Oturduğu yerde duruşunu dikleştirip başını belli bir yöne doğru çeviren Evan, bir süre bekledikten sonra "Manik." dedi. "Gargrimm'in peşinde korumaları olacak demiştin değil mi?"
Bir şeylerin ters gittiğini anlayan Manik ona doğru dönüp "Evet, en az yirmi tane koruması olacaktır!" dedi. Evan gülümsemiş ve kafasını kaşımaya başlamıştı. Daniel omzuna dokundu ve "Bir şey mi oldu Evan?" diye sordu. İç çeken Evan, "İki yüz kadar adamla birlikle geliyor desem!" dedi. Manik ayağa fırlamıştı. "İki yüz mü?!" diye bağırdı. "Bir yanlışın olmalı Evan! Bu tüm muhafızların sayısı! Daha önce böyle bir şey yaptığını hiç görmedim! Neden tüm muhafızları yanına alsın! Savaşa gitmiyor ya?!"
Evan başını salladı. Yanılmıyordu. Lulu "Adamın zihnine girsene Evan? Bu kadar muhafızı ne yapacağını öğreniver işte!" diye atıldı. Evan kendisini biraz kastı ama başını sallayıp ellerini saçlarına attı. "Olmuyor, fazla uzak. Her şey çok bulanık gözüküyor yaklaşmasını beklememiz gerek."
"İki yüz kişi çok fazla! İki yüz kişiye karşı ne yapabiliriz ki?" dedi Manik. Ellerini kafasına atmış üfleyip püfleyerek daracık yeri dört dönüyor, bandanasını çekiştirip kendi kendine bir şeyler sayıklıyordu. "Sis Taşı'nı etkisiz hale getirsek bile iki yüz kişi çok fazla! İptal etmeliyiz! Her şeyi iptal etmeliyiz! Amasia ve Jakaranda'yı uyarmalıyız ama bunu nasıl yapacağız ki?! Gargrimm'in yukarı ulaşmaları yarım saat sürmez ama bu sürede tünelleri kullanarak onların olduğu yere gitmek imkansız! Aşağıya atlayıp köprüleri kullanarak gitsek bile zamanında yetişemeyiz! Hatta iki yüz kişilik orduyla karşı karşıya gelmemiz olası! Bir yolunu bulup onları uyarmalıyız! Yoksa boş yere kendimizi ifşa edeceğiz!"
Chester parmakları eksik elini dostunun ensesine attı ve hafifçe sıkarak "Sakin ol Manik! Geri falan çekilmiyoruz!" dedi. Evan'a bakan Manik onu da gülümseyerek bulunca şaşırdı. "Bu kadar adamla savaşabilir misiniz yani?" dedi şaşkınlıkla. Evan Daniel'e döndü ve dudaklarını büzdü. Daniel de omuzlarını kaldırıp "Bilemiyorum." dedi. Evan, tekrar Manik'e baktı ve "Ben de bilemiyorum ama merak etme, bir yolunu buluruz küçük dostum!" dedi. "Saburo bizimkileri şehre sokmuş ama biraz geç kalmışlar gibi gözüküyorlar. Herkes çoktan onların yıkması gereken köprüleri geçip gitmiş. Ama Amasia ve Jakaranda yerlerindeler. Bence hala plana sadık kalabiliriz. Bunca asker çok şüpheli duruyor ama yapacak bir şey yok! Savaşacağız!"
"Buradan tüm herkesi takip edebilmen çok iyi Evan!" dedi Lulu. Evan hafifçe başını sallamış ve "Tüm herkes. Haklısın." demişti. Ardından kendi kendine kıkırdayınca Lulu yanına doğru gelip ne olduğunu sordu. "Yume." dedi Evan. Parmağı ile aşağıyı gösterip bir şeyler söyleyecekti ki bir anda durdu. O an gördüğü bir şey Yume'yi geri plana atmıştı. "Gargrimm!" dedi. "Okçuları mevzilendiriyor!"
"Nereye?!" diye sordu Manik. Evan da az öncekine göre daha paniklemiş gözüküyordu. "Her yere!" diye fısıldadı. "Onları her tarafa doluşturuyor! Yukarı yine otuz kadar kişiyle devam ediyor! Mızraklı muhafızları da etrafa dağılıyor! Bu işte gerçekten bir terslik var!"
"Hala aklından geçenleri hissedemiyor musun?" dedi Daniel. Evan başını salladı. "Hayır. Birinin düşüncelerini hissetmek en zor kısım! Ne kadar yakınımda olursa o kadar kolay oluyor. Eğer karşımda olsaydı onu kitap gibi okurdum ama bu mesafeden her şey çok bulanık! Kesinlikle kolay bir şey değil!"
"Altımızdaki köprüden geçene kadar bekleyeceğiz yani öyle mi?" dedi Daniel. Manik "Çok uzun sürmez on dakikaya burada olurlar!" diye atıldı. "Yarım saat dememiş miydin?" dedi Lulu. Manik "Yarım saat sürmez demiştim! Hem güneş banyosunun yapılacağı yerde değiliz, oraya giden yoldayız! Altımızdan geçip gidecekler!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...