Bu hikayenin sonunu ne zaman yazsam... mahvoluyorum.
Her defasında yazarken parmaklarım titriyor, kalbimi biri sıkıyormuş gibi hissediyorum. Gözlerim doluyor.
Onları seviyorum. Neredeyse her şeyden çok. Savaş'ı, Yağmur'u, Ekin'i... Onların sonunu yazmak bana iyi hissettirmiyor.
Bu hikâye hayatımın en kötü dönemlerinde yazıldı. Uyumadan, bazen sabaha kadar, bazen de günler boyu onlara Savaş'a Yağmur'a tutunarak hayatta kalmıştım.
Bu yüzden bendeki yerleri tahmin edebileceğinizden çok çok daha ayrı ve derin.
Ama her güzel şeyin bir sonu var :,) Güzel bir sonu olmasa da var...
Belki böyle bir sonu hak etmiyorlardı. Ama ruhu ölen bir kızın parmaklarıyla ancak ruhu ölen bir kız yaratabildim. Beni affedin. Ve Yağmur'u da...
Bu arada kitabı bir daha okuyacak olanlarınıza küçük bir notum var, artık sonu bildiğinize göre bir şeyleri daha açık hâle getirebilirim.
Yağmur'un ağzından okuduğumuz bölümlerde bu yazı tipiyle yazılan iç ses Yağmur'un arkadaşım gibiydi diye anlattığı kız sesine aitti. Bu yazı tipi ise 'O' diye bahsettiği siyah olan sese aitti. İç konuşmanın sadece bu şekilde yazılması ise Yağmur'un konuştuğu anlamına geliyordu.
Artık o bölümleri okuduğunuzda çok daha iyi anlayacağınızı düşünüyorumm.
Ve son olarak... Sizi seviyorum.
İki bir gün ruhunuzun öldüğünü hissederseniz bile aklınıza gelmesin olur mu? Çünkü her zaman... her zaman yaşamaya değecek bir şey vardır.
O an olmasa bile belki bir anda girer hayatınıza.
Aynı onların hikayesindeki gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ // (TAMAMLANDI)
Teen FictionSadece biz vardık. Neyi, nasıl yaptığımızın bir önemi yoktu. Elini tutup yanına yaklaştım. Sanırım durduktan sonra elini bırakmamı bekliyordu ama ani bir cesaretle ellerimizi kenetledim ve diğer elimle belinden tutup onu kendime yapıştırdım. Gülüm...