“Ben gidiyorum.”
Kaşlarımı çatıp yüzüne bakmaya devam ettim.
Gidiyorum ne demek?
Yutkundu. “ Sana daha önce hastanedeki bir kadından bahsetmiştim hatırlıyor musun?”
Başımı hafifçe salladım. Bu konuşmadan hiç hoşlanmamıştım.
Hiç.
“Hani şu ‘ İki'yi bekleyen’ kadın mı?”
Başıyla beni onayladı. “Onunla çok iyi anlaşıyorduk. Birkaç ay önce onu taburcu ettiler. Gitmeden önceki akşam bana, İki'nin yarın geleceğini ve kendisini alacağını söyledi. Gerçekten de bir sonraki gün hastaneden gitti. Öğrendim ki İki onun kızıymış. Sanırım bir çeşit lâkap. İzmir'de yaşıyorlarmış, gitmeden önce de bana adresini bırakmış. Benim de onunla gelmemi çok istediğini ve beni beklediğini söylemiş. Ben de neden olmasın dedim-
“Nasıl yani? Gidecek misin? İzmir'e mi?”
Çok şaşırmıştım. Böyle hayal etmemiştim. Böyle olmamalıydı.
Sinirlerim ister istemez tepeme çıktı. “Ama daha yeni tanıştığın bir kadına, hem de akıl hastanesinde tanıştığın bir kadına nasıl güvenebilirsin? Çok saçma. Onunla yaşayamazsın. Nasıl bu kadar çabuk böyle bir karar verebilirsin? Ben... buna izin veremem.”
Gözlerime birkaç saniye baktıktan sonra, “ Çok özür dilerim bunu söylediğim için ama senden izin istemiyorum Savaş. Her şeyi çok önceden planladım. İstediğim şey bu. Kesin kararım.”
“ Bu çok aptalca.” diye fısıldadım. “Gerçekten bu kararı düşünerek verdiğine emin misin?! Buradaki hayatından nasıl bu kadar çabuk vazgeçebilirsin?” İster istemez sesim yükselmişti.
“ Benim artık burada bir hayatım yok Savaş. Burayı istemiyorum. Burası sadece kötü anılardan ibaret artık benim için. Sadece sen kaldın. Ama burada devam edemem. Çok üzgünüm. Ama yapamam. Yeni bir hayata başlamam gerekiyor. Mete Abi'yle konuşacağım. İhtiyacım olan her şeyde benimle olacağını biliyorum.”
“ Ama ben...” Ne diyeceğimi bilememiştim. Gitmesini istemiyordum.
Gitmesini istemiyordum.
Benden izin almadan dolan gözlerimle, “Ben böyle olacağını düşünmemiştim.” diye fısıldadım. Sinirli hâlim gitmişti, yerine sadece büyük bir hüzün bırakmıştı.
“ Biliyorum. Çok özür dilerim. Ama beni anlıyorsun değil mi?”
Ağlamaya başladığımda kollarını boynuma doladı. Ağlıyordum çünkü...
Çünkü her şey tam düzelmişken bir anda tepetaklak olmuştu.
Benimle kalacağını sanmıştım.
Hep birlikte olacağımızı sanmıştım.
“ Ağlama salak.” dedi. “ Hem yine görüşürüz. Telefon diye bir şey var. Ben gittikten sonra da böyle ağlarsan gelir kafanı tuvalete sokarım senin. Söz ver ağlamayacaksın.”
Sessizce ağlamaya devam ettim.
Kollarımı beline sardığımda bana daha sıkı sarıldı.
“ Söz ver.”
“ Söz.” dedim sessizce.
“ Aklına geldiğimde gülümsemezsen üzülürüm tamam mı? Beni üzmeyi istemezsin değil mi Maviş? Arada beraber gittiğimiz yerlere git. Unutma beni sakın. Bağı koparmayalım.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ // (TAMAMLANDI)
Roman pour AdolescentsSadece biz vardık. Neyi, nasıl yaptığımızın bir önemi yoktu. Elini tutup yanına yaklaştım. Sanırım durduktan sonra elini bırakmamı bekliyordu ama ani bir cesaretle ellerimizi kenetledim ve diğer elimle belinden tutup onu kendime yapıştırdım. Gülüm...