Tebessümü dünyayı aydınlatan çocuklara nasıl kıyabiliyorsunuz? İnsanlıktan uzak bir yaşamda göz yaşlarının akmasıyla toprağın ağlayacağı o çocuklara neden kıyıyorsunuz?
Kendimizden o kadar çok uzaklaştık ki, yüreğimizde barındırdığımız insaniyetimizi öldürüp insafsızlığımızı yaşatmışız. Sokaklarda yaşayan binlerce çocuk ve hepsi annesiz babasız... Kendinize yapılmasını hoş görmediğiniz şeyleri başkalarına yaparken nasıl hoşnut olabiliyorsunuz?
Bunları yapan gerçekten biz miyiz?
Küçük çocuklara şiddet uygularken güçlü olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
Başkalarının hayatını karartırken kendi hayatınızın aydınlandığına mı inanıyorsunuz?
Başkalarını kırarak kendinizi tamir edemezsiniz. En çokta şu hayatta kimseye zararı olmayan o masum kalplere sahip çocukları.
Onların hayalleri belki gök yüzünde olan uçurtmaydı, belki bayramda kapı, kapı gezerek ceplerine koydukları şekerlerdi.
Ama istismar değildi!
Şiddet değildi!
Sokağa atılmak değildi!
Karton kağıtlar üzerinde yatarak, annesine babasına sarılmaksızın soğuk betonlara sarılarak ağlayan çocukların hak ettiği hayat bu merhametsizlik değildi!
Oysa size o masum kalplerden bahsetmek istiyorum. Şu hayatta yıldız dahi olamayan insanlardan bahsetmek istiyorum.
Küçük bir çocuk... Annesi ölmüş babası onu terk etmiş. Sokağın aralığında soğukta karton kağıtları kendine battaniye edinmiş yetim bir çocuk...
Yanına yaklaşıyorum ve soruyorum “ Orada yatmak başını acıtmıyor mu, Neden evine gitmiyorsun?”
Gözyaşları damla, damla küçük yanaklarından süzülürken cevap veriyor. “ Canımı o kadar çok acıtan şey var ki abiciğim artık bu acıları hissetmez oldum.”
Sözlerini duyduğumda içim parçalanıyor ve karnının aç olup olmadığını merak ediyorum. “ Nasıl geçiniyorsun bu soğukta hiç kimsen yok mu senin?”
Yine o kan dondurucu cevap...
“ Annem küçükken ölmüş, babam ise beni sokağa attı. Çorap satarak geçiniyorum.”
“ Çorap mı? Bir çorap parası yetiyor mu karnını doyurmaya?”
O an soruma verdiği cevap ile tüm bedenim sarsılıyor.
“ Halimize şükür be abiciğim”
İşte böylesi acıların altında hayata masum gözlerle bakan bir çocuk... İsyan etmeden halimize şükür diyebilen bir çocuk...
Peki biz en ufak acı ile karşılaştığımızda hemen sitemlere kapılmıyor muyuz? Halimize şükretmek yerine her şeyden tüm hayattan nefret etmiyor muyuz? Ne kadar acımız var ki?
Bizler yaşamış olsaydık bu hayatı asla bir başkasını incitir miydik?
Bir daha asla çocuklara şiddet gösterir miydik? Acı bir çocukluğumuz olsa hiç acıtır mıydık?
İşte bilmediğimizden acıttık ve acınası hale geldik.
Artık kendimize gelelim.
Bizler kendimizden uzak oldukça tüm dünyaya yakın olmuşuz ne manası var? Acı vermekten başka?
Öyleyse,
Bir gün değişmek için bir adım atalım, yetim çocukları mutlu etmekle başlayalım
Elbette çevremizde böyle çocuklar görmüşüzdür onlara sahip çıkalım ve asla incitmeyelim.
Unutmayalım onlar geleceğin bizzat kendileridir.
Geleceğimize sahip çıkalım.
Eğer ki bir şeyler ters gidiyorsa, şöyle düşün
Acaba kendini kaybettin mi?
Ve iyi olan seni özlüyor musun?
Yoksa sen de kendinden uzak ta ölüyor musun?
Seçim senin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen de Ö(z)lüyor musun?
Roman d'amourYanan bir odunun ateşi tekrar geri sönemez, Asla aynı yağmur damlası aynı yere inemez, Dert dertsizle giderilmez. Korku kaçtıkların kadardır. Cesaret yüzleştiklerin. Vicdan karakterin. Hayatı yaşadığın kadar mısın? Yoksa acısı kadar mı? Tebes...