Evan yine anadan üryan şekilde soyulmuş, masaya yatırılmıştı. Dasa Teyze'ye göre bu operasyondan sonra onun için yapabileceği bir şey kalmayacaktı. Vücudundaki tüm uyum ipliklerine, yani bedenle zihin arasındaki köprüyü kuran bu bağların tamamına teker teker dokunmuş, onların toplandığı merkezleri iğnelerle uyararak bir nevi Evan'ı kapatıp açmıştı. Şimdi ise sıra en zor kısma, büyük patrona, ana merkeze gelmişti; kafaya.
Yüzüstü uzanmış Evan'ın kuyruk sokumundan başlayan iğneler ensesine kadar uzanıyordu. İki iğne omzunda iki iğne de diz kapaklarının arkasına saplıydı. Almas bu kez Evan'ın başının olduğu tarafa geçmişti. Dün gece Daniel'e yakalanmış olmanın gerginliği üzerindeydi ama bunu düşünmemeye çalışıyordu. Baştabibin verdiği komutları dikkate alarak ellerini Evan'ın kafasının üzerine koydu. Gözlerini kapatmıştı ve yoğun bir konsantrasyonla avuç içini gezdiriyordu. Belli başlı yerlerde parmaklarını hafifçe bastırıyor, bir süre bekliyor ve tekrar arayışına devam ediyordu.
Böyle geçen birkaç dakikadan sonra "Sıkıntı ne?" diye sordu Dasa Teyze. Dün ilk, bilemedin ikinci denemesinde mutlaka aradığını bulan Almas'ın bugünkü başarısızlığı Amasia'nın bile dikkatini çekmişti. "Bilmiyorum!" dedi Almas ellerini Evan'ın kafasından çekerek. "Bir şeyler yanlış geliyor. Bir de sen baksan fena olmaz teyze."
Almas'a bildiği şeylerin hepsini öğrettikten sonra kendini geri plana atmış olan Dasa, uzun zamandan sonra ilk kez masa başına geçiyordu. Derin bir nefes alıp elini Almas'ın yaptığı gibi Evan'ın başına koydu. Birkaç saniye sonra gözleri fal taşı gibi açıldı ve Amasia'ya döndü. Hiçbir şey söylemeden öylece baktı ve derin bir iç çekti. Gözlerini tekrar kapatıp bu kez iki eliyle, parmaklarını iyice bastırarak tekrar ellerini dolandırdı. Daha da sıkıntılı bir şekilde oflayıp başını kaldırdı. Amasia'ya çok ufak bir bakış atıp gözlerini yumdu ve eliyle alnını ovuşturmaya başladı. Tezgaha doğru yürüdü. Amasia ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. İki gündür tabi oldukları kitabı tezgahtaki koyduğu yerden aldı ve kapatıp kitaplıktaki yerine yerleştirdi. Orada dikilmeye devam edip, arkasını dönmeden "Boşa uğraşıyoruz, bu çocuk için umut yok." dedi. "Ne?!" diye bağırmıştı Amasia. "Birdenbire ne oldu böyle?!"
"Nasıl bir yaratıkla savaştınız da bu oldu bilmiyorum ama zihin mekanizması birbirine girmiş. Bir insanın zihnine hiç benzemiyor, çok karmaşık. Daha önce böyle bir şey ne gördüm ne de duydum."
"Tedavi edilemez mi yani?!"
Dasa Teyze iç çekip yerine soktuğu kitabı tekrar çıkarttı. Hışımla Amasia'ya doğru yürüdü ve açtığı bir sayfayı suratına sokarak "Burayı görüyor musun?" diye çıkıştı. Amasia nizam içinde birbiri içine girip çıkan çizgilerin olduğu, çizgilerin kesiştiği noktaların numaralandırıldığı bir sayfaya bakıyordu. "İnsan zihninin normalde olması gereken şekli budur!" dedi baştabip ve kitabı çekip tezgaha geçti. Bir kalem alıp "Erkek arkadaşınınki ne halde göstermemi ister misin?!" dedi ve sayfayı küçük bir çocuk gibi boydan boya karalamaya başladı. Amasia'nın gözleri dolmaya başlamıştı. Kalemin yırtarcasına sürttüğü kağıdın sesi kulaklarını yırtıyor gibiydi. Nefes nefese kalmış baştabip tüm çizgilerin birbirine girdiği sayfayı tekrar ona doğrulttu.
"Bunun üstesinden gelemem anlıyor musun kızım? Pes etmemiz daha iyi olur."
"Asla!" diye bağırdı Amasia. Gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. "Lütfen deneyin!"
"Anlamıyorsun. Sonucunda ne olur bilmiyorum. Bu kadar belirsizlik varken onun ölümüne bile sebep olabiliriz!"
"Ölmeyecek!" dedi Amasia. Ellerini masaya koyup Almas ve baştabibin olduğu karafa doğru eğildi. "Ölemez!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...