Çitin üzerinden hışımla atlayıp arenaya daldı. Bu artık bardağı taşıran son damlaydı. "Nişanlı ha?!" diye bağırdı kendi kendine. Öfkesi attığı her adımda etrafa saçılan kumlardan anlaşılıyordu. Ona kesinlikle yapmaması gereken şeyleri anlatmasına rağmen nasıl böyle patavatsızca davranabiliyordu. Bu kızın dur durağı yok muydu? Ama artık sınırı aşmıştı. Bu kez ona bağırıp çağırıp gitmesine müsaade etmeyecekti. Eli kılıcındaydı. Arenayı yarılamıştı. Bu kez... bu kez onu...
"Sakin ol Civciv!" diye fısıldadı Evan. Arkadaşının kılıcını çekmek üzere olan kolunu yakalamıştı. Gözü dönmüş Daniel onun ne ara yanına geldiğini bile fark edememişti. Öfke krizlerinden birisi gelmişti ve Evan bu sefer onu durdurmanın hiç de kolay olmayacağını biliyordu.
Evan'ın, Yume'yle tanıştıkları günden beri hiç şikayet etmeden yapmayı sürdürdüğü bir şey vardı. Ona sinirlenen insanları yatıştırmaya çalışmak. Her zaman başarılı olduğu söylenemese de Yuva'daki kredisinin çoğunu buna harcadığı tartışmaya açık bir mesele değildi. Eğer Evan araya girip insanların ona karşı duyduğu güven ve sempati sayesinde arabuluculuk yapmayı becermemiş olsaydı büyük ihtimalle Yume'yi çoktan Kuzey Krallığı'ndan sürmüşlerdi. Özellikle birkaç yerde çıkardığı yangınlar başlarını bir hayli belaya sokmuş, insanların onlara bakışının normalleşmesi zaman almıştı. Sonucunu düşünerek hareket ettiği görülmemiş olan bu kızın az da olsa Evan'ın sözünü dinlemesi insanların gözünde Evan'ı daha da saygı duyulur bir adam haline getiriyordu.
Evan'a göre bu hareketleri Yume'yi Yume yapan şeydi. Onun kabına sığmayışını seviyordu. Onu böyle kabul etmişti ve yargılamıyordu. Aynı Daniel'in kibrini yargılamadığı gibi. Kendine verdiği söze sadakatini hala sürdürüyor, kurduğu bağlara sırtını dönmek gibi bir şeyi aklının ucundan dahi geçirmiyordu. Ama en zorlandığı şeylerden biri en yakınındaki bu kişilerin arasındaki bağların kopmamasını sağlamaktı.
Evan, Daniel'in tekrar davranıp yarısına kadar çıkarttığı kılıcı yakaladı ve geri yerine soktu. "Hadi ama Daniel. Her zamanki Yume işte!" dedi. Daniel onu dinlemiyor, şu an ne yapmaya çalıştığını çok iyi bildiği için Evan'ın söylediklerine kulak asmıyordu. İlerlemeye çalıştı ama Evan birkaç hızlı adım atıp önüne geçti. Daniel sağa veya sola davranmaya çalışıyor ama Evan her defasında önüne geçip engelliyordu.
Yume henüz kendisine doğru gelen tehlikeden habersizdi ama kasaba halkı Daniel'in kumlara ayak basmasıyla bir şeyler döndüğünü anlamış ve arena etrafına toplanmaya başlamışlardı. Az önce oyun oynayan çocuklardan da kenar köşede antrenman yapan gençlerden de iz kalmamıştı.
Daniel öfkeli bir şekilde "Çekil önümden Evan." diye fısıldadı. Evan'ın aklına bir fikir gelmiyor, onu nasıl yatıştıracağı hakkında bir plan üretemiyordu. Tekrar kılıcını avuçlayan Daniel'in biraz olsun enerjisini atmasını sağlamaktan başka bir yol yok gibi gözüküyordu. Evan da elini kılıcına götürüp iddialı bir tebessümle birlikte "Çekilmezsem ne olurmuş, ha Daniel!" dedi. Bunu sesli söylemesi Daniel'in hiç hoşuna gitmemiş gibi duruyordu. Ağzını açıp onla laf dalaşına girmek yani tuzağa düşmek üzereydi ki Evan'ın omzu üzerinden kasabalı kızlarla konuşmaya devam eden Yume tekrar gözüne çarptı. Dişlerini sıktı, öfkesi tekrar tavan yapmıştı. "Evan çekil!!" diye bağırdı. Evan işin ciddiyetini kavrıyor, bu kadar basit bir şekilde onu kışkırtamayacağının farkına varıyordu. Daniel'e kendisine saldırmasını gerektirecek bir sebep vermeliydi ama aklına onu kırmadan sinirini kendine yönlendirmesini sağlayacak bir fikir gelmiyor, çaresizce tükenen zihni ona pes etmesini önermeye başlıyordu.
Bu şekilde acı çekmeye devam ederken yanlarına bir kasabalı yaklaştı. Elinde iki tane ahşap kılıç tutuyordu. Genç çocuk, başıyla selam verip "Bunları kullansanız daha iyi olmaz mı efendim?" diye sordu. Daniel ve Evan mevzudan tamamen habersiz olan ona anlamsızca bakarken "Dostça bir müsabaka yaparken gerçek kılıçlarınızı kullanmanıza gerek yok sonuçta, değil mi?" diye ekledi. Evan mevzuyu Daniel'den çok daha önce anlamıştı. Yüzünde ağzı kulaklarına varan bir gülümsemeyle "İşte bu dedi!!" dedi kendi kendine. Daniel çocuğa yanlış anladığını ve Evan'la müsabaka falan yapmayacağını söyledikten sonra Yume'ye doğru ilerlemeye devam etti. Evan ise onun önüne geçmekten vazgeçip kasabalı delikanlıya yaklaştı ve "Evet burada savaşmak hiç mantıklı değil. Yani benim için sıkıntı yok ama Daniel kaybederse kasabası önünde küçük düşer. Bunu istemeyiz." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEMİR BAĞLAR - SİS (tamamlandı)
Fantasy"Sana hep ağlamamanı söylüyordum ya, hepsini unut gitsin. Neyi fark ettim biliyor musun Ugo? Bu bizi biz yapan şey galiba. O böcekler değil, yaratıklar değil, cadılar değil!! SADECE İNSANLAR AĞLIYOR!" IRON BONDS macerası ikinci kitabı -SİS- ile kald...