"Demek bu kadar farklı çeşit büyü var ha?" dedi Fred. İri yapılı ve kıvırcık saçlı bir çocuktu. Yüzünün tamamı çillerle kaplıydı. Derince bir iç çekti ve "Dışarıda daha haberimizin olmadığı neler var kim bilir? Bu çukura hapsolmuş bize uzak olan tek şey güneş ışığı değil! Ama bugün kanatlarımızı geri alacağız!" dedi. Bunu yaparken yumruğunu havaya kaldırmıştı. Jakaranda tebessüm etti ve "Bir çocuğa göre fazla şiirsel bir dil kullanıyorsun. Ama beğenmedim diyemeyeceğim!" dedi. Çocuğun gözleri parlamıştı. "Şiir sever misiniz prensim?" diye atıldı Fred. Jakaranda başını salladı. Çocuk "Ben de çok severim!" dedi. "Aslında Uyku Perisi olmak istemiştim ama Manik bu iş için fazla cüsseli olduğumu söyledi. Odalara ve diğer yerlere gizlice girmem çok zor olacağı için bu işi yapıyorum!"
"Uyku Perisi mi? O da ne?" dedi Amasia. Birkaç adım arkalarından yürüyen Amasia'ya döndü Fred. Onunla konuşurken geri geri yürümeye devam ediyordu.
"Manik'in en önem verdiği şeylerden birisi çocukların umutsuzluğa kapılmaması. Onları pes etmiş görmek Manik'in kalbini en derininden yaralıyor. Herkesin zihni dışarılarda olsun istiyor, bedenleri burada hapis olsa bile. Bunu da masallarla sağlıyor!"
Amasia şaşırmıştı. "Masallar mı?" dedi garipser bir edayla. "Evet! Masallar!" dedi ve ellerini çırptı Fred. Bir şeyler anlatırken çok heyecanlanıyordu. "Tüm bölgeleri sırayla dolaşıp masallar anlatan kızlar var, Uyku Perileri! Çocukların en büyük eğlencesi bu! Onların yollarını gözlüyorlar resmen! Yukarıda, Fare Deliği'nde gördüğünüz kız Masal Perilerinin başıydı mesela; Bella!"
Önünü döndü ve "Ama en güzel masalları hep Manik anlatır! Gerçi bir şey anlatmasına gerek bile yok. Çocukların onu görmesi dahi yetiyor. O bir efsane. Yaşayan bir masal gibi." dedi.
"Peki sen ne yapıyorsun?" diye sordu Jakaranda. Ellerini birleştirip "Lojistik efendim!" dedi. "Alt kattan taş ve toprak, üst kattan yiyecek taşıyorum. Bazense bilgi, nadiren de insan."
Jakaranda, Fred'in kıvırcık saçlarını karıştırıp "Gayet önemli bir iş gibi duruyor." dedi. Fred gülümseyip başını eğmişti. Mütevazi, kendi halinde ve efendi bir çocuktu. Bir süre daha başka başka şeylerden muhabbet ederek yol aldılar. Önlerine koca bir çukur gelince durdu ve "Buradan aşağıya ineceğiz." dedi Fred. Durdukları yerde bir sürü çark vardı. O çarklardan kalınca halatlar çıkıyor, tavandaki makaralara uzanıyordu. Makaralara giren onlarca ip de çukurun derinliklerine sallanmış vaziyetteydi. "Bu çukuru bir buçuk yılda kazdık ama değdi!" dedi Fred. "Saburo'nun hırsızları sağ olsun alt kattan ne istesek getiriyorlar. Madenlerin en kaliteli kazma kürekleri şıp diye elimizde. Bunca halatı ve makarayı da bizim için buldular. Şimdi patates çuvallarını ya da ışık taşlarını tüm yol boyunca sırtımızda taşımamıza gerek kalmıyor."
"Bizi de bu iplerle mi aşağıya sallandıracaksın Fred?" dedi Jakaranda. Fred mahcup bir halde belini bükmüş ve ellerini birbirine geçirmişti. "Aslında efendim..." dedi ve başını daha da eğdi. "Uçup inersiniz diye düşünmüştüm, daha önce hiç uçan insan görmedim, çok merak ediyorum. Eğer sakıncası yoksa..."
Jakaranda kahkahayla gülmüş ve Fred'in başını tekrar okşamıştı. Bu çocuğa karşı içinde ayrı bir muhabbet oluşmuş gibiydi. Jakaranda gibi savaşı ince eleyip sık dokuyan birinin olayların kızışacağı an hayati önem arz edecek hareket büyülerini bir çocuğu eğlendirmek için kullanacağı kimsenin aklına gelmezdi ama kalp böyle garip bir makinaydı işte. İnsan bir sandıksa kilidi kalpti. Ancak kalbine dokunduğun bir insan sana açılıyordu.
Fred'in önüne diz çöküp "Sırtıma bin bakalım." dedi Jakaranda. Fred birkaç saniye hareketsizce durmuş, Jakaranda'dan hiç beklemediği bu şey karşısında afallamıştı. Sonra şokun etkisinden kurtulup panikle "Efendim! Bunu kast etmemiştim! Haddimi aşmak istemem! Lütfen kalkın!" diye haykırdı. Jakaranda tekrar sırtına binmesini söylese de Fred elini kolunu sallayarak reddediyor, bunun onun hak etmediği bir şey olduğunu sayıklayıp duruyordu. Daha fazla dayanamayan Jakaranda geriye doğru atılıp çocuğu bacaklarından kavradı ve ayağa kalktı. Hala saygıdan ve başka şeylerden bahseden Fred, Jakaranda'nın çukura doğru bir adım atmasıyla duraksadı. "Sıkı tutun." diye fısıldayan Jakaranda kendini aşağıya bırakmıştı. Gözleri fal taşı gibi açılan Fred, Jakaranda'nın ayakları yerden kesilip düşmeye başlayınca çığlığı bastı. Bir süre hiç büyü yapmadan düşen Jakaranda, Fred'in ölüm çığlıklarıyla bedenine sarılmasıyla eğleniyordu. Sonra gözleri yeşil parlayıverdi ve hız kestiler. Daha kolay durmak için iplerden birine tutundu. Tamamen durduklarında ipi bıraktı ve boşlukta öylece dikildi. Artık düşmüyor olmalarına rağmen Fred tir tir titriyor ve bacaklarını karnına doladığı Jakaranda'nın omuzlarını sımsıkı tutuyordu. Derince bir nefes çekti ve aşağıya baktı. "Uçuyoruz!" dedi. Amasia da onların hemen yanına gelmişti. Fred onun da havada duruşunu izledi ve bir kahkaha attı. "Uçuyoruz! Gerçekten de uçuyoruz!" diye bağırdı. Jakaranda o eğlencesini alana kadar iplerin arasında süzüldü. Ondan sonra da Fred'in tarif ettiği yere gittiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...