Merhaba canlarım, sizi çok beklettiğim için üzgünüm. Umarım bu bölümü de beğenirsiniz. Sizleri seviyorum. Öpüldünüz.
Gece, kara perdesini sessizce geri çekip, yerini yeni başlayan güne yavaş yavaş devretmişti. Sonbaharın ılık güneşi insanlara gülümseyerek günaydın derken, sıcaklığı hala insanların içini ısıtmaya yetiyordu. Hafta sonu olmasına rağmen birçok kişi rutin koşturmasına çoktan başlamıştı bile.
Yeni başlayan gün, birçoğumuz için diğer günlerden pek farklı olmasa da afet kızlarımız için, bu gün hiçte alelade sayılacak bir gün değildi. Çünkü, bugün İrem'in hayatının en büyük dönüm noktalarından biri gerçekleşecekti. Genç kız, ona aşkın ve güvenin ne olduğunu öğreten adamın yüzüğünü, tüm sevdiklerinin arasında parmağına takacak ve onunla bir ömrü paylaşmak için ilk adımı atacaktı. Bunun mutluluğu ve stresi içinde genç kızımız da güne merhaba demişti.
İrem'in bu zamana kadar hayalini dahi kuramayacağı kadar güzel ve oldukça yoğun geçen günlerden sonra, sonunda beklenen gün gelip çatmıştı.
Meral hanım ve Mert beyin evinin içinde neşeli bir koşturmaca hüküm sürüyordu. Meral hanımın isteği üzerine Afet kızlarımız bir gece önce gelmiş ve gece orada kalmışlardı. Ayşe Hanım, Recep Bey ve Pelin sabahın erken saatlerinde gelmiş, iki aile sabah kahvaltılarını birlikte yaptıktan sonra, Mert Bey ve Recep Bey ayak altında dolaşmamak için bahçeye çıkmışlardı.
Meral hanım, yardımcısı ile yemek için hazırlık yaparken, Ayşe hanımda kızlar ile birlikte elleriyle hazırladığı aperatifleri mutfağa taşıyordu. İrem bir an durdu ve hummalı bir koşturma içindeki sevdiği insanları tek tek inceledi. Onları seyrederken farkında olmadan gözünden bir damla yaş süzüldü. Bu insanların hiçbiri kanından değildi ama hepsi de canından öteydi. Kendi kanından olanlar, bugüne kadar ona hiç değer vermemişti ama canından olanlar her zaman olduğu gibi yine onun mutluluğu için çabalıyordu. Ne güzel demişti Nazım usta kitabında, "Kan konuşmaz" diye. Evet, önemli olanın kan olmadığını şimdi bir kez daha yaşıyordu İrem. Gözünden akan mutluluk göz yaşını belli etmeden sildikten sonra, en içten gülümsemesi ile bir an için kendisini soyutladığı, o hummalı koşturmanın içine tekrar daldı.
Hazırlıklar son sürat devam ederken, Dinçer'in geldiğini kimse fark etmemişti. Genç adam mutfağın kapısına sessizce yaslandı ve annesine heyecanlı, heyecanlı bir şeyler anlatan, kalbinin tek sahibini hayran bakışlarla seyre daldı. Selin kendinden geçmiş elleri, kolları, hatta tüm mimikleri ile anlatmasına devam ederken, annesi de onun anlattıklarına neşeli kahkahası ile cevap veriyordu. Dinçer istemsizce gülümsedi. Kim bilir yine neler anlatıyordu bu deli kız? Genç adam, mutluluğun resmini çiz deseler herhalde şu anın resmini çizmek isterdi. Hayatındaki en değerli üç kadın bir aradaydı ve annesi ile sevdiğinin kızın, birbirlerine olan içten sevgisi gözlerinden okunuyordu. Dinçer, daldığı düşüncelerden Ayşe hanımın sesi ile sıyrıldı ve bakışlarını ona çevirdi.
"Benim yakışıklı oğlumda gelmiş. Hoş geldin Dinçer'cim. Nasılsın oğlum?"
Genç adam, karşısındaki kadının mavi gözlerinde de aynı sevgi parıltılarını gördüğünde, kalbine doğru kişiyi seçtiği için minnet ile teşekkür etti. Gülümseyerek, ona sevgi ile bakan kadının yanına gitti. Kadını sevgi ile kucakladıktan sonra, yanağına bir öpücük kondurdu.
"İyiyim Ayşe teyzem. Sen nasılsın?"
"Gördüğün gibi Dinçer. Keşke her günümüz böyle güzel ve mutluluk içinde geçse. Bugün kızlarımızdan birinin başı bağlayacağız. Darısı diğerler iki kızımın da başına inşallah."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Kuşu
General FictionFarklı kültürler olmasa da, farklı iki aileden gelen iki insanın hayat hikayesi. Birisi sevgi ve şefkat ile büyütülen bir adam . Diğeri ise sevgiyi başkalarında aramış bir kadın. Bakalım ikisinin hayatı, bir şekilde kesişince neler olacak.