Evan kapıyı çarpıp kendini dışarı fırlatmış, ama tek bir kişi bile arkasından seslenmemiş, dönüp bakan bile olmamıştı. Hepsi kendi dünyasında bir şeylerle cebelleşmekle o denli meşguldüler ki bir anlığına da olsa algıları kapanıvermişti. Onlarca soru, onlarca anı, onlarca duygu aynı anda birbirine karışıp karışıp ayrılıyor, bu hisler anaforu sanki gözlerine perde çekmişti.Sessizliği bozan kişi ilginç bir şekilde Daniel olmuştu.
"Amasia." dedi sanki hiç duyulmasını istemiyormuşçasına.
Amasia vücuduna bir iğne batmış gibi irkildi ve başını hızla Daniel'e çevirdi. Ne olduğunu anlamamıştı. Daniel, tanıştıkları günden bu yana ilk ama ilk kez kendine ismi ile hitap etmişti. Sesiyse her zaman olduğundan çok farklı çıkıyordu. Hep hissettiği o inatçı, rahatsızlık veren, gıcık ruh sanki yerini başka birine bırakmış gibiydi. Tam da bu yüzden gözlerini ona dikmişti. Kulakları ile duyup konuştuğunu düşündüğü kişinin Daniel olduğunu görüyor ama beyni bunu kabul etmekte zorlanıyordu.
Daniel titrek bir sesle "Ben... Ben bilmiyordum." diye devam etti.
Amasia ne kastettiğini anlayamamıştı. Daniel, saçlarının örttüğü yüzünü yavaşça ona doğru çevirdi. Amasia bir kez daha şok olmuştu. Dokunsan ağlayacakmış gibi ona bakıyordu. Aynı yitik sesle tekrarladı.
"Ben başına gelenlerin babamın öldüremediği bir cadı yüzünden olduğunu bilmiyordum."
Odadaki herkesin nefesi kesilmişti. Özellikle Chibi, bu hikayeden en çok etkilenecek olan kişinin Daniel olduğunu en başından bildiğinden, oturduğu yerde kasıldıkça kasılıyor; bu iki gencin bir arada olma sebebi olan Evan'ın o an orada olmaması sebebiyle aralarında geçecek bir diyaloğa nasıl müdahele etmesi gerektiğini bilemiyordu.
Amasia gözlerini Daniel'inkilere öyle kilitlemişti ki Yume elini çantasına atmış, nedense Amasia bir an bir ateş topu ile onu küllere döndürecekmiş gibi hissediyor, böyle bir şey olursa Civciv'i oradan çıkarmanın planlarını kuruyordu.
"Ne demek istiyorsun?" dedi Amasia. Onun sesi de bir o kadar yıpranmış geliyordu. Daniel sözlerine devam etti.
"Babam eğer hayatta olsaydı, ve yaşadıklarını bilseydi... bilmiyorum sadece senden özür dilemem gerekiyormuş gibi hissediyorum."
Amasia titremeye başlamıştı. Yume kolunu ona doğru kaldırdı. Arkadaşına destek olmak istiyordu ama tekrar geri çekildi. Amasia ellerini yavaşça yüzüne kapattı. Kimse, kimse ama kimse ne düşündüğünü tahmin edemiyordu. Bir anda parıldayan yeşil bir ışık ile odanın içinden bir yere ışınlanıp yok oldu. Yume derin bir nefes almış ve elini çantasından çıkartmıştı.
Daniel bakışlarını tekrar yere gömmüş, saçları tekrar yüzüne dökülmüştü. Düşünüyordu. Babasının ihaneti iliklerine kadar hissettiği ve dostu Ugo'nun onu öylece yalnız bıraktığı an ile empati kurmaya çalışıyordu. Babasının ölmeden önceki son anı ile. Amasia'nın kendilerine ihanet ettiğini hayal ediyor, sonra Evan'ın aynı Ugo gibi yerinden kıpırdayamadığını düşünüyor, sonra Amasia'ya üstün gelemeyip ölüşü ile hikaye son buluyor ama içinde ne öfke ne acı ne pişmanlık hiçbir şey uyanmıyordu. Tekrar Amasia'nın yüzü ile İris'inkini kafasında birleştirmeye çalışıyor, Evan'ın ağlayışlarını kulaklarına getiriyor bu sefer ne elini Evan'a uzatabiliyor ne de kılıcını Amasai'ya doğrultabiliyordu. Tam anlamıyla kaybolmuştu. En ufak bir ışığın, havanın bile olmadığı bir boşluğa düşmüştü ve hiçbir uzvunu da kıpırdatamıyordu.
Babasının anlattığı hikayeleri aklına getirdi. Her birini her cümlesine, her virgül ve noktasına kadar ezbere biliyor; babasının sesini yükselttiği ve alçalttığı yerlerden yüz ifadesine kadar, her hikayeyi nerede ve ne zaman, saat kaçta ve kaç yaşındayken dinlediğine kadar hatırlıyordu. Her hikayenin sonunda babasının elini başına koyup saçlarını karıştırırken eklediği o şiirsel cümle kalbine altın bir kalemle yazılıveriyor ve Daniel için kırılmaz bir kural oluveriyordu. Babası ile aralarında böyle bir bağ vardı işte. Ondan aldığı sapsarı saçlar gibi, parıl parıl parlayan, göz kamaştıran altından bir bağ.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...