Sabahın ilk ışıkları, İstanbul'un kalabalık kargaşasının üzerinde yavaş yavaş kendini gösterirken, bu şehrin insanları çoktan uyanmış ve günün koşuşturmasının içine dalmıştı. Yollar akın akın insanlarla dolarken, aynı karınca sürülerini andırıyorlardı. Yirmi dört saat boyunca uyumayan bu şehrin akşamı kadar, sabahı da bu şehri sevenler için harika olsa da gürültüyü ve keşmekeşi sevmeyenler için, bu acı bir ızdırap halini alıyordu.
İrem de aslında bu insanlardan birisiydi ama arkadaşları ile birlikte aynı evi paylaşmanın keyfi, bu ızdırabı hafifletiyordu. Bundan sonra onun için yeni bir yaşam başlıyordu. Genç kız, ilk iş gününün heyecanı ile sabah erkenden uyanmış ve arkadaşlarına kahvaltı hazırlamak için mutfağa girmişti. Kahvaltı sofrasını hazırlarken, yaşadıkları serüven dolu son bir buçuk ayı düşünüyordu.
Asrın'a iş teklif ettiği gün, hayatlarının miladı olmuştu. Otelden ayrıldıktan sonra evlerine gitmişler ve uzun uzun konuşup, gelecekle ilgili planlar yapmışlardı. Bu planların en önemlisi ise, bir arada yaşamaya devam etme kararları olmuştu. Ne olursa olsun, ne Dilara ne de Selin aileleri ile oturmayacaklarını söyleyip, İrem'i birlikte oturmak için ikna etmişlerdi. Daha sonrasında ise, iki kız heyecan içinde ailelerini aramış ve İstanbul'a taşınacaklarının müjdesini vermişti. İki arkadaşının ailesinin de mutluluk çığlıkları, telefondan dışarıya taşıyordu. Arkadaşlarının neşeli tavırları ve yüzlerinde gördüğü mutluluk, İrem için her şeyden önemliydi ve genç kız ne kadar doğru bir karar verdiğine bir kez daha emin olmuştu. Onlar yıllardır, onun için burada ailelerinden ayrı yaşamaya katlandı ise, kendisi de İstanbul'un keşmekeşine katlanacaktı.
İki kızın da ailesi, önce onlardan ayrı yaşamalarına karşı çıksalar da ne Dilara, nede Selin'in kararlarını değiştirememişti. Bu yüzden iki aile çareyi Dinçer'in oturduğu apartmanda onlara uygun bir daire kiralamakta bulmuşlar ve bu konuda kızlarının itirazlarını asla kabul etmemişlerdi. Meral Hanım kızının itirazına sert bir şekilde karşı çıkmıştı.
"Burası İstanbul küçük hanım! Burada doğmuş ve büyümüş olabilirsin ama Muğla kadar güvenli olmadığını ikimizde biliyoruz. Hem, ağabeyinin size ne zararı olabilir ki? Bence zarardan çok yararı olacaktır. Ayrı evde yaşamak istedin. İstemesek de seni kırmamak için kabul ettik ama bunu asla kabul edemem. Ayşe hanımla da konuştum. O da benimle aynı fikirde ve biz o evi tutuyoruz."
Meral hanımın sözlerinin aynısını Ayşe hanımdan da duyan kızlar, başka seçeneklerinin olmadığını anlamış ve her ne kadar istemeseler de kabul etmek zorunda kalmışlardı.
Aslında Dilara ve İrem için Dinçer ile aynı apartmanda olmaları problem değildi. Onların tek düşündükleri kişi Selin'di. Selin her ne kadar Dinçer'i unuttum dese de onu gördüğünde neler olacağını, iki kızda bir türlü kestiremiyordu. Ve bu yüzden ikisi de arkadaşlarının üzülmesini istemiyordu.
Ailesi İstanbul da yaşayacakları yeni evlerini hazırlarken, afet kızlarımız bir yandan evlerini topluyor, bir yandan da işlerine gidip geliyordu. Üçü de istifalarını vermişti. İş yerlerinde ki yasal çalışma süreleri bittikten sonra, orada bulunan arkadaşları ile vedalaşıp bundan sonra hayatlarını devam ettirecekleri İstanbul'a doğru yola çıkmışlardı.
Keyifli ama yorucu geçen bir yolculuktan sonra, sonunda afet kızlarımız Dilara'nın ailesinin evine gelmişlerdi. İçeri girdiklerinde onları heyecanlı ve mutlu bir kalabalık bekliyordu. Selin ve Dilara'nın ailesi kızları sayesinde tanışmış olsalar da yıllar içinde birbirleri ile kaynaşmış ve bir aile gibi olmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Kuşu
Aktuelle LiteraturFarklı kültürler olmasa da, farklı iki aileden gelen iki insanın hayat hikayesi. Birisi sevgi ve şefkat ile büyütülen bir adam . Diğeri ise sevgiyi başkalarında aramış bir kadın. Bakalım ikisinin hayatı, bir şekilde kesişince neler olacak.