Asrın arkadaşının sözleri ile neşeli bir kahkaha attı.
"Dostum senin içinden Nostradamus mu çıktı? Hayırdır, bugün epey kehanette bulundun."
Doğan kırgın bir ifade ile arkadaşını cevapladı.
"Tamam. Tamam, konuşmuyorum. Ama şunu bil ki, sadece şu an içimden geçen hisleri dile getirdim. Dalga geçerseniz bir daha asla konuşmam."
Sinan muzipçe sırıttıktan sonra, hızla yüzünde ki ifadeyi değiştirdi. Rol yaptığını arkadaşlarına belli etmemek için başını eğdi ve mutsuz bir ses ile konuştu.
"Ben gelmiyorum dostum. Siz ikiniz orada hayallerinizin hatunlarını bulacaksınız. Bende tek başıma kukumav kuşları gibi sizi seyredeceğim. Yok öyle bolluk. "
Asrın ve Doğan şaşkın gözlerle arkadaşlarına baktılar. Karşılarında boynunu bükmüş arkadaşlarının sözlerine önce inansalar da sonrasında, Sinan'ın muzip gülümsemesi ile neşeli kahkahalar eşliğinde, keyifli sohbetlerine devam ettiler.
Üç gence de hafta sonu yaptıkları kaçamak çok iyi gelmişti. Üzerlerinde ki ölü toprağı atmış ve yeni haftayı dinç bir şekilde karşılamışlardı. Üçü de cuma gününe kadar, topladıkları enerji sayesinde işlerine rahatlıkla motive olmuşlardı. Cuma günü, Doğan her iki arkadaşını da tek tek aramış ve herhangi bir aksilik çıkarmamaları için programlarını teyit etmişti.
Asrın işi bittikten sonra, evine gitti ve hazırladığı valizi ile birlikte Ares'i de alıp, evden ayrıldı. Önce Ares'i hayvan otellerinden birine bıraktı. Sonra da arkadaşları ile buluşmak için havaalanının yolunu tuttu.
Üç genç adam hafta sonunu geçirmek için yola çıkarken, Üç afet kızımızda bir sonra ki gün için plan yapıyordu.
"Daha önce de detayları ile anlattığım gibi, yarın sabah dokuzda yola çıkıyoruz. Önce kalacağımız otele yerleşiyoruz. Sonrasında da biraz önce sırasıyla anlattığım işlerimizi hallediyoruz."
Selin'in bir avukat edası ile anlattığı her şeyi, iki arkadaşı da pür dikkat dinlemişti. İki kızda başlarını onaylar bir şekilde salladı. Selin, İrem'e döndü.
"Ne anladığını anlatır mısın İrem."
"Ya kızım, sen beni geri zekalı mı zannediyorsun? Tamam esprileri biraz geç anlıyor olabilirim ama salak da değilim. Sabah dokuzda kalkacağız. Sonra evden çıkacağız ve otele geçeceğiz."
"Kuzum sabah dokuzda kalkmayacağız, saat dokuzda evden çıkacağız."
İrem sinirle Dilara'ya döndü.
"Kapasana sen çeneni Diloş! Hafta sonu sabahın köründe niye evden çıkıyoruz? Saat dokuzda kalksak olmaz mı? Otel kaçmıyor ya?"
"Olmaz uyuyan güzel, olmaz! Sen izin almadığın için zaten iki gün kalacağız. Bari bu iki günün keyfini doya doya çıkaralım. Biraz deniz ve güneş bizimde hakkımız. İstersen otele gidince uyuyabilirsin."
İrem arkadaşına burun kıvırarak baktı.
"Tabi, tabi! Bende hemen inandım. Otele gider gitmez, soluğu ya denizde ya da havuzda alacaksınız ve beni de yanınızda sürükleyeceksiniz."
"İrem, sende bir hafta sonu uyumasan ne olur sanki. Senede bir kez bu organizasyon yapılıyor. Hem iki yıldır da bu geceye katılamıyoruz."
İrem arkadaşlarına gülümsedi.
"Bence çok bir şey kaybetmedik. Dernek ile gittiğimiz organizasyonlar çok daha eğlenceli oluyor."
İrem'in çocukluğundan beri, dans etmek vazgeçilmez tutkusuydu. Dans ettiği zaman kendisini bambaşka biri gibi hissediyordu. Daha kendine güvenen, kendisi ile barışık ve özgür biri oluyordu. Sahneye çıktığında izleyenleri kendine hayran ediyordu. Sahne ışıkları ve müzik içindeki gerçek İrem'i ortaya çıkarıyordu. Sahneye çıktığında çıtı pıtı, narin kız bir anda devleşiyordu. Okula, başladıktan kısa bir süre sonra, bir folklor derneğine kayıt olmuş ve vazgeçilmez tutkusunu bırakamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Kuşu
General FictionFarklı kültürler olmasa da, farklı iki aileden gelen iki insanın hayat hikayesi. Birisi sevgi ve şefkat ile büyütülen bir adam . Diğeri ise sevgiyi başkalarında aramış bir kadın. Bakalım ikisinin hayatı, bir şekilde kesişince neler olacak.