Belki bir başlangıç ya da belki bir son. İnsan hayatının her anında asla beklemediği bir başlangıca adım atabilir. Ya da asla beklemediği bir sona düşebilir. İste işin ironi kısmı bu değil mi? Hayat bu yüzden asla bilinmez. Çünkü bir saniye ilerisini bilemiyoruz.
Tekrar ülkeme ve insanlarıma dönmüş olmak güzel bir trajedi gibi duruyordu. Yine normal olmak için bir yola adım atmıştım. Beynimin içi sinsi bir şeytan gibi cirit atarken ben normal olmaya çalışacaktım. İnsanlar asla ne yaşadığımı bilmeyecekti. Uzaktan bakıp, bakın bu kız güzel bir okula ve güzel akrabalara sahip. Ne kadar da şanslı diyeceklerdi belki de. Ama asla bu güne gelmek için tırnaklarım etimden kopana dek mezarımı kazdığımı bilemeyeceklerdi. Yüzüme bakıp belki de kıskanacak ve tanrının adaletli olmadığını düşüneceklerdi. Güzel bir hayat yaşadığımı , ve onların kötü bir yaşantı içinde olduğunu düşünüp bana içten içe kin bile güdeceklerdi.
Ama tanrı şahit olsun ki, ben çıktığım mezara dönmeye tabi bir kimseydim. O yüzden bırakın bir kaç saatim normal olarak geçsin demek geldi içimden.
"Artık derse girmemiz gerekiyor."
Elimde tuttuğum dumanı tüten çay kartonunu oturduğumuz bankın yanındaki çöp kutusuna attım ve ellerimi birbirine vurarak çırptım. Rana'da aynı hareketleri yaparken tepemizde parlayan güneşe rağmen soğuk havayı derince içime çektim. Ciğerlerim bu havaya hala hasret bir şekilde sızlıyordu.
"Kış yaklaşıyor." Dedim düşünceli bir sesle. Rana başını sallayarak beni onayladı. Rüzgarın savurduğu saçları gözlerini kapatınca iki parmağıyla narince kulağının arkasına sıkıştırdı.
"Evet havalar soğumaya başladı."
İlk defa kar görebilme düşüncesi kanıma bir uyuşturucu misali sızıyordu. Sanki mideme bir tekme yemişim gibi heyecanlanıyordum. Kar görecektim. Tanrı'nın düşlerinden kopup gelmiş gibi saf ve bembeyaz olan küçük soğuk tanecikleri avucumda hissetmek o kadar güzel bir hayaldi ki, anlatmak için kelimler fazla kirli kalıyordu.
"Esir?"
Kalabalık okul bahçesine takılan gözlerimi Rana'nın yeşil gözlerine çevirdim. Çekingen bakışları ile bana alttan bakıyordu. Devam etmesi için yüzüne bakmayı sürdürdüm.
"Bana bir arkadaşa ihtiyacın olmadığını söylemiştin?"
Başımı salladım neden böyle bir giriş yaptığını anlamamışken. Yutkundu ve gözlerini kaçırdı.
"Peki fikrini değiştiren ne oldu?" Diye devam ederek sözünü bitirdi.
Sanki bana bu soruyu sorması bir şeyleri tehlikeye atıyormuş gibi çekingen davranmasını anlıyordum. Rana bir şekilde güzel olmasına rağmen yalnızdı. Ne dostu ne de bir erkek arkadaşı vardı. Bu yüzden şuan beni arkadaş görüyor olmasını anlıyordum. Beni kayıp etmekten korkuyordu.
Sakince omuzlarımı kırdım. "Bir arkadaş fikri artık bana o kadar da kötü gelmiyor sanırım."
Rahatlamış gibi derin bir soluk verince tebessüm ettim ve ayağa kalktım. "Hadi içeriye girelim. Efe birazdan bağırarak yanımıza gelir."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAM+18 (Tamamlandı)
Teen Fiction"Şimdi, burda seni öpersem bana karşı çıkar mısın deam morte?" Deam morte, ölüm tanrıçası.. Kalbim tekledi. İçimde binlerce feryat yükseldi. Onun kucağında bir kedi misali, hayır tanrım bir çocuk misali tünemişken tıpkı bana yakıştığı gibi ölüme...