Hafif hafif esen rüzgar tenine dokunuyordu. Gözlerini aralamış ama güneşin ışıkları rahatsız ettiği için hemen geri yummuştu. Elini yüzüne atmak için kolunu kaldırdığında bir sızı hissetti. Başını çevirdi ve kolunun sarıldığını gördü. Yaşananları hatırlayıp uzandığı çimlerden hızlıca doğruldu ve etrafına baktı, kamp kurdukları yere dönmüşlerdi."Uyandın mı?"
Başını sesin geldiği yöne çevirdi. Daniel zırhını çıkartmış, elindeki bir bezle temizlik yapıyordu. Tüm dikkatini bu işe vermiş gibiydi. Temizliğe ne kadar özen gösterdiğini cümle alem biliyordu zaten. Ayağa kalkıp ona doğru yürümeye başladı Almas.
"Kolumu sardığın için teşekkür ederim." dedi. Sonra bu söylediği şeydeki abesliği fark edip gözlerini yumdu ve ağzını gerdi. Elini uzatarak "Yani... Her şey için demem lazım herhalde!" diye ekledi. Daniel derin bir nefes alıp bıraktı. Konuşmak, cevap vermek istese de yapamıyor, aklına hep Amasia'nın kurmasını istemeyeceği tarzda sert ve müstehzi cümleler geliyordu. Almas bir süre yüzüne baktı onun ama dönüp tek kelime etmedi Daniel. Ne zaman yan yana gelseler heyecanlanıyor ve her şeyi batırıyordu o yüzden belki de susmak daha iyiydi. Bundan sonra boş vakitlerinde Almas'a söyleyebileceği cümleler hazırlayabilirdi belki de.
"Ömrüm muayenehanede geçti. Bu yüzden kandan falan çekinen birisi değilim. Çok fazla yara diktim. Hatta uzuvları kopmuş insanlarla bile ilgilendim. Bunun beni güçlendirdiğini sanırdım ama yanılmışım. Masanın başında olmakla masada yatmak birbiriyle alakalı olsa da birbirine benzemiyor. Daha önce hiç yaralanmamıştım. Tahmin ettiğimden çok farklı bir hismiş."
Elini bandajları üzerine koydu ve "Bu kadarcık bir şey bile beni bayıltmaya yetti. Çok güçsüzüm!" dedi. Daniel kıkırdar gibi olmuştu. Almas ona döndü ve "Ne?! Yine dalga geçeceksin değil mi?!" dedi. Daniel elini kaldırmış ve "Hayır geçmeyeceğim! Daha ağzımı bile açmadım!" dedi. Almas "Ama güldün!" diye karşılık vermişti.
"Biliyorum yine bana bebek bakıcılığı yaptığını söyleyeceksin! Ağladığımı anlatacaksın ve bayıldığım için beni taşımak zorunda kaldığından şikayet edeceksin! Hatta kesin şunu da diyeceksin..."
"Hiç de güçsüz değilsin!" diye bağırdı Daniel. "Sana ne söylüyorlar bilmiyorum ama..." diye devam etti ve duraksadı. Düşününce Almas'ın böyle şeyler söylemesinin tek sebebi sanırım kendisiydi. Onu "Aman kıpırdama aman şunu yapma bunu deneme, şunu yaparsan ölürsün bunu yaparsan geberirsin!" gibi şeylerde sıkboğaz eden kişi Daniel'den başkası değildi. Derin bir nefes alıp elini göğsüne koydu ve belini hafifçe bükerek "Sana ne söylüyorum bilmiyorum ama güçsüz falan değilsin! Ağaçların içinden geçen oklar atabiliyorsun! Bunu yapabilen başka bir insan bilmiyorum! Eğer orada benimle savaşmasaydın işim çok zordu!" dedi. Almas onu omzundan yavaşça ittirip "Yalan söyleme!" diye karşılık verdi. "Bunları ben iyi hissedeyim diye söylediğin çok belli oluyor!"
Daniel elini alnına vurdu. Keşke Amasia ve Lulu burada olup bunları görebilseydi. Tam olarak onların söylediği şeyi yapmıştı hem de içinden gelerek. Şimdi bir de onu inandırmakla mı uğraşacaktı yani. Kafası atmıştı.
"İyi tamam berbatsın, ağlaksın, hiçbir haltı da beceremiyorsun oldu mu? Hatta bana hiç yardım etmeseydin de hepsini kolaylıkla öldürebilirdim!" dedi. Derin bir nefes aldı, yine yapmıştı işte. Elini saçlarına atıp bakışlarını kaçırdı ve temizlemeyi bitirdiği zırhını giymeye başladı. Almas kendinden beklenmeyecek şekilde "Sana tamamıyla katılıyorum!" dedi. Sesi de çok sakin çıkıyordu. "Çünkü onunla tanıştım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...