Esir

48.1K 1.1K 644
                                    


☾➪

Her insan farklı bir hayatı yaşıyordu. Farklı diller, farklı ülkeler ve farklı dinler. Herkes kendince zor bir hayat yaşıyordu. Ama asıl farklı olan daima insanın kaderiydi.
Herkesin kaderi farklıydı. Kimsenin kaderi asla bir diğerinin kaderine benzemezdi. Tanrı kimilerine göre cömert davranırken, biz günah tohumları için asla ve katiyen bir acıması yoktu. Yaşamak için nefes alıyor , ve aynı nefesin içinde boğulup ölüyorduk. Kimisi öyle bir hayat yaşardı ki, hayal kurmak dahi yasaklanmış kızıl bir elma gibiydi.

Asla kimse bir diğerinin hayatının en derinini bilemezdi. Kimisi ise acı çekiyor gibi görünse de aslında tanrının kanatları altında gülümsüyordu. Ben ne tür bir hayat yaşıyordum asla tahmin edemiyordum. Bazen iki katlı ve çoğu zaman temiz kokmayan yatakta uzanır ve kendi hayatımı düşünürdüm. Ama öyle bir çıkmaza sürükleniyordum ki asla bir sonu gelmiyordu.

Hep daha fazla bir bilinmezlik etrafımı sarıyor gibime geliyordu. Beynim acımaya başlıyor ve gözlerim kararıyordu.

"Esir gel ve bir şeyler ye!"

Yatakta uzanmış bir üst yatağın tahta çatısına bakıyordum. Çizdiğim anlam taşımaz saçma sapan desenler ve çoğu zaman hiçbir anlam taşımasını istemediğim öylece çizikler. Derin bir nefes aldım. Ama ciğerlerimin alışmış olduğu boğucu kasvet kokusundan ve midemin almadığı balık çorbası kokusundan başka bir şey soluyamadım. Yataktan doğrulduğum an sırtım boyunca uzanan uzun saçlarım ağırlık yapmış gibi omuzlarımı büktü.

Bu hissi seviyordum çünkü hep sırtımda bir pelerin varmış gibi hissediyordum. Çıplak ayaklarımı eskimiş terliklere geçirip ayağa kalktım. Uzun masaya doğru yürürken gözlerimde uçuşan küçük siyah benekleri yok saymaya çalıştım. Çünkü neredeyse iki günde bir, gözlerime siyah bir perde çeken bu küçük benekleri göz merceklerimde misafir eder olmuştum.

Her zamanki sandalyeme geçtiğimde masadaki herkes çoktan yemeğe başlamıştı bile. Uzun masa gürültülü ve kalabalıktı. Günde iki öğün  böyle bir masada oturmaya alışmıştım. Bir aile gibi hissettiriyordu bazen. Ama bazen ise sadece bana kendimi kimsesiz bir böcekmişim gibi hissettiriyordu. O kadar saçma ve anlamsız duygular içerisine giriyordum ki, boğazımdan aşağı tek lokma kuru ekmek geçmezdi.

Önüme koyulan ağır kokulu balık çorbasından gönülsüzce bir kaşık aldım. Loş ortamda kaşık sesleri ve saçma dedikodular dönerken her zamanki gibi sessizce karnımı doyurdum.

"Her zamanki gibi çok sessizsin Esir."

Dudaklarım arasındaki kaşığı sakince geri çektim. Başımı kaldırmadan bataklık gibi görünen çorbaya baktım 

"En çok sessiz olandan korkacaksın derler."

Bir kaç kişi daha aralarında dönen konuşmaya son verip bize döndüler. Hepsinin eğlenmek istediği ortadaydı. Ama onlara istediklerini vermeyecektim. Sessizce çorbadan bir kaşık almak için elimi uzatmışken önümdeki çorba kasesi bir el tarafından çekildi. Başımı kaldırıp Lili'ye baktım. Omuzlarından sarkan iki kalın kızıl örgü ile tam olarak bir taşralı kadın gibi gözüküyordu. Bir kadına göre fazlaca iri bedeni ve kaba yüz hatları ile bir kadından çok erkeğe benzediği aşikardı. Yüzündeki çiller ise ten rengini saklıyordu resmen.

KAM+18 (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin