Siz hiç rüya görüyor musunuz?
Herkes rüya görür. Kimisi az kimisi çok, ama herkes rüya görür. Benim gördüğüm rüyalar da tıpkı hayatım gibi yaşadığım dört duvarı izletiyordu bana. Çoğu zaman yanlızlığımı yüzüme vurur gibi o koca yapıtta yalın ayak yanlız başıma dolaşırdım. Kimi zaman ise acizliğimi belirtir gibi Lili ve Bertha' nın eğlencesini gösterirdi. Ben rüya görürdüm lakin gördüğüm rüyalar ne gelecekten kesitler sunuyordu ne de, başka bir hayatı simgeliyordu. Benim rüyalarım da tıpkı hayatım gibi bencildi.Ve şimdi ben bu küçük revirin rahat yatağında uzanıyorken , beyaz ve pürüssüz tavana bakarken çok şey düşünüyordum. Dünden beri burdaydım. Marina Jane ve diğerlerine benim yanımda kalmalarına izin vermemişti. Bu yüzden dün gece herkes kendi odasına dönmüştü. Dediğine göre bu diğer mahkumlar arsında ayırımcılık düşüncesini tetiklermiş. Zaten pek şikayetim de yoktu çünkü biraz yanlız kalmaya ihtiyacım vardı.
Sabah gözlerimi tekrar aynı yatakta açmadan önce gece boyu gördüğüm tek şey beyaz pelerinli sessiz rahibeler olmuştu. Beş kadın, beş küçük kız olmuştu. Saçları örgülü ve dizleri yaralı. Kimsesiz manastırda çığlıklarını kimse duymamıştı. Resmen korkunç bir gece geçirmiştim.
"Evet bugün nasılsın bakalım?"
Elinde beyaz kapaklı bir dosya ile içeriye giren doktoru görünce yerimden doğruldum. Artık ağrım sızım yoktu ama o adamların kesinlikle hak ettiklerini bulmalarını istiyordum. Gerçi zaten burda mahkum olan cezalılar ne gibi bir şeyden korkuyor olabilirler ki?
"Daha iyiyim, teşekkürler."
Saçsız yuvarlak kafası ve kare çerçeveli gözlüğü ile gülümseyen doktor ne kadar samimi görünüyor olsa da, ben hayatım boyunca insanlara güvenmemiştim.
"Bu güzel haber."Elindeki dosyaya bir kaç şey yazdığını gördüm.
"Bugün çıkabilir miyim artık?"Başını kaldırıp tekrar bana gülümsedi. "A tabiki, ama sana vereceğim ilaçları kullanmaya devam et. Bayan Marina bana güneşe karşı cildinin çok hassas olduğunu anlattı. Bunun için de ayrı iki krem yazdım."
"Tekrar teşekkür ederim."
O an doktorun gözlükleri arkasında bakışlarının değiştiğini fark ettim. Siyah göz bebekleri titreşmişti.
"Hiç sorun değil. Bunu bir iyilik olarak düşün. Zamanı gelince de sen bana bir iyilik yaparsın ödeşiriz."
Şaşkınlıkla yutkundum. Bu da ne demek oluyordu? Sesimi çıkartmadan sessiz kaldım. Bana bir iyilik yapmamıştı, bu onun işiydi. Ya da ona bir iylik borcum yoktu çünkü bu yine onun işiydi. Buna mecburdu. Nasıl ki burdaki bütün mahkumlar burda kalmaya mecburdu, nasıl ki gardiyanlar bizi korumak ve güvende tutmak ile mecburdu işte bu doktor da sağlığımızı düzeltmeye mecburdu. Boşu boşuna doktor olmamış ya da buraya gönderilmemişti.
İşini halleden doktor son kez bana gülümseyip odadan çıktığında üstümdeki pikeyi kenara ittim ve yataktan doğruldum. Yatağın dibinde duran terlikleri ayağıma geçirip ayağa kalkınca bir süre başım dönmüş, gözlerim kararmıştı. Ama kısa sürede kendime gelip toparlandım.
Uzun saçlarımın yağlandığını ve bu nedenle ağırlaştığını hissediyordum.
Kapı aniden açılınca irkilip kapıya döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAM+18 (Tamamlandı)
Teen Fiction"Şimdi, burda seni öpersem bana karşı çıkar mısın deam morte?" Deam morte, ölüm tanrıçası.. Kalbim tekledi. İçimde binlerce feryat yükseldi. Onun kucağında bir kedi misali, hayır tanrım bir çocuk misali tünemişken tıpkı bana yakıştığı gibi ölüme...