Klaus yanıma gelerek konuştu." Hayley'in ölmesini isteyenler vampi"rlerdi. Onun geri döndüğünü öğrenince savaş çıkaracaklardır."
"İyi de siz de vampirsiniz. Ve Hayley de melez demiştiniz." Bu sefer Hayley konuştu .
"Ölmeden önce kurt tarafımdan yani asıl tarafımdan vazgeçmek zorunda kaldım. Artık kurtlar da beni kabul etmez."
Rebekah söze atıldı "Bu durumda kuçu kuçular sezon da vampirlerle müttefik olabilir." Elijah lafi devraldı.
"Cadıların hangi tarafta olacağı meçhul."
"Yani bir savaşın ortasında kalacağız gibi gözüküyor"
24.BÖLÜM: "EŞYALARIMI TOPLAMALIYIM"
Sadece yedi günde neler olabilirdi ki? Normal bir insana göre pek bir şey değil. Peki ya doğaüstü bir canlının yaşantısına göre. Dünya bile batar. Neyse hemen başlayalım. Öncelikle Liz'i ağlaya ağlaya geri vermiş , yetimhanedeki görevlileri ona ve diğer çocuklara daha iyi davranmaları konusunda ikna etmiştim. Bunu yaparken sevgili (!) müttefiğim Klaus da benimle gelmişti. Onunla beraber yetimhanedeki çocuklara oyuncaklar vermiştik.
Kurtlar ilk hamleyi tekrar ay ışığı yüzükleri elde ederek yapmıştı. Tabi bu hamle cadılar sayesinde olmuştu ve böylelikle cadılar da ilk hamleyi atmıştı. Bu arada Mikaelson ailesinden sevgili (!) anneciğimiz Esther Mikaelson geri dönmüştü. Çok sevdiği oğlu Finn ile beraber. Bense Mikaelson ailesini çok daha iyi tanıyordum artık.
Hah unutmadan , bu hafta içerisinde birçok kez Hayley ve Katherine kavgası görmüştük. Onları ayırmak için tek bir şey bile yapmıyor topu Elijah'a atıyordum. Sonuç olarak onu için kavga ediyorlardı. Ben neden onları ayırmak için kendimi yorayım ki?
Ayrıca Katherine bavullarını toplayıp Mikaelson malikanesine taşınmıştı. Bunun için büyük bir olay çıkarmıştı tabi. Klaus tarafından az kalsın öldürülecekti ki Klaus'u ben sakinleştirdim. Neden Klaus'u benim sakinleştirdiğime dair hiçbir fikrim yok ama kolaylıkla sakinleşmişti.
Son olarak. Evet , sanırım son. Marcel denen biri çıkmıştı ortaya. Rebekah ile aralarında geçen derin ve anlamlı barışmaları yakalamıştım sanırım aralarında bir şey vardı ya da olmuştu. Tabi Marcel gelince bayağı bir rezil oldum. Meğerse adamla daha önce tanışmışım ve unutmuşum ne kadar güzel, öyle değil mi?
İçimde bu haftanın analizini yapıtıktan sonra eve yaklaştığımı fark ettim. Köşeyi dönerken sokağın ağzındaki uber dikkatimi çekti. Arabanın camları siyah filmle kaplıydı. Arabayı boşverip kapıya doğru ilerledim. Kai evdeydi o yüzden zili çalmak için harekete geçtim.
Tam zile bastığım sırada boynuma bir anda sivri bir şeyin girdiğini hissettim, hemen ardından sistemim karışan mineyi. "Hadi ama , bu beni çökertmeye yeter mi ?" Ardından sayamadığım kadar iğne saplandı vücuduma.
"Ama bu yeter." Yavaş yavaş karanlığa çekilirken havalandığımı hissettim. Bilincimi yitirmeden önce kalın bir erkek sesi duymuştum.
"Ödeşeceğiz Caroline. "
••••
Gözlerimi açtığımda hala bitkindim. Karşımda mavi gözlü, hala tam olarak net bir şekilde göremediğim ama muhtemelen kahverengi saçlı bir adam vardı. Adamı tanıyor gibiydim sanki ama bir türlü çıkaramamıştım. Kim olduğunu hatırlayamadığımı ve beni kaçıranlardan biri olduğunu bir kenara itersem oldukça yakışıklıydı.
"Kimsin sen?"
"Rehine olan sensin. Soruları ben soracağım. Ayrıca beni tanıyorsun ."
"Hakkımda ne biliyorsun sen?"
"Bahsettiğin şu küçük (!) sırrınsa eğer merak etme biliyorum. Sahi doğum gününe aylar var öyle değil mi?"
"Çok safsın, beni doğum günümde kaçırmalıydın." Sistemimdeki kurtboğanı iliklerime kadar hissetsem de cadı tarafım bunların hiçbirinden etkilenmiyordu. Ufak bir büyü yardımıyla kendimi iyileştirdim. Karşımdaki adam bana aval aval bakarken vampir hızıyla sandalyeyi kırdım, ardından da adamın boynunu. "Tüh, ödeşemedik bak."
Bunca sese gelmediklerine göre ya çok uzaktalar ya sağırlar ki bu çok saçma oldu ya da burda başka kimse yok. Temkinli adımlarda odadan çıkıp ilerlemeye başladım ufak bir koridordan sonra kapı çıktı karşıma. Ufacık bu kulübeydi burası ve henüz karşıma kimse çıkmamıştı.
Kapıya çok yaklaşmadan büyüyle açtım. Görünürde kimse yoktu . Dışarı çıktım, bir ormanın içindeydim.
Cidden mi yani?
Bu kadar kolay mı?
Bu işte bir bit yeniği var, eminim .
Daha fazla nazlanmadan yürümeye başladım. Biraz yürüdükten sonra yaptığım işin ne kadar mantıksız olduğunu anlayıp durdum ve vampir kulaklarımla etrafı dinlemeye
koyuldum. Araba seslerinin geldiği yöne doğru vampir hızımla ilerledim. Nasılsa ormandaydım kim görecekti ki?Otobana çıktığımda bir araba durdurdum. Arabanın camları yavaş yavaş açılırken içinden hafif göbekli çirkin bir adam çıktı. "Beni şehir merkezine bırakabilir misiniz?"
"Tabi ama arabaya binmek istiyorsan bana bir şeyler vermen gerekir güzelim. " yüzündeki pis sırıtışa karşılık güldüm.
"Elbetteki vereceğim bir şeyler." Hızla arabanın kapısını açarak adamın ensesinden tutup dışarı çıkardım. Biraz yaklaştım ve konuştum "telefonunu ver" robot gibi cebinden telefonunu çıkarıp elime tutuşturdu. "Şimdi kime ne veriyorsan ver." Arabaya bindim ve tabelaları takip ederek şehir merkezine doğru sürmeye başladım.
Şehir merkezine vardığımda direkt olarak Mikaelsonlar'ın yanına gittim. Tahmin ettiğim gibi Kai de oraya gitmişti. Kai direkt olarak bana sarıldı ,Rebekah'a fırsat vermeden.
"Neredeydin sen dünden beri?"
"Dün mü? Bana birkaç saat gibi gelmişti. " İçeri geçip koltuklardan birine oturduğumda herkes meraklı bakışlarla bakıyordu bana. Gözüm Klaus'a takılmıştı, endişeli gibi bir hali vardı. "Komik değil Care, biraz daha gelmeseydin Freya ger bulma büyüsü yapacaktı. Ne olduğunu söyle artık. "
"Dün yürüyüşten sonra eve geliyordum ama kaçırıldım. Beni kaçıranlar sırrımı biliyordu. Her neyse ben de kaçtım. "
"Seni nasıl kaçırabildiklerini söyler misin Caroline? "
"Vücuduna onlarca mine saplansa sen de halsiz düşersin Bekah." Bir süre sessizlik oluştu. Katherine ortalıkta gözükmüyordu, Elijah ve Hayley de. "Diğerleri nerde."
"Elijah, Hayley'i bataklığa götürdü. Hayley kurtlarla anlaşma yapmayı deneyecek. Katherine de onların peşine takıldı. " Rebekah yaptığı açıklamadan sonra susup yukarı çıktı. Odada sadece Klaus, Kai , Freya ve ben kalmıştık. Gözüm Freya ve Kai arasında mekik dokurken bir an için Klaus'a baktım. Bana bakıyordu. Bir şey söylemek ister gibi bir hali vardı .
Ona kafamla bir işaret verip bahçeye doğru çıktım. Çok geçmeden Klaus da geldi. "Bir şeykonuşmak istiyorum Caroline ."
"Bunu zaten biliyorum Klaus "
"Buraya taşın. "
"Ne? Ciddi misin sen?"
"Hayır, öylesine bir şakaydı. Boşver gitsin." Yüzüme biraz baktıktan sonra konuştu "mine sen de yan etki filan mı yaptı aşkım? Ciddiyim ben." Alaycı bir ifadeyle konuşmuştu.
"Bir, bana aşkım deme. İki, bana burda kalmam için geçerli bir sebep sunman gerekli."
"Kaçırıldın."
"Kendimi koruyabilirim."
"Vücuduna onlarca mine saplansa sen de halsiz düşersin Caroline. " dedi beni taklit edercesine. Daha fazla düşünmeden konuştum. "Eşyalarımı toplamalıyım."
Hadi bakalım, ya pişman olacağım ya da ... Her neyse oraya gelecek bir sonuç bulamadım. Yaşayıp göreceğiz.
~~~
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi yazmayı unutmayın.:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HER ZAMAN VE SONSUZA DEK
Hayran Kurgu"Saçmalık , mutlaka bir yolu olmalı! Bir cadı, siren veya ... veya herhangi bir şey! Siz sadece saçmalıyorsunuz!" " Hiçbir yolu yok Niklaus ! Bunu bir an önce kabullen." "Elijah haklı abi. Bize saldırmak yerine bunu kabullenmeyi denemelisin ." "Siz...