Ejderha, yıktığı evin içinden ağzından alevler püskürerek çıktı. Kendince Jakaranda'nın işini bitirmiş olmalıydı ki gözünü okçulara dikti. Tam o esnada bir borazan sesi daha duyuldu. Muayenehane önünden atıyla geçen Behbud'tu bu. Kırmızı pelerini ve kafasındaki kalpağıyla hiç de çadırındaki gibi değildi. Borazanını beline geri soktu ve yayını çıkarttı. Atını sürmeye devam ederken bir ok gerdi ve ejderhayla göz göze geldiler. "HADİ ERLERİM!" diye bağırdı ve okunu attı. Tüm Ainhina'lı okçular pozisyonlarını bozmuş ve çatılardan çatılara atlayarak koşturmaya başlamışlardı. Ejderha kükredi ve saldırıya geçti. Ateşlerinden, pençelerinden ve dişlerinden kurtulabilen kurtuluyor ve ok atmaya devam ediyor, ekseriyet ise daha ne olduğunu bile anlayamadan can veriyordu.Muayenehanenin çatısında hala "Hadi!" diye kıpırdaşan Almas'ın gözleri yaşlanmaya başlamıştı. Ayağını yere vuruyor, sıktığı dişlerini gıcırdatıyor ve tekrar tekrar "Hadi!!" diye bağırıyordu. "Biriniz öldürün artık şu ejderhayı!"
Derin bir nefes çeken Daniel, "Üzgünüm ama bu kasabanın işi bitti." dedi. Her zamanki gibi realist ve biraz da soğuk kalpliydi. Almas onun kurduğu bu cümleyle donakaldı. Daniel onun titrediğini görebiliyordu. Gözlerini sıktı ve eliyle alnını ovuşturdu. Onu ikna etmek zor olacaktı, tahmin edebiliyordu çünkü vatan sevgisinin ne olduğunu çok iyi biliyordu. Yine de manasız bu savaşı sürdürmenin anlamı yoktu. "Dinle." dedi. Sesine olabildiğince teskin edici bir hava katmaya çalışıyordu.
"Bu yaratıklar kincidir dedin değil mi? Şu an yapılması en mantıklı şey sığınaklara çekilip ejderhanın kasabayı altüst etmesine izin vermek. Bunun aşağılayıcı bir tarafı olduğunu biliyorum ama binalardan daha önemli şeyler var; mesela insanlar! İnsanlar yaşadıkça Ainhina'yı tekrar inşa edebilirsiniz! Şimdi Behbud'u yakalayacağım ve bunu anlatmaya çalışacağım. Sen de muayenehanenin sığınağına insen iyi olur!"
Almas kolunu yüzüne sürdü ve koşarak uzaklaştı. Çatıdaki kapaktan içeri atladı ve kayboldu. Daniel iç çekti ve ejderhaya döndü. Bir süre daha onu ve ayakları altında kalan, dişleri arasında can veren Ainhina'lıları seyretti. O da aşağı inmek için arkasına döndü. Lulu'dan bir kurt isteyip Almas'a söylediği gibi Behbud'la konuşacaktı. Kapağa doğru birkaç adım yaklaştı ki merdivenlerden gelen paldır küldür bir ses işitti. Merakla kafasını uzattığında gelenin Almas olduğunu gördü. "Sen ne..." demiş ama Almas ona bir omuz atıp çatının kenarına yürümüştü. Onu, elinde tuttuğu yayla ve belinde, içine oklarını koyduğu bir sadakla gören Daniel peşinden atıldı. Hiç düşünmeden yayını geren Almas'ın bileğini yakaladı.
"Ne yapıyorsun sen?!"
"Bırak beni!" diye bağırdı ve çırpındı Almas. Kendini bir şekilde Daniel'den kurtarmayı başarmıştı. Birkaç adım uzaklaşıp "Sığınağa falan inmeyeceğim anlıyor musun?!" dedi. Başını kaldırıp savaşan Ainhina'lılara baktı. "Ejderhayı öldüreceğim!!"
Daniel ne kast ettiğini anlayamamıştı ki Almas'ın yayında tuttuğu oku fark etti. Bu Jakaranda'nın Amasia'ya yaptırdığı ve siyah büyü taşına şekil vererek ürettikleri oklardan birisiydi. Biraz daha bakınca belinin diğer tarafında Yume'nin ona verdiği büyü taşı taşıma çantasının takılı olduğunu gördü. Elini alnına vurup iç çekti. Daniel nedense bu kızı küçük görüyordu. İki gündür büyüde tek bir gelişme emaresi göstermediği için şimdi de başarabileceğine ihtimal vermiyordu.
"Gizlice büyü yapamayacağını biliyorsun değil mi?" diye sordu Daniel. Çok bariz bir şeyden bahsettiği için iki elini açıp başını sallayarak "Büyü parlar!!" dedi. "Hadi diyelim ki büyülü bir ok atabildin, ki hala ejderi öldürüp öldüremeyeceğini bilmiyoruz, kasabadaki herkes sırrını öğrenecek! Gizlice okçuluk yaptığın ortaya çıkacak!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...