Saatlerdir çalan telefonun sesini henüz yeni fark etmişti Semih. Şirkete geç kaldığını anlayarak hızla üstünü değişti. En güzel takım elbisesini giydikten sonra şirkete doğru yola koyuldu. Melih bey bugün ona iş ile ilgili püf noktaları anlatacak, şirkete dair tüm bilgilere sahip olacaktı. Seri bir şekilde ofise geçerek Melih beyi bekledi. Masasının baş ucuna babasının kırık camlı resmini koymuştu. Gözlerini fotoğraftan ayırmıyor, her seferinde babasını özlüyordu. Geçmişe dönmeyi öyle çok istiyordu ki... Babasına tekrar sarılmayı ve o gün tüm suçun Hülyada olduğunu anlatmayı... Her gün babasının kabuslarıyla uyanmak Semih’e o anı acı bir şekilde yaşatıyordu.
Melih bey kapıya vurarak içeri girdi. Kısa bir selamlaşmanın ardından hal, hatır sordular. Masanın üzerinde duran çerçeveyi dikkatle inceledi Melih. Sonra hüzün dolu bir sesle “Baban mıydı?” dedi. Semih kendisine ait olmayan bir tavırla sert bir şekilde aniden fotoğrafı aldı. “Lütfen bu konuya girmeyin!” Melih bey şaşkın gözlerle Semih’i pür dikkat izliyordu. “Kusura bakma evladım, anlıyorum...”
Semih kravatın sıkılığını gevşetirken Melih bey şirketin telefonuyla ortamı yumuşatmak için iki kahve söyledi. Sonra sırasıyla planlarından bahsetti. Büyük düşmanını nasıl devireceklerini anlattı. Konu içerisinde kaybolan Semih çoktan geçmişini kısa süreliğine de olsa unutmuştu. Sevda’nın ve kendisinin nefret ettiği insana karşı olan öfkesi ona düşünmeyi unutturuyordu. Kahvelerin de gelmesiyle beraber Melih beyin her kelimesine tüm dikkatini verdi. Onu içtenlikle dinledi ve ilk günden işe koyuldu. Otelin tüm sponsor firmalarını şirketlerine ortak olarak satın aldı.
•
Günden güne büyüyen Semih, bulunduğu civarda en çok tanınan iş adamı olmuştu. Plan gereği Zafer’in otelinin yakınına daha lüks bir semt yaptırmış ve uygun fiyata satışa sunmuştu. Bu sayede potansiyel müşterilerin hepsini o çekecekti. Otelin tüm gelirleri azaldığında karakterden yoksun adam öfkeyle Semih’in kapısına dayandı. Semih çevresini duvar gibi saran korumalarıyla adamın yanına indi. Adam ağza alınmayacak küfürleri saydırırken susması sadece Semih’in bir işaretine bağlıydı. Korumalar iri yarı bedenleriyle adamın kolunu tersten kilitleyerek patronlarının karşısında diz çöktürdüler. Semih gülerek söze başladı. “ Bugünü hatırladın mı?” Adam yumruklarını sıkmış, kaşlarını çatmış Semih’e bakıyordu. Semih sözlerine devam etti.
Bir adım daha adama yaklaşarak “Hayatta hiç bir zaman insanları ezmemelisin. Senin karakterin para olduğu için para kadar kirlenmiştin. Kapıma ne için geldiğini biliyorum. Artık otelin beş para etmez oldu. Senin burada kemiklerini kırmam sadece bir emrime bağlı ama ben senin kadar acımasız olmayacağım. Sana uygun bir teklifim var. Otelinin elde edemediğin bir yıllık gelirini 3 katıyla sana ödeyeceğim ancak sen de bu şehirden tüm eşyanı toplayıp gideceksin ve otelini bana satacaksın.” dedi.
Adamın gözleri hayretle büyümüş, öfkeyle dişlerini sıkmıştı. “Asla...” diye bağırdı Semih’e. “Asla o oteli benden alamayacaksın!” Semih bu sözlerin üzerine korumaların işaret verdi ve tam iri yarı adamlar Zaferi havaya kaldırıp yere çalacakken bağırmaya başladı. “Tamam, tamam, dur! Oteli sana vereceğim ve bu şehirden gideceğim ama unutma ki bunların hesabını sana soracağım.” Semih arkasını dönmüş ofisine doğru ilerlerken güldü. Korumalarına işaret ederek “Salın gitsin şu zavallıyı!” dedi. Emirlerine sadık olan korumalar bir taş gibi aniden yere bıraktılar adamı ve “Kaybol!” dediler. Ofise çıkan Semih babası gibi gördüğü iş ortağına sarıldı. O da camdan izlemişti tüm olan biteni. “Sence satacak mı dersin?” sorusunun cevabını zaten biliyordu Semih. Elbette satacaktı. Planlarının kusursuz işlemesi bir yana Semih hala içinden Melih beyin ona bu kadar iyi olmasını sorguluyordu. Siyah rahat koltuğuna oturarak geriye doğru yaslandı. “Onca şeyi neden benim için yaptın?” Melih tebessüm etti. “Yıllar önce senin kadar temiz ve yüreği cesur bir kızım vardı. Ben iş görüşmelerine gittiğim sırada onu kaybettim. Gözlerinin içi güldüğü zaman baktığı her yeri sanki cennete çevirirdi. Benim kızım öldü evladım. Şu hayatta yalnız kaldım ve seni tekrar evladım bildim. İşte bu yüzden sana yıllardır sahip çıkıyorum.”
Semih, Melih beyin yaşadıklarına çok üzülmüştü. Aynı zamanda içinde yankılanıp duran sorunun yanıtını da almıştı. Bu Sevda’nın babası olamazdı. Çünkü onun kızı ölmüştü.
“Teşekkür ederim baba,” dedi Semih Melih beye sarılarak. Sanki ona sarıldığında o gün babasına sarılır gibi hissetmişti. Bir anda o güne dönmüştü. Melih bey Semih’in ağladığını fark etti. “Ne oldu evladım, iyi misin?” Semih’in soruya olan cevabı sadece gözyaşlarıydı. Masasına geçerek kısa bir süre kolları arasına kapadı yüzünü. Sonra masanın üzerinde babasının resmini aradı. Aniden telaşa kapılan Semih “Babam... Babam nerde, kim aldı onu?” dedi korkuyla. Melih bey dolabın içinden aldığı çerçeveyi Semih’e uzattı. “ İşte burada evladım. Onu senin için yaptırdım. Üzme kendi sen suçlu değilsin.” Semih o an çok mutlu olmuştu. Bir kez daha ayağa kalkarak Melih beye sarıldı ama Melih beyin onu bu kadar iyi tanıması, üstelik babası hakkında ona hiç bir şey anlatmadığı halde ‘sen suçlu değilsin’ demesi onu kuşkulandırmıştı.
Şirkette işleri bitmesinin ardından eve dönen Semih özlemle Sevdasına sarıldı. Oteli kazandıklarını ve artık o karaktersiz herifin kendilerini rahatsız edemeyeceğinin haberini verdi. Bu haberle birlikte Sevda Semih’e daha sıkı sarılarak onunla gurur duyduğunu söyledi. Melih bey konusu hakkında kuşku etmemesini de anlattı Sevdaya. Adamın kızının öldüğünü duyan Sevda üzüldüğünü dile getirdi.
Yine bir iş günü dönüşü eve geldiğinde Sevdayı bulamamıştı Semih.
Öfke ve kaybetme korkusuyla evi birbirine kattı. Onu kaybetmek istemiyordu. Yoksa Sevda onu kullanmış mıydı? O babası sandığı adamdan kurtulmak için bir araç mıydı yani Semih?
Aklında yüreğini ve ruhunu kemiren sorularla baş başayken telefonu çaldı.
Telefonda aldığı haber ile gözyaşlarını tutamayarak dizleri üzerine çöktü.
Konuşan onun tek parçasıydı hayattan.
Gözyaşlarına sebep olan insan Sevdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen de Ö(z)lüyor musun?
RomanceYanan bir odunun ateşi tekrar geri sönemez, Asla aynı yağmur damlası aynı yere inemez, Dert dertsizle giderilmez. Korku kaçtıkların kadardır. Cesaret yüzleştiklerin. Vicdan karakterin. Hayatı yaşadığın kadar mısın? Yoksa acısı kadar mı? Tebes...