Hancı onları memnuniyetle uğurladıktan sonra atlarına binip askerlere Kuzey Kralı'ndan imzalı bir kağıt gösterdiler. Cadı saldırısından sonra konulan Sınır dışı görev kısıtlaması sürdüğü için geçitte kimse için kapıları açmamakla görevlendirilmiş kurtlar tarafından merak dolu bakışlarla süzüldüler. Artık atları kara bulutlara doğru sürmenin vakti gelmişti. Chibi'nin önderliğinde belirlenen ilk bölgenin alt üst edilmesi dokuz ay sürmüştü. Geri döndüklerinde herkes onlara bakıyordu, yoklukları hissedilmiş hatta dedikoduları dillere destan olmuştu. Kimse ne yaptıklarını ya da ne amaçla gönderildiklerini bilmese de yürütülen tahminler havada uçuşuyordu. Sınır dışı görevleri için hala izin çıkmadığı için insanlar gıpta eden bakışlarla onları süzüyordu. Dokuz aydır Yuva'larından uzak kalan Ugo ve arkadaşları içinse bu muazzam bir andı. Dikkatli bakınca her yerde en az birkaç yeni bina göze çarpıyordu. Burayı cidden özlemişlerdi.
Rouga, Ugo'yu göz yaşları ile karşılamış uzun uzun sohbet etmişlerdi ama Roxx'dan eser yoktu. Rouga, laf arasında onun geldiğini duyunca kendine bir görev uydurup çekip gittiğini söyledi. Bazen onunla da takılmadığını, kendine başka başka uğraşlar bulduğunu, bazen haftalarca ortadan kaybolduğunu anlattı. Ugo, Rouga'nın kalbine çiviyi çakacak şeyi hiç alıştırmadan anlattı. İris'le kalplerini birbirlerininkine bağlamışlardı. Dokuz ayda çok şey yaşanmış, Ugo artık insanlara eskisi kadar katı davranmayan biri haline geldiği için birtakım şeyler daha hızlı ilerlemişti. Rouga öyle şok oldu ki bir süre cümleleri kurmakta zorlandı. Ardı ardına yüzlerce soru soruyordu, her ama her ayrıntıyı öğrenmek için coşkulu bir azim içerisindeydi. Ugo onu iyice delirtmek için kaçamak cevaplar veriyor ve konuyu saptırmaya çalışıyordu. Saatlerce muhabbet ettiler, hasret giderdiler. Konuşmaktan ve kahkaha atmaktan boğazlarına ağrılar girmişti. Ugo bir yandan da açlıktan çıkmış gibi yemek yiyordu. Hancı uzun zamandır ortalıkta gözükmediği için bugün ondan para falan almayacağını, istediği kadar yiyebileceğini söylemişti. Çünkü cidden İris'in dediği gibi olmuş, zayıflamıştı. Dışarıda dokuz ay boyunca yedikleri çiçek böcekten gına geldiği her halinden belli oluyordu. Rouga yüzünde bir gülümsemeyle dostunun anlattıklarını dinliyordu. "Değişmişsin." diyebildi. Ugo cevap vermedi, başını yana doğru yatırıp geri çekmek ile yetindi. Değişmişti, farkındaydı. Değer verdiği şeyleri özlemek, kalbini bir kadına açmak, aylarca aynı insanlarla yolculuk yapmak ve onlarla bir şeyler paylaşmak onu değiştirmişti. İris, hanın kapısından girip onlara doğru yürümeye başladı. Ugo elini kaldırıp ona selam vermişti. Rouga, İris'in masaya doğru attığı her adımda biraz daha kabuğuna çekiliyor, nedense hafif hafif kızarmaya başlıyordu. Ugo onu takdim edince daha bir panik yapmıştı. Açılıp rahatlaması biraz zaman alsa da eski dostlar gibi konuşmaya başlamaları çok uzun sürmedi. Rouga, Ugo ve İris'i birbirlerine çok yakıştırmıştı. Birbirlerine laf atıp duruyorlardı ama bu atışmanın özünde bile bir uyum vardı. Orada biraz daha durduktan sonra birlikte Kara Çekiç'e gittiler. İnsanlar Ugo'yu içeri bir kız ile birlikte girerken görünce neredeyse kafayı yiyorlardı. Herkes işini bıraktı, tüm ateşler söndürüldü ve çekiçler ellerden düştü. Ugo, İris'i onlara tanıttı. İhtiyarlar çılgına dönmüştü cidden böyle bir şey gerçekleşmiş olabilir miydi? Mutluluk gözyaşları dökenler oldu. İris'i çok sıcak karşılamışlardı, o da Ugo'dan her zaman burası ile ilgili hikayeler duyduğunu ve çok merak ettiğini anlatınca gururları okşandı. Lakahl bunun şerefine güzel bir kutlama yapmaları gerektiğinden bahsedip duruyordu. Kara Çekiç'te de çok güzel vakit geçirmişlerdi.
Onlar Yuva'da takılırlarken Hibra da ailesi ile hasret gideriyordu. Kasabasına vardığı andan itibaren Daniel'i kucağından hiç indirmedi. Dokuz ay boyunca onun için biriktirdiği bazı şeyleri hediye olarak verdi ve düzinelerce savaş macerası anlattı. İstinasız tüm kasaba onu ziyarete geliyor, bazıları onun yokluğunda Daniel'in yaptıklarından bahsedince Daniel kızarıp utanıyordu. Geceleri bile babasıyla birlikte geçirmek istiyor, ama genelde kucağında uyuyakalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...