Derin bir nefes çekip rahatlayacaklardı ki bir kükreme sesi onlara unuttukları bir şeyi hatırlattı. Kahverengi pullu üçüncü ejderha hala tepelerindeydi. Onun yardakçılarını halledene kadar canları çıkmıştı. "Gerçekten mi?!" diye söylendi Yume. "En büyüğü hala duruyor mu yani!?""Kötü bir haberim var çocuklar!" dedi Amasia. Olduğu yerde bir sağa bir sola sendeliyordu. "Daha fazla devam edebileceğimi düşünmüyorum!"
"Ciddi olamazsın!!" diye bağırdı Yume. Yanına gidip ellerini onun omuzlarına geçirdi ve biraz sarstı.
"Asıl savaş şimdi başlıyor kızım! Baksana şuna! Zaten bunu nasıl öldüreceğimiz hakkında bir fikrimiz yok, bir de sen gidersen ne yaparız!"
Amasia onu bileklerinden yakalayıp durdurdu. "Sabaha kadar uyumadım!! Hatta dün de hiç uyumadım!!" dedi ama Yume bunu kabul etmiyordu. "Biz de uyumadık herhalde salak şey!"
Amasia gözlerini sıkıca yumdu, derin bir nefes aldı ve "Yume! Gerçekten bayılacak gibiyim!" dedi. Yume "Eğer bayılırsan seni ejderhanın ağzına atarım!" diye karşılık verdi.
Bu esnada tepelerinde ikinci bir kükreme patladı. Kahverengi, diğerlerine kıyasla bir hayli büyük ejder onlara doğru dalışa geçmişti. "Geliyor!" diye bağırdı Jakaranda. "Ne yapıyoruz?!"
Çatıya atlayan iki tane kurttan birisinin üzerindeki Lupi, "Desteğe geldim!" dedi. Yume ona dönüp "Lupi!" diye bağırdı. Amasia'nın omzuna girip boş olan kurda yönelirken "Seni gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim!" dedi. Amasia'yı oturtup kendisi de akasına geçti. Jakaranda da Lupi'nin arkasına oturmuştu ve kurtları koşturmaya başladılar. Ejderha kanatlarını açıp peşlerine düştü.
Amasia gözlerini zor açık tutsa da kurdun kürküne sıkıca yapışmıştı. Yume oturduğu yerde dönüp sırtını ona yasladı. Sol elini arkaya atıp Amasia'nın kolunu kavradı. "Sadece uyanık kal Amasia! Buna odaklan olur mu?" diye fısıldadı. Yüzünde bir gülümsemeyle hemen arkalarında uçan ve kükreyen ejderhanın gözlerine bakıyordu. "Çılgın bir fikrim geldi çünkü!"
Amasia'dan çekebildiği kadar ateş büyüsü çekmiş ve koca bir alev topu oluşturmuştu. Dişlerini sıkıp kolunu kastı ve elini yavaşça yumruk yaptı. Koca alev parçası da yumruğunu sıktıkça küçülüyor ve sıkışıyor, bir yandan da parlaklığı artıyordu. Derin bir nefes alıp yumduğu elinden işaret ve orta parmaklarını uzattı. Yume'nin en güçlü silahı, büyünün turuncu renginin en şiddetli tonu Kılçık, fırlatılmaya hazırdı. Jakaranda, Yume'nin parmakları ucunda dalgalanan küçük sivri enerji parçasına dalıp gitmişti. Bağırıp kolunu savurdu Yume. Ejderha başını eğmiş, kılçık omuzu üzerinden geçip sırtına çarpmış, patlayan büyü ciddi manada ateş ortaya çıkarmıştı. Jakaranda dört gözle dumanın dağılmasını bekledi ama istediği olmamıştı, ejderhanın derisinde bir çizik dahi yoktu. Kılçık bile kalın zırhı geçememişti. Yanında koşturan kurttan gözüne tekrar bir parlama çarpınca başını hızla çevirdi. Yume ikinci kılçığı çoktan hazır etmişti bile. Onu da fırlattı. Yine etkili olmamıştı. Ama durmadı, durmuyordu. Amasia'dan sürekli büyü çekiyor, ümitsizliğe düşmeden, yüzündeki korkunç ifadeyle saldırmaya devam ediyordu. Bu üst düzey büyüyü bir kez yapabilmenin bile ne kadar güç ve enerji gerektirdiğini aşağı yukarı bilen, ve çoktan kendinden geçmiş olması gereken Yume'yi hayranlıkla izleyen Gümüş Kurt, bir kahkaha patlattı. Jakaranda da kurtta arkasını dönmüştü. "Beni iyice kendine benzetmeye başladın deli kız!! Hadi çıldıralım!" diye bağırdı. İki elini de açıp mavi kristaller oluşturmaya ve fırlatmaya başladı ama onun büyüleri de hiçbir şekilde ejderhanın derisini geçemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...