Almas, Yume'nin kendisine kaçmasını söylemesinin ardından bir yardım çağrısı yapmış ve ağaçların arkasına geçmişti. Oradayken gökyüzüne fırlattığı ikinci ateş büyüsü yüklü okla da görevini tamamlamış oluyordu. Ondan, bu yaptığı dışında bir beklentisi olan yoktu da zaten. Daniel ne zaman bir çarpışmaya girecek olsalar saklanmasını, ayak bağı olmamasını ve hayatta kalmaya odaklanmasını söylüyordu. Ona bağırıp çağırmasına ve itham ettiği şeylerin hiçbirini kabul etmemesine rağmen şu an onun dediğini harfi harfine yapmış bulunuyordu. Dizlerinin titremesinin önüne geçemiyor, nefes alıp verişlerini düzene sokamıyor ama bu durum içten içe canını sıkıyordu. Daniel'i haklı çıkartan bu hareketlerden kurtulması gerekiyordu. O kendi başını çaresine bakabilecek kadar güçlüydü, hatta bir ejderha öldürmüş ve kasabasını kurtarmıştı. O da savaşacak, Yume'ye yardım edecekti. Yayına bir ok koydu ve derin bir nefes aldı.Tam harekete geçecekken yaslandığı ağaca saplanan bir okla titredi. Okun ağaca girişini sırtında hissetmişti adeta. Korkuyla ve temkinli bir şekilde başını çıkarttı. Boş alanın diğer ucunda, elinde yayıyla gülümseyen Balkan'ı gördü. Bu mesafeye rağmen gözlerini ona dikmişti. Ainhina erkekleri yürümeye başlamalarından itibaren kurutulmuş Alaz Otu'nun tozlarıyla gözlerini besledikleri için, aslında bu uzaklık onun için hiçbir şey olmalıydı. "Saklanmak seni kurtarmayacak Almas!" diye bağırdı Balkan. Almas'ın yüreği sıkışmıştı. Derince bir nefes çekip tekrar ağacına yaslandı. Ağlayacak gibi olmuştu.
Topladığı tüm cesaret ve savaşma arzusu rüzgarın savurduğu küller gibi dağılıp gitmişti. Belki de savaşmasına gerek yoktu. Yume ona az önce bahsettiği gibi Kıta'nın en harika büyücülerinden biriydi. Çok güçlüydü. Gergedanı tekmesiyle nasıl da uçurduğunu gözleri önüne getirdi. O pek ala hem Ainhina'lıları hem de koca yaratığı halledebilirdi. Aslında bu şekilde saklanarak ona gayet de yardım ediyordu. Daniel'in ejderhayla savaşma teşebbüsünde bulunmayışını hatırladı. "Arkadaşlarım bir de beni korumakla uğraşmak zorunda kalırlar, bunu yaparken yaralanabilirler!" gibi bir şey demişti. Onu şimdi daha iyi anlıyordu.
Bu düşüncelerle kendisini teskin ettikten sonra beklemeye başladı. Okların havayı yaran ıslık sesleri, gergedanın böğürtüleri, Yume'nin gittikçe öfke dolan savaş naraları son bulmuyor, savaş bitmek bilmiyordu. Almas, onun şimdiye herkesi halledip yanında belireceğini umduğundan gerilmeye başlamıştı. Amasia ve diğerlerinin de çoktan gelmiş olmaları gerektiğini düşününce içi daha da sıkıyordu. Başını uzatıp son durumu kontrol etti. Yume'nin olması gerekenin aksine bir hayli yardıma ihtiyacı varmış gibi gözüküyordu. Derin bir nefes çekti. Beyninin içindeki küçük bir Daniel ona "Karışma! Yume halleder sen saklanmana bak!" gibisinden şeyler deyip duruyordu. Dişlerini sıktı ve kafasını sertçe sağa sola salladı. Avuç içine yeşil bir büyü taşı alıp yayını gerdi ve boş alana döndü. Gözünün birini kısmıştı. "Kapa çeneni Civciv! Ben de savaşacağım işte!" diye fısıldadı ve attı okunu.
Ok, Yume'ye doğru koşan mahluğun omzuna saplandı ve onu devirdi. İkisi de ejderhayı delip geçen bu saldırının gergedanın işini hayli hayli bitireceğini düşündüler ama yanılmışlardı. Yume kısa süren bir sevinçle bağırırken üzerine gelecek okları fark etti ve yaratığın devrilmiş bedeni arkasına saklandı. O esnada Almas'a da birkaç ok atılmış, o da hemen ağacının arkasına geri geçmişti.
Elini göğsüne koydu. Kalbi gümbür gümbür atıyordu. Başarmış, ejderhayı avladığı gibi gergedanın da işini bitirmişti. İçini kaplayan mutluluk hissi olduğu yerde kıkırdamasına sebep oluyor, bu anı diğer herkese anlatıp övüneceği zamanı dört gözle bekliyordu. Sevinci gergedanın böğürtüsünü tekrar duyana kadar sürmüştü. Onun ölmediğini fark edince pörtlercesine açılan gözleri yuvalarından çıkacak gibi olmuş, bir kuş kadar hafifi kalbi korkuyla dolmuştu. Kafasını ağaçtan çıkardığında Yume'nin gergedanın sırtına çıktığını gördü. Parmağını ısırarak izledi yaratığın onu tepesinden atma çabasını. Aklının başına gelmesi biraz zaman almış, bir ok daha atmaya yeltenmişti ki koşmaya başladı gergedan. O daha büyü taşını almadan gözden kayboldular. Koca meydan bir anda boşalmış ve sessizleşmişti. Ta ki Balkan "Almas!" diye bağırana kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...