Boy boy ve çeşit çeşit ağaçlar her taraflarını sarmıştı. Dallarda sallanan meyveler ağız sulandırıyor, kuşların cıvıltısı ve yaprakların hışırtısı içlerini huzurla dolduruyordu. Toprağın kokusunu içlerine çekmeye doyamıyorlardı. Yume büyükçe bir yaprağı kopartıp meyveye bulamış suratını onunla temizledi.
"Bu nasıl bahçe be? Cennet gibi burası! Hayatımda böyle lezzetli meyve yememiştim."
Amasia ellerini ağaçlara sürüyerek yürüyor, yüzünden gülümsemesi düşmüyordu. Sahipsiz Meyve Bahçeleri'nin derinliklerine doğru ilerlemeye devam ettiler.
Uzun bir yolun ardından Vontrade'e ulaşmışlardı; hikayelerinin başladığı yere. Evan ve Daniel kasabaya devam ederken Amasia'nın Sahipsiz Meyve Bahçeleri'ni ziyaret etmeyi istemesi ile grup ikiye bölünmüştü.
Amasia'nın aniden durması ile Yume ona çarptı. Elindeki meyve suratına girmişti.
"Ahh gözüme meyve kaçtı!!"
O yüzünü temizlemeye çalışırken Amasia hafifçe yere eğilmiş ve elini toprağa sürmeye başlamıştı. Ne odunlardan ne küllerden eser kalmamıştı ama Evan'la yaktıkları ateşin olduğu yere dizdikleri taşlar hala duruyordu. Bir anda gözü tam önündeki ağacın dibine ilişti. Ayağa fırladı, o ağaca doğru attığı her adımda yüreği daha bir hoş oluyordu. Paramparça olmuştu, yumuşaklığından da eser kalmamıştı ama Evan'ın ona getirdiği battaniye de buradaydı. Yume ona doğru yaklaşıp omzunu hafifçe vurdu.
"Şu anlattığın, Evan'la tanıştığınız yer de burası demek? Her şey masal gibi kızım ya!! Kıskanmadım değil şimdi. Ne o elindeki?"
Yume, Amasia'nın çürüyüp gitmiş bez parçasına düşen gözyaşı ile irkildi. Hemen arkadaşının karşısına geçip suratını avuçları ve yanaklarını sıktı.
"Haydaaa! Niye ağlıyorsun şimdi durup dururken?"
"Yume ona o kadar kötü davranmıştım ki, yine de beni asla bırakmayacağını söyleyip duruyordu. Ona o kadar şey borçluyum ki."
Amasia kendini daha fazla tutamayıp ona sarıldı. Gözleri iki çeşmeye dönmüştü ve hıçkırıyordu.
"Onu o kadar çok seviyorum ki!"
Yume eliyle onun başını ovalarken derince bir iç çekti.
"Evet evet biliyorum. Günde bin beş yüz kez tekrarlamana gerek yok. İki yıldır beynime nakış işledin resmen."
"Şikayet etme biz arkadaşız. Ne yapayım gidip Daniel'le mi konuşayım yani."
"Evan'la konuş!!"
Amasia şu an hissettiği duyguları ifade edemiyordu. Burası, bu ağaçların seyreldiği ufak alan onun hayatının değiştiği yerdi. Buraya gelmeden yani Evan'ı tanımadan önce bir zerre kadar dahi olsa umudu olmayan, sadece ve sadece yok olup gitmek isteyen bir kızdı. Şimdi ise onunla konuşan insanlar vardı, dostları vardı, sevdiği ve onu seven birisi vardı. Yaşıyordu artık.
Aniden gelen bir kurt uluması duydular. İkisi de sesin geldiği yöne dikkat kesildiler ama ulumalar devam ediyordu. Sırtlarını birbirlerine verdiler ve etrafa bakınmaya başladılar. Bir uluma biter bitmez diğeri başlıyor, ama ses gittikçe uzaklaşıyordu.
"Kurtlar." dedi Amasia.
"Ne kurdu?"
"Sahipsiz Meyve Bahçesi'nde kurtlar yaşıyor."
Yume normal bir insanın korkacağı bu anda heyecan dolu bir yüz ifadesiyle "Hadi canım!!" dedi ve elini çantasına atıp bir ateş büyü taşı çıkardı. Havaya atıp tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...