"Hey!"
Tepki vermeyince yerde yatan abisinin bacağına sert bir tekme geçiriverdi. Evan acıyla fırlamıştı. Bir yandan bacağını ovuştururken "Ne oldu?!" diye bağırdı.
Onun kalkmasıyla yastık olarak kullandığı kurt da özgürlüğe kavuşmuştu. Lulu kollarını bağlamış, başına dikilmişti.
"Sabah oldu." dedi. "Kahvaltı yapacağız, seni bekliyorlar."
Evan elinin tersi ile gözlerini ovuştururken, Lulu onu beklemeden arkasını dönüp yürümeye başladı. Kollarını vücudunun iki yanına açıp gerneştikten sonra doğruldu. Kılıcı dün gece sapladığı yerdeydi.
"Lulu!" diye bağırdı.
Lulu duraksadı. Omuzunun üzerinden ona doğru bir bakış attı. Evan kılıcının yanında dikiliyordu. Yüzünde sinsi bir gülümsemeyle "Sana bir şey göstermeme izin ver." dedi. Lulu meraklanmıştı. Evan arkasına dönüp az önce başı altında duran kurda baktı. Parmaklarını ağzına sokup acemice bir ıslık çaldı. Kurt bu sesle kulaklarını havaya dikmiş ve gözlerini ona sabitlemişti. Rakibinin dikkatini çekebildiğine göre artık başlayabilirdi. Evan'ın kılıcını yerden çekmesi ile kurt ayaklandı. Ayaklarını öne alıp başını hafif eğdi. Her an öne doğru atlayacakmış gibi tetikteydi. Lulu garipser bakışlarla olanları izlemeye devam ederken daha ne olduğunu bile anlayamadan kendisine koşmaya başlayan abisi giysisindeki kapüşonu tutup kafasına geçirivermişti. Lulu hemen kolunu kaldırdı. Abisinin peşinden koşan kurt, kolunun olduğu yerde kendini durdurmuştu ve Evan'a hırlıyordu. Evan, kılıcını tekrar kapının yanına, yere sapladı ve içeri yürümeye başladı.
"Onları kontrol ediyor olabilirsin, ama hala hepsinden ve senden daha hızlıyım. Bunu aklından çıkarma."
Lulu'nun ağzı açık kalmıştı. Az önce gördüğü şey de neydi öyle? Buna inanamıyordu. Cidden abisi az önce kurdunun birinden daha hızlı mı koşmuştu. Başını hızla çevirip kılıcın az önce saplı olduğu çizgiye baktı. Kalbi patlayacakmış gibi atıyordu. Sanki koşan kendisiymiş gibi nefes nefese kalmıştı. Gözlerini birkaç kez kapatıp açtı ve tekrar tekrar baktı. Bu kadar mesafeyi neredeyse göz açıp kapayıncaya kadar almıştı, kaç adım atmıştı? Hem de elinde kılıcı ile birlikte. Tekrar abisine doğru dönüp içeri girişini izlemeye başladı.
Evan bir kez daha ellerini yüzüne sertçe vurdu. Hala uyanamamıştı. Köşeyi döndüğünde herkesin çeşit çeşit şeylerle donatılmış kahvaltı masasında yerini aldığını gördü.
"Günaydın!!" dedi elini kaldırarak. Amasia ve annesinin yüzünde onu görünce güller açıvermişti.
"Günaydın Evan."
"Günaydın oğlum iyi uyudun mu?"
Yume ise elindeki kaşık ve çatalı masaya birkaç kere vurup "Evan!!" diye bağırdı. "Öğlen oldu be oğlum hadi açlıktan geberiyoruz burada!"
"Tamam tamam geldim."
Bakışlarını etrafta biraz dolaştırıp "Daniel nerede?" diye sordu. Masaya bir adım daha atmıştı ki Lulu arkasından sırtına atladı. Öfkeden kudurmuş gibi bir hali vardı.
"Abi!!" diye bağırdı. "Bunun altında kalır mıyım sanıyorsun haa!?!"
Lulu bacaklarını Evan'a dolamış, büktüğü işaret parmaklarını şakaklarına bastırıyor ve bağırıyordu. Evan'sa sadece gülüyor, bu Lulu'yu daha da öfkelendiriyor.
"Tekrar!" dedi. "Tekrar kapışacağız!"
"Yenilgiyi kabul et ufaklık."
Bir süre boğuştuktan sonra masaya oturdular. Yume, Lulu'nun omzuna hafifçe bir yumruk atıp "Ne oldu kardeşçik neye parladın böyle?" dedi. Lulu onu görmezden gelip ekmekten kopardığı koca bir parçayı ağzına tıktı. Yanakları patlayacak gibi duruyordu ama bir yandan konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...