Lupi her uyanışıyla daha da yıpranmış arkadaşına bağırıp çağırıyor ama sanki sesi ona ulaşmıyormuş gibi hiçbir cevap alamıyordu. Evan ve gulyabani her transa geçtiklerinde Lupi'nin etrafı onlarca gri yaratıkla çevreleniyor, o süre boyunca parmağını kıpırdatsa yaratıklar saldırıya geçiyor, yüzlerce diş bedenine batıyordu. Bu sebeple kılıcı hemen elinin yanında olsa da uzanamıyordu. Suratlarında gözleri olmayan bu varlıklar her nasılsa ona bekçilik yapmakta çok başarılıydılar. Evan'ın yanındaki yaşlı kadının gulyabaninin gerçek bedeni olduğunu anlamıştı. Kılıcını ona vurabilirse bu iş biterdi ama kendini piranalarla dolu bir gölün dibine çakılmış gibi hissediyordu. Ayağa kalkana kadar bedeninde kemikten başka bir şey kalmayacağı kesindi. Ama Evan'ın her defasında kötüleşen halini seyretmeyi daha fazla kaldırmıyordu. Bir şeyler yapmalıydı ama ne?
"Sakin ol Lupi." diye fısıldadı Evan.
Lupi, bağırmaktan boğazına ağrılar girene kadar durmadığı için sonunda dostunun ona bir cevap vermesiyle rahatlamıştı. Yavaş yavaş onun işitme yetisini ya da aklını kaybettiğini düşündüğünden küçük de olsa bu birkaç kelime ona çok iyi gelmişti.
Evan'ın gözlerinden yaşlar akıyordu. Şu an kardeşi Lulu'ya kendisi konu edilerek işkence yapılıyordu ama Evan'ın elinden bir şey gelmiyordu. Sadece Lulu da değil, Nico kendi bedeni başında ağlıyor, Jakaranda ise alevlerde pişiyordu. Bir an önce bir şey yapmazsa diğer arkadaşlarını da kaybedecekti. Lulu'nun hayal dünyasındayken bir şekilde onunla konuşmayı başarmıştı. Bu her ne kadar gulyabaninin isteği üzerine olsa bile en azından artık böyle bir şeyin mümkün olduğunu biliyordu. Bir sonraki dalışlarında sadece bir izleyiciden fazlası olmayı deneyecekti. Belki bu şekilde Sera'yı durdurmanın bir yolunu bulabilirdi.
"Dikkatli ol Evan!!" diye bağırdı Lupi. Evan başını ona doğru çevirdi. Lupi dostunun burnundan oluk oluk akan kan yüzünden kızıla boyanmış suratına, çökmüş yanaklarına, zar zor açık tutabildiği gözlerine ve solmuş tenine baktı. Refleks olarak eli silahına kayıverdi. Uzun kılıcının kabzasını kavramış sıkıyordu. Onun kıpırdamasıyla hayaletler üzerine çullanmaya başladı. Öfkeyle kasılmış bedenine her geçen saniye yeni bir yaratık yapışıyor, teni onlarcası tarafından vakumlanıyordu.
"Sabret Lupi!" diye bağırdı Evan.
Lupi kılıcını bıraktı. Onun kılıcını bırakmasıyla yaratıklarda bir bir vücudundan ayrılıyorlardı. Yine sadece boğazında, şah damarında bir tane kalacak şekilde hepsi dağıldı. Lupi'nin çenesi titriyordu. "İçeride ne yapıyorsunuz bilmiyorum Evan! Endişeleniyorum! Kimse uyanmıyor ve herkes uykusunda yürüyen insanlar gibi garip şeyler yapıyor!"
"Merak etme dostum! Bir yolunu bulacağız!" dedi Evan. "Diğerlerinin de savaşmalarına izin ver! Eminim kazanacaklardır!"
Gulyabani bir kahkaha patlattı ve "HALA ÜMİDİNİ KAYBETMEDİN DEMEK ÖYLE M?!" dedi.
"SENİN RUHUNUN NEDEN DİĞERLERİNDEN DAHA BAŞTAN ÇIKARICI KOKTUĞUNU YAVAŞ YAVAŞ ANLAMAYA BAŞLIYORUM BİLİYOR MUSUN EVAN!! AŞIRI DERECEDE YEMEK SEÇEN BİRİSİYİMDİR!! HER İNSAN BEDENİNİ BANA SUNMAYA LAYIK DEĞİL!! AMA SEN!! GÖZÜMÜ AÇTIĞIM GÜNDEN BERİ SENİN KADAR LEZZETLİSİNİ GÖRMEDİM!!"
Tırnaklarını Evan'ın suratına bastırarak yüzünü kendininkine çevirdi. Dişleri ağzının içinde büyümeye ve sivrilmeye başlamıştı. Gözbebekleri sanki içeride kırılmış gibi griliğini yaydı ve tüm gözü yavaş yavaş karardı. Sanki neredeyse fosilleşmiş bedeniyle yeteri kadar korkunç gözükmüyormuş gibi bir de böyle şeyler yapıyordu. Yaratığın ağzından çıkan kara duman Evan'ın suratına vuruyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...