Mutluluk nedir diye soracak olursanız, Dilara ve Doğan için mutluluğun tanımı, aşk ile derinliklerine daldıkları gözlerde saklıydı. İki genç, günlerdir içlerinde büyüttükleri tüm hisleri birbirlerine sadece sözlerle değil, bakışlar ve dokunuşlarla da anlatıyorlardı. Genç adam haftalardır mahrum olduğu o güzel kokuyu ciğerlerine hapsetmek için, derin derin içine çekerken, kız da adamın uzamış sakallarını sevgiyle okşuyordu.
"Seni çok seviyorum güzelim. Seni o kadar çok seviyorum ki, yüreğim bile bu sevgiyi kaldıramıyor. Hiçbir zaman ilk görüşte aşka inanan bir adam olmadım. Her zaman kalbimle değil, mantığımla hareket ettim ama her şey seni o kapının önünde gördüğüm ilk an değişti. Bu zamana kadar bildiğim tüm doğrular seninle birlikte silindi. Seni ilk gördüğüm anda beynim çalışmaz oldu ve tüm yetkiyi kalbime devretti. Benim gibi bir adamı mecnuna çevirdin. Buna kızmalı mı yoksa sevinmeli miyim bir türlü bilmiyorum. Tek bildiğim, sensiz bir hayat benim için sadece acı ve mutsuzluk demek. Ben saçma sapan bir kıskançlık yüzünden hem seni hem de kendimi üzdüm ama lütfen bir daha birbirimize gereksiz yere acı çektirmeyelim."
Dilara başını Doğan'ın boyun çukuruna koyup, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığında genç adam çok şaşırmıştı. Çünkü bu hareket Dilara'nın yapısına oldukça tersti. Dilara duygularını rahatlıkla gösteren biri asla olmamıştı. Her zaman için hislerini ortaya döken ve sevgisini gösteren kişi Doğan olmuştu. Genç adam sakinleştirmek için kollarında ağlayan sevgilisine daha sıkı sarıldı.
"Şışt. Lütfen böyle yapma bebeğim. Sen böyle üzüldüğün zaman ben kahroluyorum. Yaptığım eşekliği yüzüme vurma ne olur."
Dilara içindeki tüm acıyı göz yaşları ile uzun bir süre akıttıktan sonra, içini çekerek başını kaldırdı. Doğan ağlamaktan kızarmış burnuna küçük bir öpücük bıraktıktan sonra, çapkın bir gülümseme ile konuştu.
"Beni bu kadar sevdiğini ve özleyeceğini bilseydim, seni asla üzmezdim prenses."
Dilara yapmacık bir sinirle omzuna vurunca, genç adam neşeli bir kahkaha attı ve kızın elini öptü.
"Kocaya el kalkmaz! Kocaya kalkan ellerin taş olduğunu kimse söylemedi mi sana?"
"Sen benim kocam değilsin."
"Ama yakında olacağım."
"Desene o zamana kadar sana bol bol vurabilirim."
Dilara'nın sözü ile iki gençte gülümsedikten sonra, Doğan tek kaşını kaldırdı ve onaylamaz bir ifade ile başını iki yana salladı.
"Erkeğe şiddete hayır! Kadın şiddeti gören bir erkek olarak, bundan sonra tek amacım kadınlardan şiddet gören erkekleri savunmak olacak."
Dilara yüzünü buruşturarak ona baktı.
"Espri anlayışın yıkılıyor Doğan! Senden daha iyilerini beklerdim."
Genç adam tüm evi çınlatan bir keyifli bir kahkaha attı.
"Tamam bebeğim sen iste yeter. Senin beklentini hemen karşılayabilirim." dedikten sonra, genç kızın dudağına küçük bir öpücük kondurdu ve sözlerine devam etti.
"Seni ilk gördüğüm ve kalbimi sana verdiğim günün yıl dönümünde karım olmanı hayal ediyorum. Hayatıma ışık gibi girdiğin o günün yıl dönümünde hayat arkadaşın olman için evet demeni istiyorum. Bu isteğim, beklentini yerine getirdi mi?"
Doğan karşısında şoke olmuş kıza sırıtırken, Dilara ona ölü balık gibi bakıyordu.
"Se..Sen beklentimin çok üstünde bir performans sergiledin Doğan ama henüz ortada evlilik teklifi bile yokken, düğün tarihine karar vermek pek mantıklı değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Kuşu
General FictionFarklı kültürler olmasa da, farklı iki aileden gelen iki insanın hayat hikayesi. Birisi sevgi ve şefkat ile büyütülen bir adam . Diğeri ise sevgiyi başkalarında aramış bir kadın. Bakalım ikisinin hayatı, bir şekilde kesişince neler olacak.