Karanlığın matemi çökmekteydi Semih’in üzerine. Yalnızlığın verdiği acı onu sessiz çığlıklara hapsetmişti. Acılarıyla acımasızlaşmış bir insandı Semih. Ellerinden tutan tek umut kaynağı Sevdasıydı ve Semih onu da kaybetmişti. Artık çıkmaz sokaktaydı. Mutlulukları sahte, yaşayışı ölü gibiydi. Pencerenin kenarına oturmuş ağlayarak yağmurun yağmasını izliyordu. Sevda’nın gitmesiyle beraber şirketi bırakmıştı. İnzivaya çekilmiş kendi iç sesiyle baş başa kalmıştı. Ömer ara sıra ağlıyor, Semih ise Ömer’e baktıkça Sevdayı hatırlıyor gözyaşlarına gömülüyordu. Her gün monoton bir şekilde pencerenin önüne geçip sabahtan akşama kadar Sevda’nın tekrar gelmesini bekliyordu. Kimi zaman babasını hatırlıyor, kimi zamansa aldatılan annesini...
Dertlerini yalnız Ömer’e anlatıyordu. Ağlayarak “sende benim gibi acı çeken olma evladım” diyordu.
Aylarca Sevdayı bekledi Semih. Ancak bir kez olsun pencerenin ardında baktığı yoldan onun umudu gelmemişti. Artık tamamen gittiğine inanmıştı. Onu kaybettiğine inanarak kendisini kaybetmişti.
Yine bir sabah uyandığında 1 yaşında olan Ömer’i kucağına alarak parka indi. Sevdaya çok benzeyen bir kadın gördü. Kadın ağlamaktaydı. Yanına oturdu. Teselli edecek bir ses tonuyla “ Sen de mi yalnızsın” dedi.
Kadın başından geçenleri anlattı. Bir umutla evlendiğini ve inandığı adamın onu yalnız bıraktığını anlattı. Semih kadının gözlerinde Sevdayı görmüştü o an. Ona sahip çıkacağını söyledi. “Benimde kimsem yok, kimim varsa öldü şu hayatta. Ben senin daima yanında olacağım” dedi. Kadın hamile olduğu halde Semih onu karnında ki bebeğe rağmen kabul etmişti.
Sevdasına sadık kalmayıp başka bir kadına inanmıştı. Gözlerine Sevda diye bakmıştı. Ona Sevda diye sahip çıkmıştı ancak Sevda bir gün olsun hiç aklından çıkmamıştı Semihin.
Kadınla beraberliğinin ardından uzun zaman geçmişti. Ömer kadını gerçek annesi bilmişti. Kadın kızının adını Zeynep koymuştu. Semih her anında geçmişini hatırlayarak kendi özünü tamamen unutmuştu. Çok acımasız bir insan olmuştu. Her gün küçük Zeynep ona eskilerde sevdiği Zeynep’i hatırlatırdı. Kadın Ömer’e ne zaman kızsa aklına Hülya’nın ona küçükken bağırması gelirdi.
Yine Semih’in yorgun argın eve döndüğü günlerden birisiydi. Posta kutusunda kendine ait bir mektup bulmuştu. Sevda yıllar sonra onu affettiğini söylemişti. Öfkeyle mektubu yırtıp attı. Yıllar sonra mı aklına gelmişti yani? Kendini kaptıramazdı ama içindeki sevgiyi de bir türlü atamıyordu.
O günden sonra çok daha kötü biri oldu Semih. Kadını her gün tersliyor, Sevdaya ve geçmişe olan acısıyla eve sarhoş geliyordu. Ömer hakikatleri bilmediği için babasının acısını hiç anlamamıştı ve oda babasından küçük yaşta nefret etmişti. Semih bu hayatta yalnızlığa batmış en çaresiz insandı.
Kadının ona bağırmasıyla saçlarını tuttu. Yüzüne attığı sert tokatlarının sesini içerde yatan Ömer duyabiliyordu.
Çaresizlik ve öfke duygularını taşıyan Ömer bağırarak babasının dizine yumruklar atmaya başladı. Semih o gece diğer günlere nispet olarak daha çok içmişti. En sevdiğini dahi o sarhoşluğuyla görememiş incitmişti.
Küçük Zeynep hızla kapıdan çıkarak kaçmıştı. İçtiği zehirle insanların hayatını zehir eden Semih tam peşine düşmüştü ki, kadın intihar etti.
O an kanları gören Semih kendine geldi ve hızla oradan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen de Ö(z)lüyor musun?
RomanceYanan bir odunun ateşi tekrar geri sönemez, Asla aynı yağmur damlası aynı yere inemez, Dert dertsizle giderilmez. Korku kaçtıkların kadardır. Cesaret yüzleştiklerin. Vicdan karakterin. Hayatı yaşadığın kadar mısın? Yoksa acısı kadar mı? Tebes...