Kendinizi daha önce hiç hissiz hissettiğiniz anlar oldu mu? Mesela ölüm fikri dahi sizi korkutmayacak kada boş ama bir o kadar da öfke ile dolduğunuz bir an? İnsan da cinnet bu şekilde gerçekleşiyordu. Önce sert ama iflah olmaz bir hissiyatsızlık baş gösteriyor ruhunda. Sonra derin bir boşvermişlik. Başlarda kendini her şeye hazır bir şekilde boşvermiş hissedersin. Sonra yavaş yavaş sinir sistemine yayılan bir öfke kontrolsüzlüğü işler damarlarında.
Sonra bir bakmışsın aslında sen bile kendinden korkmaya başlamışsın. Bir gün böyle olacağımın bilinci ile sessiz bir boyun eğiş gösteriyorum. Çünkü olur da bir gün bütün bu olanlar yüzünden piskolojim çökerse, ben bile kendimden korkarım. Belki korkmaya vaktim bile olmaz. Tanrım sen düşürme.
Islak saçlarımdan tüten buhar, daha az önce aldığım sıcacık duş sonrası dinlenme seyansı gibi geliyordu. Hâlâ saçlarım dahil bütün bedenim sıcaktı. O kokuyu üstümden atmak sıcak suyun altında geçirdiğim bir saatime maal olmuştu. Ama değerdi. Eve geleli henüz birkaç saat olmuştu. Kapının önünde dizilmiş onlarca polis memuru arasında arabadan inince herkes şok olmuştu.
Özellikle bizi camdan gören babamın o haliyle neredeyse ağlama kıvamında evden çıkışı vardı. Yüreğim parçalandı. Elleri titriyordu. Tanrım gözleri dolmuştu.
Kimseye bakmadan sadece babama adımlamıştım. Önünde diz çökmüş ve ona uzun uzun sarılmıştım. Kutsal parmakları yine saçlarımı sevmişti. Babalar kutsaldı. Ama benim babam gibi babalar. Turgut gibi babalar değil.
Ondan sonrası muamma. Ben tek kelime etmezken Ege kendince ustaca yalanlar uydurmuş ve polis dahil herkesi inandırmıştı.
Benim ifadem ise sonraya ertelenmişti. Babam konuşacak bir psikolojide olmadığımı polise açıklamıştı. Babama duydukları saygı nedeniyle buna ses etmemişlerdi. Zaten babam haklıydı. Konuşucak durumda değildim.
Şimdi her yerde Füsun hanım aranıyordu. Tehlikleri bir suçlu sıfatı ile.
Ege onlara çıktığımız bağ evinin adresini vermişti ama polisler baskın yaptıklarında buldukları tek şey boş bir bina olmuştu. Füsun hanım ve o iki adam çoktan kayıplara karışmışlardı. Ama yerdeki kan örnekledi Füsun hanımınki ile uyuşuyordu. Polisin dediğine göre çok fazla kan kayıp etmişti. Yetkili bir yerde tedavi göremezse durumu ağırlaşabilirmiş . Bu yüzden öncelikle hastaneler ve sağlık ocakları, revirler başta olmak üzere köprü altı kaçak sağlıkçılar dahil her yer aranıyordu. Ama bulamayacaklardı. Bunu biliyordum ki bulamayacaklardı.
Elimdeki havluyu yatağın ucuna bırakıp aynanın karşısına oturdum. Füsun hanım..
Benden kurtulduğunu mu zannettin? Bence zannetmeye devam et. Çünkü bu oyun için geri döneceksin. Ben av sen avcı. Öyle düşünerek geleceksin.
Ama durumlar hiçte istediğin yönde ilerlemeyecek. Sana beni hafife alma demiştim. Şimdi de ben seni hafife almıyorum. Ama gücün gücüme denk bile değil.
"Esir?"
Yerimde hafif irkildim ve başımı kapıya çevirdim. Aralık kapıdan bana bakan Efe ile ayağa kalktım.
"Gelebilir miyim? Kapıyı çaldım ama duymadın."
"Gel Efe."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAM+18 (Tamamlandı)
Novela Juvenil"Şimdi, burda seni öpersem bana karşı çıkar mısın deam morte?" Deam morte, ölüm tanrıçası.. Kalbim tekledi. İçimde binlerce feryat yükseldi. Onun kucağında bir kedi misali, hayır tanrım bir çocuk misali tünemişken tıpkı bana yakıştığı gibi ölüme...