
“N’oldu Yağmur?” dedim ona bakmadan.
“Savaş’a telefonunu getirmiştim ama onun yerine mahkeme duvarıyla karşılaştım. Merhaba mahkeme duvarı!”
Gözlerimi ovuşturup yüzüne baktım. Birkaç saniye durup onu incelemiştim.
Gerçekten hiçbir şey olmamış ,hiçbir şey yapmamış, hiçbir şeyi değiştirmemiş gibi nasıl hâlâ rol yapmaya devam edebiliyordu?
Yanına yaklaşıp elimi ona doğru uzattım. Önce anlamlandıramayıp boş boş bakmıştı.
Anlayınca da cebinden telefonumu çıkarıp elime koydu.
Bana sorar gibi bakan gözlerine aldırmadan banyoya girip kapıyı kapattım.
İstemeden biraz sert kapatmış olabilirdim..
Bilerek böyle bir şey yapacak kadar bile güçlü hissetmiyordum kendimi.
Onu düşünmek istemiyordum, onunla olmak istemiyordum, onu görmek, onunla konuşmak istemiyordum.
Onu artık istemiyordum.
Salağım lan.
Çok salağım.
Sandım ki…
Uzun bir duş aldıktan sonra buruş buruş parmaklarımla banyodan çıktım.
Gitmişti.
Elimdeki telefonu komodine bırakırken yatağımın üzerindeki notu fark ettim.
İşin bitince kafeye gel, kahvaltı etmeye gidelim. – Yağmur.
Bunun sevgilisi de ne çabuk gitti.
Telefonumu geri alıp saati kontrol ettim. Öğlene geliyordu.
Cevapsızlardaki numaraya tıklayıp kulağıma götürdüm. İkinci çalışta açılmıştı. “Savaş?”
“Benim, günaydın. Kafede bir şeyler içelim mi diyecektim. Müsait misin?”
“Bir dakika.” dedi, Sonra telefonu kulağından uzaklaştırıp, “Anne nereye gidiyorsunuz?” diye seslendiğini duydum. Biraz durup tekrar konuşmuştu, “Tamam ben gelmiyorum.” Sesi yakınlaşınca telefonu geri kulağına koyduğunu anlamış oldum, “On dakikaya kafedeyim.”
“Tamam görüşürüz o zaman.” demekle yetindim ve onun da ‘görüşürüz' demesiyle kapatmış olduk.
Kot pantolonumla bordo tişörtümü giyip eşyalarımı üstünkörü cebime attım. Oda o an nedensizce beni fazlasıyla darlamıştı. Aceleyle dışarı çıkıp kafeye doğru yürüdüm.
Kapıyı açıp kafenin içine adımımı atar atmaz gözlerim Yağmur'unkilerle buluştu; beni bekliyor olmalıydı ki hevesli bir gülümsemeyle ayaklandığını gördüm.
Tam da bu sırada Başak arkamdan bana yetişip, “Selam!” diye şakıdı. Gözlerimi Yağmur'dan uzaklaştırarak ona döndüm ve gülümsedim. “Selam.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ // (TAMAMLANDI)
Teen FictionSadece biz vardık. Neyi, nasıl yaptığımızın bir önemi yoktu. Elini tutup yanına yaklaştım. Sanırım durduktan sonra elini bırakmamı bekliyordu ama ani bir cesaretle ellerimizi kenetledim ve diğer elimle belinden tutup onu kendime yapıştırdım. Gülüm...