Ne acı değil mi, biz artık düşman bile değiliz.
Şarkı önerisi;
BTS- Tear 🥰Eslemin Ağzından:
"Çınar koşmasana oğlum düşeceksin şimdi." Ama Çınar beni dinlemiyor ordan oraya koşturup duruyordu. Derin bir nefes bırakırken acıktığımı hissetmiştim. Çocuklarla beraber alışverişe gelmiştik. Hepimiz çok güzel şeyler almıştık. Geleli 2 saat civarı oluyordu.
Ve ben cidden acıkmıştım.
"Meriç ben acıktım." Meriç bana döndükten sonra etrafa bakındı.
"Çocuklarda acıkmıştır büyük ihtimalle. Yemek katına çıkalım o zaman yiyecek bişeyler alalım." Kafa sallayıp Ulaşa döndüm.
"Annecim kardeşlerine söyle yemek yiyeceğiz." Ulaş elinde ki poşetlerle beraber çocukların yanına ilerledi. Ve seslendi onlara. Abilerinin seslenmesiyle beraber üçüde Ulaşa döndü. Hepimizin eli poşetlerle doluydu. Hem kışlık hem de baharlık şeyler almıştık. Bahar geliyordu artık.
Çocuklar bizim yanımıza doğru ilerlerken
"Çocuklar, size yapmayın dediğim şeyi yapmanız konusunda ne söylüyorum her zaman?" dedim tek kaşımı kaldırırken. Çınar yutkunup yere baktı. Sonra tekrar bana döndü. Üçünden de cevap çakmamıştı. Cevap vermelerini beklemiyordum zaten.
"Size yapmayın dediğim şeyi yapmayacaksınız. Bir daha sizi bu konuda uyarmayacağım. 6 yaşındasınız ve dediğim şeyleri gayet güzel anlayabiliyorsunuz. Bizde sizin dediğiniz şeyleri yapmayalım o zaman. Nasıl olur?"
"Özür dileriz anne." dedi Yaprak Çınara bakarken. Yürüyen merdivenle yukarı çıkmıştık bu sırada.
"Ne yemek istiyorsunuz bakalım?" Hepsi birbirine baktıktan sonra
"Çıtır tavuk." dediler. Meriç onlara gülümsedikten sonra bana döndü.
"Sen ne yersin?"
"Çıtır tavuk yerim bende. Ama acı olmasın Meriç yiyemezler yoksa."
"Tamam. Siz geçin oturun bir yere. Ben yemekleri alıp geliyorum." dedi. Kafa salladıktan sonra
"Hadi çocuklar. Boş bir masaya geçip oturalım. Babanız yemek alıp gelecek." Çocuklar kendi aralarında konuşarak bir masaya geçti. Hepsi yerlerine otururken Meriçe bakayım dedim. Ve göz göze geldik o an. Nereye gittiğimizi takip etmiş olmalıydı. Üçüzler kendilerince bişeyler konuşuyorlardı.
Onları dinlerken Ulaşın bana seslenmesiyle ona döndüm.
"Efendim oğlum?"
"Anne benim yer altında hala bir lakabım yok."
"Zümranın var mı?"
"Peri Kızı diyorlar ona."
"Teyzen ve amcan mı buldu?"
"Evet. Amcam zaten öyle seviyordu onu. Yeraltında da öyle anılmaya başladı sonra."
"E oğlum sana da Keskin diyorlar." Meriçin sesiyle şaşırdım. Ne ara gelmişti o?
"Cidden mi?"
"Evet. Ben duydum. Ejderin büyük oğlu Keskin demişlerdi."
"Ben duymadım bak bunu."
"Ben duydum. Bıçağı ve çakıyı çok ustaca kullanıyormuş. O yüzden de Keskin diyorlarmış." Ulaşa bakıp saçlarını karıştırdım.
"Annecim bak sana lakabın verilmiş bile. Ve lakabın çok havalı." Meriçte yanımıza oturduktan sonra çocukların kovasını önlerine verdi. İçeceklerini de verdikten sonra bize döndü.