52. bölüm- Keşke kör olsaydım...

1.8K 89 13
                                    

Arkadaşlar öncelikle bu bölümden sonra iki haftacık ara vermem gerekiyor. Lütfen kızmayın sınavlarım var. Vize haftamdayım ve pazartesi sınavımın olmasına rağmen en azından kısa da olsa bir bölüm paylaşmak istedim. Ve lütfen dua edin şu sınavlardan yüksek not alayım ya. Hasta hasta vize haftası hiç çekilmiyor çünkü. 

Bir de bu bölümde hoşunuza gitmeyen bir şeyler olacak ama kızmayın. Okarekterlere de sövmeyin. Bu durum ileride  çok komik anlara şahit olmanızı sağlayacak. Neyse çok konuşmayayım siz okuyunca ne demek istediğimi anlayacaksınız. Ve bir daha ki bölüm de Ayşe'nin ağzından da anlatacağım. İYİ OKUMALAR :D

MEDİADAKİ  Ayşe ve x karekterimiz :)

GÖKHAN’DAN

Nihayet onu bulmuştum. Sevinçle uçak biletimi, kalacağım oteli ayarladım. Bavulumda hazırdı. Bir tek gideceğim günü bekliyordum. Yani yarını. Heyecandan yerimde duramıyordum. Onu, yıllar sona göreceğimi düşünmekten uyuyamıyordum. Yavaş adımlar ile yatak odamın karşısında ki odaya geçtim. Işıkları açtığımda bütün duvarlarda ki fotoğraflarına bakmaya başladım. O gittikten sonra bu odayı boşaltmıştım. Bütün duvarlara onun büyük boyda fotoğraflarını yapıştırmıştım. Ve tam sekiz yıldır bu odada ağlayıp duruyordum. Yine her zaman ki gibi duvar dibine çöktüm. Elimde ki içkiyi içerken duvarda ki gülen yüzüne baktım. Gözlerimden yaşlar süzülürken ‘’Geliyorum her şeyim. Sana geliyorum.’’dedim.  Ah kalbim onu görmeden yaşamayı hiç bilmiyor ki. Ne kalem kâğıt olmadan yazmayı bilir ne de benim bu kalbim o olmadan yaşamayı bilir. Keşke hiç gitmeseydi.  Yeşil gözlerine bakıp iç çektim ‘’Hadi gittin keşke kalbimi bana geri verseydin. Bak bana her şeyim ben mahvolmuşum. Sen gittikten sonra kayboldum. Gecem gündüzüme karıştı. İçiyorum sarhoş olmak için, seni unutmak için. Ama ne kadar içersem içeyim ne sarhoş oluyorum ne de seni unutabiliyorum. Ne var ne yoksa içimde yıkıldı. Sevgilim sensiz ben bomboşum.’’ Deyip başımı duvara dayadım. Gözlerimi kaparken tek dileğim birazda olsa uyumaktı. Çünkü karşısına bu morarmış, şişmiş gözlerle çıkmak istemiyordum.

**** 

Sabahın ilk ışıklarında uyanıp yollara düşmüştüm. Bavulum elimde, gözlerimde güneş gözlükleri. Sonbaharın, bütün güzelliği hayatımda ilk kez içime düşmeye başladı. Çünkü baharıma, güneşime gidiyordum ben. Kalbim çok hızlı atıyordu. Ve tek şaşkınlığım bugün sekiz yıldan sonra ilk kez yaşadığımı hissediyordum. Havaalanının bankında ne kadar zamandır oturuyorum hiç bilmiyordum. Saat sekiz buçuk olunca benim bineceğim uçağın anonsu geçmeye başladı. Hızla yerimden kalkıp koca koridorda yürümeye başladım. Kulağımda garip bir şarkı yankılanmaya başladı. Gözlerim şaşkınlıkla büyürken hoparlörler den gelen şarkı sesinin artık her şeyin güzel olacağı anlamına geldiğini düşündüm. Çünkü bu şarkı benim Ayşe’ye yazdığım şarkıydı. Bir sanatçıya satmıştım. Ve şu an albümünün yeni çıktığını kulağıma gelen sesinden anladım. Gülümseyerek uçağa bindiğim de hala o şarkı kulağımda ’’Seni özledim’’ şarkısı yankılanıyordu. Gülümseyerek ‘’Seni özledim inatçı keçim’’diye seslice söylendim.

****

Bir insan sevdiğinden uzakta nasıl nefes alabilir ki. Ömrünün sonuna kadar o insana kavuşmayı hiç beklemez mi? Yoksa vazgeçer mi? Hep mutlu son hayal etmez mi?

Ben tam sekiz yıldır bunları düşündüm. Ona kavuşmayı, mutlu bir son yaşamayı düşündüm. Ama şimdi çok tedirginim. Ya her şey beklediğim gibi olmazsa. Ya beni gördüğüne hiç sevinmezse...

Kafamda ki bunca düşünce ile nihayet Venedik’e gelmiştim. Sokak araları hep su olduğu için sandala binip otele öyle gittim. Nihayet sonunda otele de yerleştikten sonra üstüme başıma çeki düzen verip serginin yapılacağı mekânın yakınına gittim. Sergi yarın yapılacağı için son hazırlıklar yapılıyordu. Gözlerim her yerde cennet gözlümü geziyordu ama bir türlü onu görememiştim. Ağaçlardan birine dayanıp tüm dikkatimle onu beklemeye başladım. Ne kadar bekledim bilmiyordum. Ve en sonunda âşık olduğum yüzü görmemle kalbim yerinden fırlayacaktı. Gözlerimden yine yaşlar dökülürken onun hala hiç değişmediğini fark ettim. Sadece giyin imi biraz değişmiş gibiydi. Yani ne bilim daha farklı... Siyah bir kot şort giymiş, üstüne beyaz kısa bir gömlek, siyah arkası uzun ceket ve topuklu siyah botlar giymişti. Saçları dalgalıydı. Ve yürüyüşü daha emin. Yanında ki adamlara bir şeyler söyledi. Sonra kolları birbirine dolayıp yürüyüşe çıktı. Ben tüm dikkatimle ve özlemimle onu izliyordum. Ama çok dalgın görünüyordu. Sanki canı bir şeye sıkılmış gibiydi. Uzun bir caddede tek başına yürümesine devam etti. Bense nemli gözlerim ile yavaş adımlarla onu takip ediyordum.  Kalbim sızlıyordu. İçimden bir şeyler eriyip gidiyordu. Ben bu kadını çok sevmiştim. Ve bunu her hücrem haykırıyordu. Sekiz yıldır ondan uzak kalmanın verdiği tedirginlikle uzaktan ona bakıyordum. Yanına gidemiyordum. Sanırım vereceği tepkiden korkuyordum. Bir mağazanın önünde durup camdan öylece içeri bakıyordu. Merak etsem de yaklaşamadığım için sadece onu seyrettim. Gözlerinden süzülen yaşları elinin tersi ile sildi. Derin bir nefes alıp uzun yolda yürümeye devam etti. Bende onu takip etmeye devam ediyordum. Ama az önce durduğu yere geldiğim de bir kez daha kendime lanet edip ağlamaya devam ettim. Bebek kıyafetlerinin olduğu bir mağazaydı burası. Demek ki hala acı çekiyordu. Ve hala benden nefret ettiği kesindi. Caddenin ortasında şarkı söyleyip dans eden insanların yanından hiçbir tepki vermeden geçti. Adımları şimdi daha yorgundu, daha bitkin. Bir deniz kenarında ki parkın bankına oturup yaslandı. Öylece denizi seyrediyorken ben yavaş adımla ona yaklaşmaya başladım. Kalbim git gide hızlanıyordu. Nefes alış verişlerimi duyuyordum. Ona şu an sarılmak ve buradan alıp evimize götürmek istiyordum. Ben ona yaklaşırken deniz kenarına yanaşan bir yat ile olduğum yerde durdum. Ayşe gülümseyerek kalkıp yattan inen uzun boylu adama sımsıkı sarıldı. İçimde oluşan kıskançlık dürtüsünü atamadan adamın Ayşe’nin yanağına bıraktığı uzun öpücük ile yıkılmıştım. Ben onu bu kadar çok özlerken o çoktan kendine yeni bir düzen kurmuştu. Adam Ayşe’ye yeniden sarılıp ‘’Aşkım’’dedi. Türkçesi tam iyi olmasa da anlaşılıyordu.

‘’Çok bekledin mi?’’diye yine Ayşe’ye soru sorduğunda o başını iki yana salladı.

‘’Hadi o zaman gidelim sana sürprizim var.’’deyip Ayşe’yi ellerinden tutup yata bindirdi. Gözlerimden yaşlar süzülürken hala şaşkınca onlara bakıyordum derin derin nefes almaya çalışırken adımlarım geriledi. Bir ağaç kenarına sırtımı sürterek çöktüm. Ellerim yumruk olmuştu. Olduğum yerde titriyordum. Ve neredeyse kriz geçirmek üzereydim.  Ben onu unutamamışken o beni çoktan unutmuştu. Ve bu içine tükürdüğümün aşkının kalbime verdiği acı şu an beni öldürüyordu. Nefesim tıkanmıştı sanki. Nefes alamıyordum. Nemli gözlerim kırgınlıkla yeniden onlara döndü yine gördüğüm şeyle kahrolmuştum. Ayşe adamın yüzünü elleri arasına almış alnını alnına dayamıştı. Ve âşık olduğum gülüşünü bana değil bir başkasına gösteriyordu. Ve ben şu an ölüyordum.

‘’Ben her gün sensizliği artık yaşamamak için dua ederken, sen başkasının gözlerinde yaşamışsın cennet gözlüm. Hem de şimdi benim kör olmayı çok isteyeceğim kadar o adamla güzel yaşamışsın.’’deyip yavaş adımlarla ayağa kalktım. Yıkılmış, yaralanmış bedenim otele doğru adımlar atarken her saniye dönüp ardıma bakıyordum. Onu bu kadar çok özleyen ben sarılmalıydım. O adam değil ben…

LÜTFEN YORUMLAR GELSİNNNNNN!!!!!!!! LÜTFEN AĞLAYACAĞIM ARTIK :(

TESADÜFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin